Temmuz 06, 2009

Nişan


Sonunda ruhumun eşini, aklımın ışığını, gözümün nurunu, yüreğimin gerçek sahibini; Allah'ın izniyle, buldum!!
Tanıyan-tanımayn bir çok kişinin şaşkın bakışları arasında, yüreklerimizin bağını, yüzüklerin bağı ile kuvetlendirdik.



Darısı, tüm bekar sevgililerin başına=)

Haziran 12, 2009

Next

Bu bir denemedir. Film izlemeye çalışıyoruz yanlış anlaşılma olmasın.
Next

Birinci bölüm.


İkinci bölüm


Üçüncü bölüm


Dördüncü bölüm

Mayıs 30, 2009

Dost mu?

Eski zamanlarda bir belde de fakir bir adam varmış. O kadar fakirmiş ki, köyün çobanı bile ondan zenginmiş. Adam bir gün dağda oduna giderken sıcaktan bunalmış, ağzını açmış; sanki "Su! Su!" diye bağıran, bir yılan görmüş. Adamcağız kendi kendine yılanı sulaması lazım geldiğini düşünmüş. Araya araya bir miktar su bularak yılanın üzerine dökmüş. Yılan da hakikaten susuzluktan yanmakta olduğundan adamın döktüğü suyu büyük bir zevkle yalamaya başlamış ve adamdan memnun olduğunu belirten bir tavırla oradan çekip gitmiş.

Birkaç gün sonra, adam yine ormana gittiğinde yılanı görmüş, fakat bu sefer yılanın ağzında bir altın varmış, adamı görünce oraya adamın geçeceği yola bırakıp çekip gitmiş. Adam da altını alarak eve dönmüş.
İkinci gün yılandan memnun olduğu için sevinçle bir kaba süt doldurarak yılanı gördüğü yere vardığında, yılan yine ağzında bir altınla adamı bekliyormuş. Adam sütü bir yere bırakmış yılan da hemen ağzındaki altını bırakarak süte koşmuş. Adam da altını alarak geri dönmüş ve işte bu şekilde arkadaşlık başlamış.

Derken adam zengin olup hacca gitmeye karar vermiş, oğluna da meseleyi uzun uzun anlatarak her gün bir tas süt götürüp altını almasını söylemiş.Adam hacca gittikten sonra çocuk bir gün sütü götürmüş altını almış.
İkinci gün, ben demiş "her gün süt götüreceğime yılanı takip eder altının yerini öğrenir onu öldürürüm. Ondan sonra da altınların tamamını alır yılana süt getirmekten kurtulurum" demiş. Hakikaten ikinci gün sütü getirip altını aldıktan sonra, gitmeyip yılanı beklemiş. Yılan tam deliğine girerken, çocuk elindeki balta ile yılanın kuyruğunu kesmiş. Fakat yılan can havliyle çıkarak çocuğu sokup öldürmüş ve deliğine geri girmiş ama ölmemiş.
Adam hacdan gelip durumu öğrenmiş ve oğlunun yaptığından utanç duyarak yılanın deliğine gitmiş, eski dostunu ürkek ve saldırgan görünce; "Kabahat bizim çocukta, o da ettiğini bulmuş zaten, lütfen bizim dostluğumuz bozulmasın" dediğinde; Yılan, lisanı hal ile şöyle demiş: "Arkadaş, bende bu kuyruk acısı, sende de evlat acısı oldukça biz artık dost olamayız.”

Bildik bir hikaye bu. hepimiz bir zamanlar duymuş belkide hepimiz hak vermişizdir.





Yerim "
Kürt açılımı"nı.

Bizde bu
evlat acıları oldukça sizin kuyruğunuza basmaya devam edeceğiz.
PKK'nın kökünüzü kurutana kadar:
Bize huzur yok.

Biz

Madem bugün video kliple blog doldurma ulusal günü o zaman bi video daha olsun izlemesi zevkli bir video.

Where the hell is Matt. <-resmi Matt Harding sitesi
Matt kendi çapında bir Metropolis insanı iken birden çıldırır ve 2003 te işini brakarak, sahip olduğu tüm maddi birikimi ile birlikte asya turuna çıkar. Parası bitene kadar dolaşır. Birgün yol arkadaşı ona " Neden şurda durup o dansını yapmıyorsun bende kaydediim" der işte bu sözle ilk klip fikri ortaya çıkar; Dancing 2008, 14 aylık bir çalışma ile 42 ülkede çekilmiş. Matt in ilk klibini beğenip ona e-mail atan kişiler de bu yeni klipte rol almış ve ortaya güzel bir çalışma çıkmış.

Renklerimiz, kültürlerimiz, yaşadığımız yerlerimiz ne kadar farklı olsa da
Biz sadece insanız.


Nostalji

Yaz gelince yazmak zor=)
Aklımda bir sürü ylaşmak veya kayıt altına almak istediğim belki de sadece haykırmam gereken bir çok şey war ancak yazmak gelmiyor içimden.

Gündelik net aktivetelerim: msn sohbeti, Facebook takibi ve blog göz gezdirmekten öteye geçemez oldu. İşte bu tatil gününde Facebook ta Mafia Wars oynayıp paylaşılan videolara göz atarken geçen sene hit olan bir parçanın cover ı kalbime düşüverdi. The Saturdays gurubunun seslendirdiği Madcon un Beggin şarkısından bahsediyorum.



Bu şarkıda en çok hoşuma giden bölüm:

I need you, to understand
Tried so hard
To be your man
The kind of man you want in the end
Only then can I begin to live again
..

Nerdeee o eski aşklar...

Dip not: Bu kilpte ki sarı şekerim Molie'yi kaprisli ve histerik birazda nevrotik olduğuna inanmama rağmen tek gecelik beğendim=)

Mayıs 25, 2009

İttifak

Bu ikisi gizli gizli bi iş çeviriyo fısır fısır ama daha çözemedim

Mayıs 17, 2009

Hafta Sonu S(C)efası


Yoğun bir haftasonu geçirdim.
 
Önce evimizin yeni ferdi olan chow chow umuzun adaptasyonu ile meşgul olduk. Mubarek köpek sanki bize gelmeyi dört gözle bekliyormuş gibi hemen şımardı ancak sevgili kedimizin yakın markajında.

Cumartesi gecesi terhis olmuş eski bir asker olarak askere yeni gidicek gençlere, eşsiz tecrübelerimi aktardım. Bi yandan Eurovizyon'da, Norveç'in haksız birinciliğini izledim.

Pazar günün neredeyse tamamını akşam yemeği için heba ettim.

Mayıs 13, 2009

Özgürlük

Nedir özgürlük?

Hani bazen sokaklarda bir gurubun sloganlar atarak istediği hedef mi? veya aile-erkek baskısından bunalmış bir kadının huzurlu hayali mi?

Özgür olmak istiyorum hemde herşeyden daha çok ama nedir Allah aşkına bu özgürlük?

Paraya muhtaç olmamak istiyorum : Paranın kölesi, olmamak için.
Kimsenin karışamadığı, dilediğim gibi bir hayatım olsun istiyorum: Hesap vermemek için.
Her istediğimde-istendiğimde, kız arkadaşımın o ipek-sıcak teni, tenimde olsun istiyorum: Hep,  yalnız kalmamak için?

Özgürlük eğer bu ve benzeri dileklerse ya Rab; ben, çok şey mi istiyorum?

Teskere



Askerlik bitti=)

Çok şükür

Mayıs 05, 2009

Unfavorable questions

Bazı sakıncalı sorular war hayatımda. bana o soruları sordukları anda nefret ediyorum insanlardan.

Mesela:
"Neden okulunu bitirmiosun?"

Sana ne! demek geliyor içimden zor zapt ediyorum. Hakikatten sana ne?
Belli ki bi bildiğim war sen benden daha mı ii biliceksin beni?
Hem bakalım sen hak ediyormusun bu soruyu? Sen hangi okulu bitirdin?
Teknik universiten mezun bir mühendis sorunca bu soru altında eziliyorum.
En büyük hayallerimden biri İnşaat mühendisi olmaktı ama olmadı olamayacağına hüküm verdim yol henüz 'çok geç' değilken hayata balıklama daldım. Ancak bu soruyu vasıfsız bir kadın sorarsa dayanamıyorum. Dünyanın en iyi insanı da olsa ondan nefret ediyorum.

Yani ne; İnşaat mühendisi olsam daha ii bir koca mı olurum senin için veya yatakta daha bir arzulu mu olursun benim için? Kadın mantığının beni yendiği nadir bir andan söz ediyoruz işte.

Mayıs 03, 2009

Sıradanlaşmak

Belki neslimin veya çevresel etkilerin bir sonucu olarak 'popüler kültür'e karşıyım. Aslında POP kültürü 80 kuşağı ile tavan yaptı ama sıradışı olmaya çalışmak zamk gibi kişiliğime yapıştı. Aslında bunu biraz irdelemek gerekirse eminim yeni nesillerin bir önce ki nesle ibrenmesinin doğal sonucu olarak POP hızla yayılırken ROCK abilerimize hayranlık olarak bağlayabiliriz.

Her an sıradışı olmak mümkün değil sanırım ancak seçenekler warsa olağan dışı olanlar daha çok tercih sebebi.

Blog yazmak sıradanlaşmaya başladı. 

Bu bir tür ara veya elveda postu değil sadece bu sıradanlık canımı sıkıyor. Halla nette ki en gündelik ilgilerimden ancak içimden yazmak gelmiyor. 

Sadece bir sitem.

Nisan 25, 2009

Burçlara İnan(m)ıyormuyum??

Bu son dakika golü oldu. Tarihe not düşmesi açısından yazıyorum tamamen kişisel.

Genellemeleri seven biri olarak burçları saçma buluyorum. Hatta bir dönem bu gibi paranormal konuları araştırdım ve görünen o ki insan inanmak istediğinde mantık dışı olaylardan mantıklı sonuçlara ulaşabiliyor.

Bir ara hatta uzunca bir dönem tüm çıktığım kızlar Yengeç burcuydu. Ben bunun farkına ancak 6cı ilişkimden sonra varabildim. Ne hikmetse tüm bu kızlar aynı zamanda yeşil gözlü ve hepsi ilk bakışta aşktı. Çok süründürdüler=)

İki yıldır severek takip ettiğim bayan blog yazarlarının büyük çoğunluğu Akrep burcu. Ne hikmetse neredeyse herbiri aynı veya çok yakın tarzda yazıyor. Nerdeyse herbiri yüksek ancak olanaklı hayalleri olan azimli materyalist gençler. Aşırı duygusal olmadıklarına inansamda herbiri duygusal tatminsizlikten şikayetçi. Hayranlıkla takip ediliyorlar. Bu postun nedeni de bu yazarların benzer kaygılı yazıları oldu.

Tanıdığım oğlak burcu hiçbir kadınla veya erkekle anlaşamıyorum hatta beni uyuz eden bir pırıltı war gözlerinde.

Başaklarla aynı kulüp üyeleri gibiyiz leb demeden lebi derya diyoruz.

Ya kozmoz bana birşeyler anlatmak istiyor ya da ben bir kabustayım.

Nisan 24, 2009

Kurtların 'Ergenekon' Vadisi

Yuh artık diyorum.

En başından beri Kurtlar Vadisi izleyicisiyim. Çok severek izlediğim bu dizi kız arkadaşlarıma fazlasıyla itici gelmiştir ancak bu gece son bölümünü izlediğim bu yapıt kendini aşmış durumda.

Ergenekon soruşturması başlamadan 6 ay önce dizide Ergenekon konusu işlenmeye başlamıştı. Hatta soruşturma açılınca "Biz bu filmi gördük" modundaydık. Kurtlar Vadisini takdir edip izlenmeye değer tek dizi olarak kutsuyorduk. En baştan beri gündemle paralel ilerleyen dizi. 'Türkiye Kaosu'nu net bir şekilde anlamamıza yardım ediyordu. Bir süre heyecansız geçen bölümlerin ardından bomba gibi bölümler gelmeye başladı. İşte bu son bölümde bunlardan biri.

Ergenekon tam gaz devam ederken, bir zamanlar Ergenekonu öcü olarak gösteren dizi şimdi Ergenekon soruşturmasına tavır almış durumda. Böylesine bir değişim daha sempatik gözükmeye başladı.

Ergenekon ismini ilk olarak Metal Fırtına isimli kitapta duymuştum. Ne hikmetse birden patladı işte. 'Ergenekon örgütlenmesi'nin ne olduğunu biliyorum ve tamamen karşıyım ancak bu kadar birdenbire çıkıp bu kadar dallanıp budaklanınca insan sormadan edemiyor.
"Siz hangi kaynaktan besleniyorsunuz?"

Kurular içerde yakında tüm ilişkileri ortaya da çıkar ancak kurunun yanında yaş die bu insanlara inanlarda içerde. 'Aydın' die her sözlerini gönüllerine yazdıkları kişilerin aslında ülkeyi bir nevi dikta rejimine sürükleme gayesinde olduğunu hala idrak edemeyenlerde içerde. Mandacılık yerine aydıncık yeğdir die destekleyenlerde içerde. Üniversitelerde 'eski kominist' yeni ADD cilerin provakasyonlarına gelenlerde, içerde. Saros burslu çağdaşçılarda içerde.

Yazık Türk milleti ne kadar unutkan. YÖK ü unuttuk. "Sivil Darbe" çığlıkları atıp cumhuriyet yürüyüşleri düzenleyenlerin yandaşları televizyonda "Bu hükümetin yaptığı sivil bir darbedir" açıklamalarını işte bu yüzden bu kadar rahat yapabiliyor. Adamlar resmen gözümüze baka baka bizi uyutmaya çalışıyor. Bizde hiç bir şey anlamdığımızdan herkezi dinliyoruz ve herkezde biraz değişiyoruz. Bu kadar unutkan olmasak belki anlarız sözlerin altında gizlenenleri.

İşte Kurtlar Vadisi de bu yüzden değişiyor. Gündemi anlatmak isterken, geçmiş bölümleri unutuyor. Sonradan toparlamaya çalışıyor, tam bu esnada biraz aksiyonla izleyiciyi heyecanlandırıyor. Resmen Türkiye gerçeği.

İnanıyorum bu önümüzdeki sene Avrupa'da yoğun sportif başarılar görücez hepimiz bugünü unutup sokaklara dökülücez. Ülkenin senaristleri de; reytingleri görünce, rahat bir nefes alıcak.

Demedi demeyin.

23 Nisan

Köyüm die demiyorum, gezmeyi çok seviyoruz. Çanakkale gezisinin hatırası soğumadan şimdide 23 nisan da Selanik gezisi düzenlediler. Genci, orta yaşlısı, çoluk çocuk, cümbür cemaat 3 otobüse doluşup Selanik'e gittiler. Annem, babam ve kardeşim de arkasına bile bakmadan onlara katıldı.





















Ben 23 Nisan da vatan borcumu ödemek için en zor şartlarda askeri görevimi icraa ediyordum.


(Mana Khemia: Alchemists of Al-Revis, PSP de ki yeni takıntım. Biraz karışık gibi gözüksede çok eğlenceli bir oyun. Tezkereye 20 gün kaldı. terhiz olmadan önce bitirmeyi umuyorum.)

Nisan 19, 2009

Paskalya

Yunan vatandaşıyım, 28 yaşındayım ancak paskalya hakkında ki bilgim sadece vikipedik. bunca yıl sadece 'resmi tatil' boyutunda izlediğim paskalya bayramını bugün resmen yaşadım(az da olsa)

Dün gece, paskalyaya özel bir yemek yedim ilk defa. Magiriça(μαγειρίτσα):Koyun ciğeri-böbreği pirinç, yeşil soğanla yapılan paskalyaya özgü bir çorba. Kışladan komutanlarım gelip "Daha önce böyle bir yemek yedin mi bakalım" die sordu samimice. Sulu yemekleri genelde seviyorum ama bu yemek gerçekten çok hoşuma gitti.. Yanında meşhur boyalı yumurtalar ile birlikte afiyetle yedim=)

Bu sabah çok erken saatlarede kuzu çevirmeler geldi. Çok ilgilenmedim ancak herkezde bir 'paskalya sofrası muhabbeti' wardı. Herkez kendi sofralarından övgü ile sohbet ediyor bazıları yemekhane önünde çevirmeleri bekliyordu. Yemekhanede özenli bir çalışma wardı. Şaraplar, salatalar bir bir taşınıyordu. Ben yinede ilgisizdim.

Yemeğe gönülsüzce bir merakla gittiğimde tüm komutanların tören elbiseleri ile bizi beklediğini görünce şaşırdım. Beni tanıyan herkez bayramımı kutluyordu. Bi an anladım ki bende onlardanım. Birden çok mutlu oldum. ben buranın kültürüne çok yabancıyım ancak bunu aşmak için elimden gelen çabayı gösterdim askerliğim boyunca ve görüyorum ki doğru yoldayım.

Yemek masaları güzel bir restorant gibi donatılmıştı. Yarım tatlı kırmızı şaraplarla kuzu çevirme ve kokoreçleri afiyetle yedik.

Çıkışta alay komutanımızla ayak üstü konuştuk. "bugün özel birşey yapıcakmısın dışarda?" die sordu. Bende "Bizim bayramımız değil ama evde bir sofra olucakmış." dedim. Çok samimi ve saygılıydı. böyle bir komutanın emrinde olmak gurur veriyor. Buraya gelirken en çok üzüldüğüm Serres de kurduğum güzel dostluklardı ancak beni çabuk sahiplendiler ve bende bugün bunu anladığım için çok daha mutluyum.

Yemekten sonra iznim wardı ve eve geldim. nitekim ev-kışla 10 dakkika mesafede. Tam geldim annem mangalı yakmıştı. hani o askerlerin övdüğü sofralardan biride bizim evde hazırlanıyordu. Ancak çok tok geldiğim için bir lokma yemedim evde=(

İlk defa gerçeğe yakın bir paskalya yaşadım.
Yunanistan'ı seviyorum.

Nisan 15, 2009

Mimar Sinan

Koca Mîmâr Sinân Ağa'nın bugün doğum günü.
15 nisan 1489 Kayseri doğumlu. Büyük usta-üstat. Hayranı olduğum tek mimar-mühendis.
Hakkında uzun uzadıya kes yapıştır bilgiler sergilemek istemiyorum. Dileyen Vikipedi'den araştırabilir.
Sadece şu vikipedi kaynaklı bilgiyi paylaşmak isterim.
"
Mimar Sinan 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir."

Çok yaşa Sinan Ağa

Nisan 13, 2009

Yeni dönem

Yanlızlık zor zanaat ancak insan alışıyo zaten kendi içinde değişik imkanlar barındırıyor.
Bir insana ait olmayı veya sadece bir insanı sahiplenmeyi, özlüyorum.
Aşık olunca zihnim daha berrak, duygularım daha net ve yaşam daha parlak ama aşk bitince tekrar toplanmak çok yorucu.

Aşık felan değildim çok şükür=) Ancak aşka çok açıktım bu yeni dönemde asla olmayacağım kadar açıktım.

Nisan 09, 2009

Güzel bir gün

Bugün çok huzurluyum. Şimdi o yüzden bu yüzden die anlatmıcam uzun uzun zaten gerekte yok. Sadece boşa bir çabadan kurtuldum o yüzden rahatladım diim. Bunu da tarihe not düşiim istedim.

edit: Katy Perry nin bu şarkısını 2. kez bloguma koyuyorum çünkü bu şarkı bana yazılmış gibi=)
Çok eleştiren bir insanım hatta kendi fikrimle gelene bile karşıt bir fikir buluyorum ancak daha da garip olanı içinde hüzün, kin, acı, öfke gibi karanlık duygular barındıran karanlık insanları üzerime çeken bir cazibem war. Bunu biraz anlayabiliyorum içimde taşıdığım umut ışığı karanlıktan bunanlara nefes aldırıyor ancak onların karanlığı benide karartıyor o yüzden artık kaçıyorum onlardan hatta herkezden kaçıyorum çünkü kendi ışığım sönmeye başladı ve daha güçlü umudu olanlarla kendi inancımın gücünü birleştirmek istiyorum. bu şekilde yeniden başarılı ve hayat dolu olabilirim. İşte bu yüzden mutsuz cehennem sakinleri benden uzak olsun diliyorum. Hazır yaza da giriyoruz=)



Hot N Cold - Katy Perry

Artık fikrim zor değişir ama bu şarkı beni çok güzel eleştiriyor=)

Cause you're hot then you're cold
You're yes then you're no
You're in then you're out
You're up then you're down
You're wrong when it's right
It's black and it's white
We fight, we break up
We kiss, we make up
(you)You don't really want to stay, no
(but you)But you don't really want to go-o
You're hot then you're cold
You're yes then you're no
You're in and you're out
You're up and you're down

edit: garip bir şekilde çok mutluyum hatta yeni doğmuş gibiyim veya çok daha gençmiş gibi=) ilginç

Nisan 06, 2009

Kararsız

Çok uzağa kaçmalı.
Özgürlüğün kıyısına kadar.
Herşeyden, herkezden uzaklaşmalı.
Yalnızlığın dostluğuna kadar.
Veya durup savaşmalı.
Korkular bitene kadar.
Oturup toparlanmalı.
Kendini bulana kadar.

Mart 31, 2009

Korunak

İşler ters gittiğinde veya çok üzüldüğünde, korktuğunda veya çok yalnız olduğunun farkına vardığı anlarda kaçabileceği-saklanabileği bir yeri olsa her insanın. Bir oda mesela. İçinde tüm sevdiği oyuncakları müzikleri yemekleri olan bir oda. kendi kendini şımartabileği ve güvende olacağı bir odası olsa insanın keşke. Gemileri, azgın dalgalardan koruyan bir liman gibi korunağım olsa. Belki sadece boş bir kuytu en güvenilir arkadaşlarla;

Ben, kendim ve yalnızlığım ile başbaşa.

Mart 29, 2009

Sıcaklardandır

Saat gece 2 yi geçti ve hala uykum yok. Bu gece hiç tadım yok. Aslında cumartesi gecesini dolu dolu yaşamak lazımdı. Ancak hiç keyfim yok. Böyle zamanlar genelde iyi ve güzel günlerin habercisidir.
Umarım bu karanlık gece güzel bir sabaha gebedir.

Mart 28, 2009

Aptal

Allah'ım aptal insanlarla uğraşmaktan sonunda aptal etmesen bu kulunu.
Ya birine küsmem gerek, bi daha yüzüne bakmamam gerek. Ben kıyamamışım küs kalamamışım; söz konusu şahsiyet hem suçlu hem güçlü bana küsmüş. Ya rabbi çıldırıcam alıcam elime kızılcık sopasını kafa göz dalıcam, Sen mukayet ol aklıma.

Ama suç bende olur olmaz insana değer verirde havalara sokarsan sonunda kuş gibi pisler böyle.
Ya uyuz oluyoruz boşver diemiyorum. Keşke böyle şahsiyetlere tam da bu anlarda gökten yıldırım düşse yerle yeksan etse sonrada sürüne sürüne bana gelip "Ogün Ogün lütfen bana yardım et" dese: içimin yağları erise oh olsun desem böyle OHHHH OLSUN! O da oluyo böle ucup ucp düşüyorlar acınası hallere bürünüp yardım ister bakışlar fırlatıp gurur yapıyorlar. Sonra bende hallerine acıyıp tekrar ellerinden tutuyorum üstünü BAŞını temizliyorum. Hatta bazen ileri gidip onlara kanatlar takıyorum sırf mutlu olsunlar die. İşte o kanatları alanlar şimdiye kadar bi dönüp bakmadılar bana, pır olup uçup gittiler.

Bunlar hep Allah rızası içindi. Bu yüzden hiç teşekkür de beklemedim. Ancak aptallığa hiç tahammülüm yoktur.

Mart 27, 2009

...

Başımız sağ olsun.


Devletin acizliğini kınıyorum.

Mart 25, 2009

Uyum


Bir bütünde iki ayrı olmak çok zor anlaşılan bir denklem. Erkek ve kadın bir olmak için yaratılmıştır. Yaradılışları birbini tamamlıcak zıtlıklar içerir. Bir olduklarında insan, ayrı iken ise sadece eksik olurlar. Ancak erkek ve kadının insan olması bugünlerde çok zor.

Biliomusunuz sorun ne: Böyle kışın felan herkez yalnızlığına bi şekilde katlanırken soğukta. Hani paltolarına sımsıkı sarılır ya insan burnu üşümesin daha fazla diye öne eğer hani. Orda öyle güzel alışır ki sarılmaya sarmalanmaya soğuktan al al olmaya.

Havalar ısınmaya başlarda palto dayanılmaz olunca ve al al daha zor olununca. En azından bunun yakında böyle olacağına kanaat getirince; farkına varıyor, yalnızlığının.

İşte o anda paltosunun yerine geçebilicek, paltosunu aratmayacak birşey arıyor. Hatta tenini al al edebilecek bir şey.

Sevgili geliyor aklına. Hani sımsıkı heryerden sarsın ısıtsın ve aniden sıcacık bir öpücükle, bakışıyla; masum utancın allığını yüzüne, burnuna serpsin.

En azından kış olupta o eski ama güvenilir paltomuza geri dönene kadar bize sahip çıksın.

Yoksa evlerimizde, yalnızlığımıza ortak diye beslediğimiz; balık, kedi, kuş hikaye. Ancak bizi mutlu ettikleri için ve hatta eğlendirdikleri için evcil hayvanlarımızda sevdiğimiz özelliklere sahip sevgililer de arıyoruz. Sadık-güvenilir-korumacı veya oyuncu-namkör-bencil. Duygularımızı veya hayallerimizi tam olarak anlamaktan aciz varlıklar olduğumuz için: Arayışlarımızı denenmiş-onaylamış nesnelerle bağdaştırmamız doğal.

İnanıyorum ki; Siz kadınların tam aksine Biz erkekler: basit şeyler isteyen, karmaşık canlılarız. Onu, sadece izlediğimizde dahi mutlu olabildiğimiz kedi yavrusu gibi bir kadın mesela. Bu yüzden platonik aşklara daha meyilliyiz. Paltolaramıza pek değer verimiyoruz bu yüzden de üşütüyoruz. Bizi çok seven kadınların değerini de tam vermediğimiz için, değersiz kadınların peşinde heba oluyoruz. Kendimizi izah edemediğimizden, çok basit isteklerimizin gerçekleşmemesizne sinir oluyoruz. Oysa kadınlar bu izah konusunda çok başarılı olmalarına rağmen kendilerini keşfettirebilecek bir yakınlığa ihtiyaç duyuyorlar. Onlara değer verenleri çok yakınlarında istemeselerde bir köşede bekletiyorlar.

Erkeklerin karakteri kesin sınırlarla çok erken oluşsa da, kadınlar kendilerini arayışla o kadar meşguller ki bu yüzden sürekli bir değişim halindeler ve sağlam bir karaktere ancak istedikleri zaman sahip olabiliryorlar. Kadınların karakterini tercih edebilmeleri büyük bir avantaj.

Eksiklikte özgür, bir süre mutlu ve güçlü kılsada insanı, yalnızlığın kucağına düşmek: kaçınılmazdır.
Bir olmak için nesnel benzerlikler aranabilir ancak birliğe katlanmak için hoşgörü şarttır.
Birbirini tamamlıyan zıtlıkları bir arada tutmayı başaran insanlar uyumun bir parcası olur. Evren denilen kaosu bir arada tutan tek şey uyumdur.

Düşünün Güneşin muazzam bir çekim gücü war Dünyanın ise merkaç kuvveti buna zıt. Bu ikisinin uyumu ile yörüngemizde sabitiz.

Mart 18, 2009

Gizli Bilgi

Hepimiz ister istemez bazı ikiliklerin etkisindeyiz. İyi ve kötü, aşk ve nefret, doğru ve yanlış vb. Bizi insan yapan bu ikilikler karşısında aldığımız kararlardır. Melekleri bile şaşırtan bu kararlar çeşitli ikiliklerin etkisinde biri seçmektir. Mesela nefret, kötüdür ancak aşkı silmek için doğru yoldur. Mesela gece, karanlık ve belirsizdir ancak baş baş kalmak için güzeldir. Bu nedenle tam bir yön yoktur veya bu ikilikler, insanda birbirine tamamen zıt yönlü kümeler halinde bulunmazlar ancak bir evrensel doğru ve yanlış vardır. Bu tamamen sezgilerimizle anlayabildiğimiz evrensellik her insanın taşıyabileceği bir var oluş şekli değildir. Yani her insan tamamen iyi veya kötü olamaz. Bu saf yönlere ancak insan üstü gayretlerle ulaşılabilir işte buna ulaşıldığında insan insanüstü olur. Meleklerden de üstün olur. Meleklerin bize secde etme sebebi budur. Onlar saf yönlü yaradılmıştır ancak bizler takdir edilesi bir gayretle onların doğuştan sahip olduğuna ulaşabiliriz. Bu seviyeye ulaşan bir insan tüm meleklerden saygı görür, bilgi ve mutluluk ile ödüllendirilir. Bizde kalp gözü, batıda üçüncü göz doğuda nirvana denilen bu seviyeye ulaşmak aslında sadece farkına varmaktır. Bir dizi farkındalıktan sonra anlama başlar anlama kabullenme ile son bulunca da bu seviyeye ulaşılır. Müslüman alimler bu aşamalara perde veya kapı der. Bir perde kalktığında diğerini kaldırmaya yardımcı olur. Ancak herşeyden önemlisi her insan bu perdeleri kaldırmaya ehil değildir. Ehil olmak için mantık ve sezginin bütünlüğü gerekir. Madde ve manayı aynı anda görmeye yardım eden bu birliktelik yolu açar. Zamanında çok zor bir öğreti olan bu birleşim zamanımızda bilginin ucuzlaması ile çok daha basit. Zamanımızda basit olmasına rağmen herkez bu bilgiye ulaşmak konusunda yeterince istekli olamaz. Zamanın giderek hızlandığı günümüzde bu gizli bilgi gereksiz bir uğraş olarak görülür. Oysa bu bilgi günümüzde hızla yitirdiğimiz mutluluğun anahtarlarındadır. Varlığımızın anlamıdır.

Şimdi bir çoğumuz ying ve yang ı biliyoruz. Ying ve Yang ikilik felsefesinin temel taşlarındandır. ikiliğin basit izahıdır. Birçok eski bilgin ying ve yang ı değişik nesne veya duygu ile özdeşleştirmiş hayatımızda ki ikiliklere dikkat çekmek istemiştir. Size bir resim göstermek istiyorum. Bu resimde ying ve yang nitelemelerle verilmiş. İngilizce nitelemeler bana pekte zor gelmedi yani ben bi tek intuitive ne demek onu bilmiodum sezgi demekmiş öğrendim ancak siz buna takılmayın birbirine zıt gözüken ikilikleri canlandırın aklınızda ve resme iyice odaklanıp bu ikilikleri birleştirin mesela kadın ve erkeği, karanlık ve aydınlığı, iyi ve kötüyü vb zihninizde bir bütün gibi düşünürek resme odaklanın bu birbirine zıt ikilikler birleştiğinde bir farkındalık yaşıyacaksınız. Yaşayacağınız bu farkındalık evrenselliği anlamanıza yardımcı olacak anahtardır.


Umarım başarmışsınızdır. Bundan böyle çevrenizde olanları daha net anlayabileceksiniz ve anladıkça bilginin huzuru ile dolacaksınız.

Mart 10, 2009

Neylemeli?

Neylemeli yar seni?
Derdinden oldum serseri.
Islah ol gayri, hey! gönlümün dilberi.
Kaygısızlıktan geçemedin beri.
Ne vakit olacan vecdimin sebebi?

Ben sağlığından endişe duyar.
Yemez-içmez, sabah-akşam seni ararım.
Bir ufak izinden, binbir medet umar.
Sesin çıkmıyor diye dertlere dalarım.
Hiç mi vicadanın sızlamaz, hey! zalim?

Duydum ki şiirlere heveslenirsin.
Şiir, kalbin türküsüdür hiç bilmezsin.
Senin gibi kalpsiz, nasıl kıymet versin?
Duygusuz biri, hangi letafete ersin?
Hey! akrep, sadece insanın ömrünü yersin.

Yaban ellerde çok kaldın, yaban oldun.
Selamı, sohbeti unuttun yavan oldun.
Kafan çalışmaz iken iyice yalan oldun.
Üretmez, ordan burdan çalar oldun.
Hey! şaşkın, bu zayi aklı nerden buldun?

Ela gözlerini, mor çerçeveletmeli.
O uzun kumral saçın, yerleri süpürmeli,
Olmasa bu yürek, mevcudiyetine sevgili
Seni tefe koyup, Tamu'ya defnetmeli.
Söyle imdi: Neylemeli yar seni?

O. HAS

Bi arkadaşa geçmiş kadınlar günü hediyesi. =)
(Sevgilim veya yakınım felan diil)

Mart 08, 2009

Carnival 09



Biraz geç kalmış fotograflar ama hastaydık malumunuz. Geçen pazar İskeçe'de karnavalların son günüydü. Bu resimler, 1 mart pazardan.

Bu arada annemle babam da bi sonraki gün, neredeyse tüm köyle birlikte, Çanakkale'ye gittiler günübirlik. Büyük çoğunluğu bizim köyden 3 otobüs dolusu insan bu İskeçede bi rekor olmalı. Köyüm die demiorum gezmeyi çok seviyoruz=)

Mart 07, 2009

Hasta





Çoook hastayım
=(

Mart 06, 2009

Sigara

Sigarayı brakmayı düşünüyorum. Öle birden bire geldi şimdi hatta gelir gelmez buraya aktardım bu fikri belki biraz üzerimden kaçsın die=)


Pc nin başında amaçsız ve eylemsiz oturup küllüğü doldurmama sinir oldum. Etrafta bir sürü boş Duty Free Marlboro paketi bu ani hezeyana destek olur nitelikte. Yanlız benim gibi kahve sever bi insan sigarasız nasıl zevk alır kahveden onu bilmiyorum. Bu aralar ailecek spora merak sardığımız için babamdan hergün sigaranın zararları konulu nasihatler dinliyorum. Gerçi biraz canım istemiyor hani henüz kendimi hazır hissetmiyorum.


Sigarayı
brakmalı
.
Bu yıl farklı olmalı. Farkı yaratmak için azimli olmalı. Sigarayı brakmak bu azmin göstergesi olucaktır. Kader her zaman farklı oyunlarla çıkar karşımıza. Bu yüzden: Bu yıl, "Herşey güzel olucak" demiyorum ancak azmimiz mutlaka taktir görücektir.

Mart 05, 2009

Mutluluk

Bu aslında benim yazdığım bir mail ancak buradan da paylaşmak istedim.

*ethernal sunshine of the spotless mind ı izledim az önce (tekrar)
Bi şey fark ettim sizinle paylaşmak istedim.

Bir çok erkeğin(kesinlikle bende bu guruptayım) bir kadının ilhamına veya sadece yakınlığına ihtiyacı wardır.

Onları sefil hayatlarını düzene sokucak, yaşam yorgunluğundan kurtarıcak, zamanı eğlenceli ve faydalı bir hale getirebilicek sihirli değneği olan bir kadın arıyormuşuz izlenimi veriyoruz. Bu nedenlede kız arkadaşlarımıza veya gerçekten sevdiklerimize haddinden fazla yükleniyoruz. İlk tanışmada bile öyle bir kadın olma umudunu içimizde barındırıp dikkatlice yaklaşıyoruz. Kadınlar açısından erkeklerin bu tavrı fazlası ile haksız ve korkakça olmalı.

Oysa tüm bu beklentiler ve güvensizlikler tek bir kelime için.
mutluluk
Biz erkekler mutlu olmayı bilmiyoruz. Bu nedenle bize mutlu olmayı öğreticek ve tam öğretmişken bizden bu hazineyi hoyratça almayacak bir kadın arıyoruz. Bir öğretmen arıyoruz.

Düşünsene bir erkek yağmurun altında ıslanarak yürümekte ki mutluluğu anlayabilir mi? veya kar yağarken gökten düşen karları yutarak mutlu olmayı? Sırf bir bakışta mutlu olmayı becerebilir mi bir erkek tek başına? İşte tüm bunlar ve çok daha fazlasını bize kadınlar öğretir. Tüm mantık dışı harcamlardan mutlu olmayı. İnatlaşmaktan, tartışmaktan, düşünmekten mutlu olmayı bize kadınlar öğretir.

Tüm o arayışlar, çekingenlikler, kıskançlıklar, tartışmalar, oyunlar, eğlenceler, ayrılıklar sadece; ölünceye kadar her anında mutlu olmak içindir.

Biz erkekler için sevdiğimiz-seveceğimiz kadın, mutluluğumuzdur. Ne yazık ki bunu izah etmeye utanırız...*

Şubat 18, 2009

Sorun yoksa, sorum yok.

Çok şey istemiyorum (sanırım) hayattan. Ruhuma, zihnime bir eş ve özgür dilediğim gibi bir hayat. Hadi şu istediğim hayat biraz bana bağlı ve zor olmayan bir hedef gibi. Ancak eş nerden bulunur? Nasıl bir kadın hem aşk ile yüklü ruhuma hem de gerekli gereksiz aklıma yoldaş olur.

Aslında böyle biri wardı. Hiç bir çaba göstermediği halde, aklıma ışık olan, ruhuma huzur veren ama olmuyor. Belkide onun bende yarattığı etkilere benzer bir etkiyi oluşturamadım üzerinde. Zorlamanın alemi yok. Yinede onu uzaktan mutlu, neşeli, miskin görmek bana huzur veriyor. Platonik bir aşk değil bu herhangi bir saplantı da değil. Sadece eş işte. Ruhuma, aklıma eş.

Yetmiyor. Benim için bu şekilde değerli olana bende değerli olmak istiyorum.
Aşkta, yoldaşlıkta eşitlik olmazya, en azından yakın eşit olsun istiyorum.

Bana eş bulmak kolay da, ben de eş olmak istiyorum.

Şubat 07, 2009

Asker

Ben görmeyeli, İskeçe güzel kız akınına uğramış gibi. Her yaz, göçmen güzellerin akınına uğrayan mütavazi şehrimiz bahara erkenden girmiş gibi. Bugün tatil, etkinlikte alışveriş olunca tüm şehir cıvıl cıvıl, çıtı pıtı olmuş. Ya bu güzeller sadece cumartesi çıkıyor, ya da ben diğer günler körüm.

Başka şehirlerde görev yaparken kadınların ilgisi ile oldukça şımarmış olan ben, kendi şehrimde gözle görülür bir alakasızlığa kurban oluyorum. Sanırım burası beni çoktan keşfetmiş tozlu bir rafa yerleştirmiş. Belki de üzerime sinen asker kokusu kadınlarımıza itici geliyordur. Bi de kardeşimle çıkmanın azizliğine uğruyorum. Sevgili aile Don Juan'ımızla ne zaman çıksam tanıştığım kızlar kardeşimin etrafında pervane oluyor. Gerçi bugün tanıştığım 4 kızdan biri sanırım nezaketen "Siz ikizmisiniz?" diye sordu ama yine de parsayı kardeşim topladı. Kıskanmıyorum keratayı ancak bazen "Bende benzer genlere sahibim!!!" demek geliyor içimden.

Sevgili kardeşim bugün sevgililerine 14 şubat hediyeleri alma derdinde bense 14 şubatın anlam ve önemini o söyleyince hatırladım. Bi de konuşmayı unutmuş gibiyim Benimle konuşmak isteyen kızlara kısa ve net cümleler kuruyorum ve onlar bir soru sormadan konuşmak gelmiyor içimden. Belki ilgimi yeterince çekemediklerinden. Gerçi ilgimi çeken bir kız da yok gibi bu şehirde. Bir garson kız var o da yeşil gözlerinden prim yaptı bugün. Bi de kıçının üzerinde ki dövmesi garip hezeyanlar uyandırdı. Ancak asker adamım sonuçta, bir çift göz için hergün kahve içecek finansmanımız yok. Facebook un Allah belasını versin uyuz oluyorum bu siteye ancak evde olduğum sürece de hep giriyorum işte asıl bu sitede konuşma özürlü olduğumun farkına vardım yine de hala deniyorum.

Yalnızlık o kadar ağır gelmiyor nicedir. Ancak bir sevgiliye, en azından fikrine ihtiyacım var.
Hele bir şu asker kokusu çıksın üzerimden de bakalım.

Şubat 03, 2009

Yes Man


Jim Carrey'in başrollerini Zooey Deschanel ile paylaştığı Yes Man filmini izledim ve beğendim. Mesaj kaygılı Jim Carrey filmleri oldukça fazla ancak bu filmin içerdiği gizli mesaj hoşuma gitti.
Ben kendi kendime kilitler vuran, olumsur senaryolar üretip basit adımlar atamayacak kadar kendi cesaretini kırabilen biri olduğum için. Hayat bazen olumsuz da görünse ewt demeyi düşünüyorum. Bakalım bu filmde ki gibi olumlu etkiler alabilicekmiyim hayattan=)

Bu arada, Zooey Deschanel'i çok çok fazla Katy Perry'e benzettim. Gözler aynı gibi.
Şu popüler Katy Perry şarkısı ile film previewimi bitiriim bari=) I've kissed a girl diil tabi=) veya you are so gay=P. Bu kızı tv de ilk gördüğümde I've kissed a girl klibi ile karşımdaydı. Aptal kız hallerine şarkının aptal sözleride eklenince oldukça eğlenmiştim. Sesinde hoş bir tını war ama aptal imajı ile prim yapma derdine gibi.

Yes Man güzel.

Ve şimdi sözü Katy'e brakalım.

Şubat 01, 2009

Gereksiz

Basit hesaplara saplanıp kalmışız.

Üçgenin iç açılarının toplamı 200 olsa olmaz mı?
Saat 7 de değil de 8 de başlasa.
Şimdi çıksam para harcarım mutlaka.
Şuna konuşsam, mutlaka bunu der.
Buna yanaşsam, şu olur.
Saçımı kessem mi?
Onu arasam mı?
Sen bana neden bakmadın?
Neden msj atmadın?

Allah akıl fikir vermişte, her zaman gerektiği için vermemiş mutlaka. Özellikle gereksiz dertler edinelim die vermediğine eminim. Nasıl ki bazen bir sigara yakmak için hiç düşünmüyoruz. işte öyle otomatik olmalı kimi zaman. İçinden geldiği gibi olmalı hiç hesap yapmadan.

Ocak 20, 2009

Yoruldum

Zamane Dünya'da birçok insani erdem, eskilerin unutulmak üzere olan efsaneleri gibi.
Bu Dünya'da aşk yok, dostluk yok, dürüstlük yok, fedakarlık yok, Tanrı yok daha bir çok kelime war ama anlamları sadece rivayet bileşik zamanlı.

Ben bu kelimelerin anlamlarını bir zamanlar yaşamış şanslı dinazorlardan olduğum için nostaljik bir arayışın içindeyim. Kendimi insan veya gerçekten bir warlık gibi hissetmek için bu kelimelerin anlamlarına ihtiyaç duyuyorum.

Sıradan olmama şu kadarcık kalınca, iyileşen yara kaşınır misali eski beni özlüyorum. Aslında bu eğer son yenilgi olur ve tüm umutlarım son bulursa bir daha böyle abdal ve avanak olmayacağım. Bu yüzden bir nevi acı gerçekleri kavramam gerek. Ancak çok üzülüyorum ve belki şu malum yaraları fazla kaşıdığımdan biraz kanatmış olabilirim.

Hala aşığım. Adını bile bilmediğim bir hayale. Ancak ben herşeyden yoruldum artık.

Ocak 18, 2009

Er?meni Meydanı

Ermenilerden Özür Diliyorum İmza Kampanyası hakkında bilgi sahibi olduğunuzu varsayıyorum.
Konu ile ilgili internette açılan siteden interaktif olarak özür dilemek mümkün.

Peki neye ve neden imza attığımız konusunda haberdarmıyız? Sitede imza atmadan önce bir açıklama mevcut:

"1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."

Burada ki 'Büyük Felâket ' tanımı hayal gücümüze bırakılmış. Basında "Aydınların, Ermenilerden Özür Diliyoruz İmza Kampanyası.." başlığında verilen haberlere baktığımızda da 'Aydınlar' tanımının yine hayal gücümüze bırakıldığı anlaşılıyor. Ancak böylesine mesnetsiz bir kampanya şuan itibari ile 27653 kişiye ulaşmış durumda.

Bu insanların neye imza attığını ise ancak yabancı basından öğrenebiliyoruz.
22/12/2008 tarihli La Monde gazetesi konu ilgili haberinde "20. yüzyılın ilk soykırımında 1915-1916 yılları arasında katledilmiş 1 milyondan fazla Ermeni’nin kaderi, Türkiye’de tabu olarak kalmaya devam ediyor." deniyor. Yani bu imza atanlar aslında hiçbir kanıt ve kalıntının bulunamadığı sözde katledilmiş 1 milyon ermeni için özür diliyor.

ermenilerdenozurdiliyorum.com adlı bu site, bu kampanyanın niyetleri konusunda oldukça dürüst. Sitede verilen bir harita niyeti anlamak için oldukça manidar.


Bu haritada Ermenistan, Pontus ve Kürdistan olarak belirtilen yerler bugünkü Türkiye topraklarında. Bende bu haritanın neyi ifade ettiğini hayal gücünüze teslim ediyorum.

Sitede, kampanyaya destek verenlerin isimleri de alfabetik olarak afişe edilmiş durumda.

Yarın Hrant Dink in 2. ölüm yıl dönümü. Belki bu cinayetin arkasında ki karanlık güçler aydınlatılamadığı için Hrant Dink'in kemikleri mezarında sızlıyordur. Siz bir de bu vatanın bir karış toprağını düşman çizmelerine ezdirtmemek için canlarını seve seve vermiş. Bağımsızlık uğruna her zorluğa göğüs germiş. Bu toprakları, hatta bizleri dahi geleceğe hediye etmiş. Türklerin özgürlük sevdasını bizlere miras bırakmış Atalarımızın kemiklerini bir düşünün...

Cehalet mazaret değil. Bu kampanyaya imza atmış hiç kimse bu ataların evladı olamaz.
Bu yalan kampanyasına imza atan Türk olamaz.

Ocak 17, 2009

Çıldırsam mı?

Yaw ben neden insan olamıyorum?

İnsanoğlu bu kadar anlamsız ve saçma olabilir mi gerçekten?

Zekasına güvenmeyen, halinde mutlu, sıradan insanlar: boş zamanlarında sözüm ona eğlendiklerine inanarak ya tv de senaryo yoksunu, acınası dizileri veya saçma yemek yarışması örtüsü altında dedikodu programlarını veya evlendirme saçmalıklarını izliyor. 2 yakın arkadaş bir araya gelse, henüz gelmemiş olan 3. yakın arkadaşın dedikodusunu yapıyor o gelince de yüzlerine dostluk makyajı çekiyorlar. Spor yapmaya üşendikleri halde spor programlarını kaçırmıyor en yakın arkadaşlar takım meselesinden birbirinin kalbini kafasını kırıyor. "Yaşadığımız Dünya bizim yüzümüzden ölüyor" diyen 10 larca habere filme uyarıya aldırmıyor ancak herhangi bir ölüm tehditinde ruhlarını bile satmaya razı oluyorlar. Aşka inanmıyor ama aşkı arıyorlar. Tanrıya inanmıyor ama iki lafın birinde Tanrıyı şahit koşuyorlar. Asosyal olmayı seçip sanal arkadaşlara bağlanıyorlar. İnsanlara güvenmiyor ancak çerverelerine güvenilirlik taslıyorlar.

Allah ,ben dahil(eğer insansam) tüm insanların belasını versin...





Ocak 16, 2009

Med Cezir

Bu aralar 'allak bulağım' Mesela şu yazıyı yazmak için arzu yok içimde ancak yazmak istiyorum.
Birgün mutlu diğer gün çok mutsuzum.

Yerimi yadırgıyorum ancak anlaşılan fazlaca yadırgıyorum.

Neyse ii diilim, İclal Aydın dinliorum=)




Ocak 13, 2009

Τέρμα h Σέρρες


Askerlik hayatımda son düzlüğe girdim=)
4 ayım kaldı ve Serres den İskeçe'ye yatay geçiş yaptım. Tüm anıları ve arkadaşlıkları ile Serez artık bitti. Yarın yeni birliğime teslim oluyorum. Evimden bir kaç km uzakta olduğu için görevde olmadığım gecelerde muhtemelen evimde uyuyacağım. Dilerim en az Serres de ki kadar rahat bir 4 ay olur.

Bla Bla

İnternetteki kısır döngülerden nefret etmeye başladım. "İnternetsiz yapamıyorum." dien herkez gibi aslında bu mükemmel bilgi-reklam kaynağına bizi bağlayan belirli sitelerden ve aktivetelerden başka bir şey yok.

Netten yoruldum. Sıkıldım. Bıktım. Bezdim.
Bi de ne hikmetse bu şahane imkan, gerçekten ihtiyacım olan cevapları getirmekten aciz. Mucize diye nitelediğimiz şeylerden herzaman daha fazlasını ummak kültürümüzün bir özelliği mi bilmiyorum. Nasıl olduğunu fazlaca merak ettiğim bir arkadaşımdan küçük bir yaşam sinyali dahi getiremeyen bir internet benim için artık o kadar da kusursuz değil.

...

Ocak 10, 2009

ALBERT CAMUS

Son günlerde yükselen bir filozof Albert Camus

1913-1960 yılları arasında yaşamış olan Cezayir asıllı
Fransız düşünür ve yazar.
Saçmalığın(Absürdizmin) önemli savunucularından kabul edilen düşünür aslen hiçbir akımın etkisinde olmadığını söyler. Genel-geçer insan mantığını ve yaşam biçimini inceleyen ve bu konuda çeşitli eserler kaleme alan yazar
tüm önemli felsefeciler tarafından desteklenmiş olsada yine tüm bu çevreler ağır eleştiriler ile karşılanmıştır. 1957 de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Camus, bu dalda ödül kazanan en genç yazarlar arasındadır. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Camus u günümüzde popüler kılan 2 Dünya savaşı arasında yaşayıp o günlerin karanlık doğasını tanımlamak ve aşmak için ortaya attığı savlardır. Camus Sisifos Söylencesi adlı eserinden başlayarak Başkaldıran İnsan adlı kitabına kadar sürekli ve inançlı bir tutumla: Kötülüklere karşı iyilik için mücadele etmek gerektiğini, sonuçta kesinlikle kaybedicek olsak ta yanlışa ve kötüye karşı direnmemiz gerektiğini savunmuş. Böyle bir başkaldırının yalnız yenikleri olduğumuz zamanda doğru bir iş yapmanın gururu ile mutlu olacağımızı öngörmüştür. Çünkü başkaldırı evrenseldir amaç doğru ise büyük bir kayıp yaşanılmaz. Ölümden sonra dahi olsa mutlaka birgün emeğin karşılığı alınır. Camus, Dünyanın gerçekten kötülüklerle dolu amansız bir düşman olduğunu kabullenir. Hatta böylesine yenilgilerde insanın intiharı dahi düşünmekte haklı olduğunu ancak herşeye rağmen teslim olmamayı ve yenileceği bilinsede mücadeleye devam etmek gerektiğini öğütler. Dünya saçmadır, öyle ise başkaldırı saçma da olsa anlamlıdır.

Sisifos, Homerosa göre ölümlülerin en bilgesidir. Ancak tanrıları kızdıracak bir şey yapınca Zeus tarafından ağırca bir kayayı dik bir tepenin başına kadar itmesi cezasına çarptırılır. Kaya tep
eyi aşınca cezası biticektir. Oysa her seferinde kaya tam tepeye varıcakken kayar ve aşağı kadar yuvarlanır. Böylelikle Sisifos tekrar en baştan işe koyulur. Camus Sisifosun bu durumuna üzülmez aksine Sisifos u yüceltir. Çünkü Sisifos doğru olanı yapmış. Herkesin yapamayacağı bir iş başarmış. Tanrılara dahi karşı gelmiştir. Cezasını bir iş edinmiş ve halinden mutlu olmayı kabullenmiştir. Dayanaksız olsada kayayı tepeden aşıracağı umudu onu canlı tutar. Bir yandan hergün, inattla her denemede aslında tanrılara bir başka başkaldırıştır. Mücadelesi onu ayakta tutmuş ve onu bir mazlumdan çok bir kahramana dönüştürmüştür.

Camus, ilk başkaldırıdan itibaren, yalnızlığın esiri olacağımızı öngörmüş. Bunu da bir çeşit özgürlük olarak betimlemiştir. Sonunda insan, durumunu tüm çıplaklığı ile kabullenince kattetiği yoldan haz duymaya başlar.

Camus'un yaşadığı dönem bugünün, umutsuz-karanlık doğasından pek farklı değil. Düşünürü bi nevi polyanacı görmek olası ancak sözlerinde-düşüncelerinde mantıklı gelen bir tını war.
Nitekim İsraile, ülkede yaşanan olaylara karşı, veya Dünya'daki tüm saçmalıklara karşı bu bloglar aracılığı ile sarf ettiğimiz büyük sözler aslında boş ve saçma oysa içimizde ki heyecan gerçek, içimizde ki başkaldırı gerçek. Yeter dediğimiz anlar gerçek. Birgün geri dönüp baktığımızda veya yakın tarihi bize sor
an çocuklarımız olduğunda. Onlara gururla verilecek cevaplarımız gerçek. Bknz 68 kuşağı.

Kaybedicek olsak ta, sesimizi duyan olmasa da; bizi kaale alan bir insan evladı olmasa da:


Yeter!!!

Ocak 08, 2009

Felsefe

Uzun süredir(Askere gittiğimden beri), interneti anlamlı ve faydalı kullanamadığımdan yakınıyordum. Bence anlamlı ve faydalı bir kullanım " Çok şükür internettim war" dedirten, bilgiye ve değişik imkanlara fiber optik kablo hızında ulaşabildiğimiz anlardır.

Felsefi bilgimi yinelediğim bugünde keşfettim ki aslen ben farkında dahi olmadan bazı felsefi akımların etkisindeyim. Hani şu zürihin etkisinde merkürün gölgesinde başak burcunun 10. evinde ayın güdümünde olmak gibi bir şey. Zamana, mekana ve psikolojik durumuma bağlı olarak değişen farklı felsefi akımlar tüm kişiliğimi etkiliyor. Soru şu : Hangimizi etkilemiyor ki??

Genellikle Akılcıyım(Rasyonalizm). Özgüvenimin tavan yaptığı ve insanlara fikren veya cebren yardım etmek istediğim zamanlarda, Sokrattan günümüze ulaşan bu akılcı felsefe tüm kişiliğimi kapsıyor. Eğer biraz öğretme isteğim warsa Platonculuk(Platonizm) önemli bir yardımcım. Bilmediğim herhangi bir konu önüme geldiğinde katı bir Kuşkucuyum(Septimizm). Bilmediğim bir konuda karar vermem gerektiğinde Sezgici(İntüisyonizm). Dini konularda kimi zaman Stoacı kim zaman Kaderci(Fatalizm) ancak genellikle Sufizmin etkisindeyim. Gelecekle veya siyasetle ilgili konularda İdealist, Romantik, Yapısalcı, Sosyalist, Ulusalcı, Liberal vb. İnsanı ilgilendiren neredeyse her konuda Hümanist. Rakı masasında Hazcı(Hedonist). Moralim bozuk ve yalnız olduğum zamanlarda tam bir Kötümser(Nihilizm) oluyorum.

Hayatım felsefe =)
Kimin değil ki?

Çözüm

Bu aralar haberler çok hareketli. Ekonomik kriz, İsrail saldırıları, Ergenekon davası, Genelkurmay toplantısı. Her haber öylesine ciddi, böylesine yoğun olunca, toplumumuzda da ciddi kaygılar doğuruyor. Hümanizm yanlısı, İsrail karşıtı söylemler. Ekonomist gözünden, piyasa beklentileri, tasarruf planları. Siyasi atışmalar. Yeni yıl bize henüz huzur getirmiş değil ancak fazlasıyla ciddiyet bulduğu kesin.

Bu kadar kaygılı, mutsuz, umutsuz ve öfke dolu bir toplum; çözümün değil ancak sorunun bir parçası olabilir.


Tüm bunları aşmak aslında çok kolay ancak aşırı cesaret isteyen adımlar atmak gerek. Mutluluğu, umudu, saygıyı, aşkı tüm Dünyaya hatırlatmak gerek. Bunun içinde önce kendimizin bu erdemlere inanması gerek.

Çözüm istiyorsanız o bildiğimiz ışığı yüreğinizde bulmalısınız ve o ışığı çevrenize yaymalısınız.

Bu karanlığı dağıtmanın başka yolu yok. Var mısınız?

Ocak 07, 2009

To drown or not.

Açık sakin bir denizde, hiçbir kara parçasının görünmediği bir mesafede, yapayalnız bir yüzücü yorulduğunda, ne düşünür?

a) Buraya kadar.
b) Biraz daha gayret...
c) Ne die açıldım ki bu kadar?
d) Amanın!!
e) ee şimdi?


Belki hepsi ve çok daha fazlasını.

Keşke o anda bir mucize olsa. Bir kayık belirse veya bir kara parcası. Yüzmenin bir hedefi olsa.
Hatta çok daha mistik ve inanılmaz bir olay olsa. Mesela bir deniz kızı belirse. Ariel gibi. Hem boğulmaktan kurtarsa, hem de tüm o yüzmenin bir anlamı olsa.
Yaşamanın bir anlamı olsa...

Ocak 05, 2009

Kick That Catz Ass

Son zamanlarda, kadınlara karşı oldukça acımasız olduğumun farkına wardım. Özel bir neden göremiyorum. Sanırım kadınlara olan saygımı iyiden iyiye yitirdim. Romantik, anlayışlı, dostane çizgimin yerine; kaba, vurdum duymaz, tehditkar bir anlayış yerleşmiş gibi. Gerçi şuan dahi "Kadınlar daha iyisini hak etmiyor zaten" sesleri yankılanıyor kulaklarımda ancak keşke böyle olmasaydı. Gönül isterdi ki kadın, doğurganlığının, aile içi birleştirici ve organize edici yaklaşımlarının ve erkeklere huzur ve yön veren dostluğunun güdümünde yüceltilsin. Deneyimlerimin bana öğrettiği, yanılsanamaz bir gerçek : Kibri okşanan ve yücelen kadınların, kişiliklerini onurize eden erdemlerden uzaklaştığını kanıtladı. Yani övülen kadın, yerinilen kadın olma yoluna giricektir. Kibir, saygınlığın kazandıklarını, kaygısız bonkörlükle tüketir.

Kadınlara karşı bu kadar sert olmak mantıklı ancak kazançlı değil. Nitekim sosyalleşmede, basit kadın mantığının aşmak kolay olsada içgüdelerini anlamak ve yönetmek oldukça zor. Kadın iç güdelerini tedirgin etmeden dikkatli olmak ve söz konusu güdüleri olumlu etkilemek için kıvrak manevralar yapmak gerekli. İşte bu hususta erkek elinde ki tüm silahları kullanmakta özgürdür. Dış görünüş, bakışlar, hareketler, ses tonu, yalan vb silahlar kadını baştan çıkarmak için kullanılır. Kadınlar genellikle duygularını gizlemekte başarısızdır. Bu nedenle erkek her attığı adımın sonuçlarını kestirebilir. Hatalı yaklaşımların olumsuz etkilerini gidermek için nazik manevralar yapma imkanı bulabilir.

Yaw yemişim yalanını yaklaşımını. Mazeretim war asabiyim ben. Sex konusunda oldukça bilgisiz tutkuda pasif bir kadını yatağa atmak için zaman ve para harcamanın ne anlamı war. Bu kadar yorulmadan yatağa girecek bir sürü kız war. Ha sadece yatak değilse mevzu dürüstlükten ödün vermenin ne gereği war? Git bam bam söyle işte herşeyi. Uymadı mı kardeşim? Vur kapıyı çık. Dünya da erkekten çok kadın war uydurmak isteyen warsa gelir kendiliğinden yola gelmeyenlerin yeni ve daha iyi birini bulma olasılığı bir erkeğin daha uygun ve sexy bir kadın bulma olasılığından çok daha az. Ne die ezdiricez kendimizi kaburga kemiğimizden peydaha? Erkek adam dürüst olur erkek gibi olur kardeşim. Yok öle karı gibi süslenip, gay ses tonuyla-hareketleri ile, erkek gibi yalan söylemek. İç güdüyü okşamak felan yok. Tutkuysa içinde ki Allahına kadar göstericeksin ki, kul bilmezse hak bilsin. Bak ozaman başkasını umarken kollarında, başkalarını bulmuşsun yatağında. Anlayana kamasutra az, anlamayana bu sözler çok kanka.

Hadi kal sağlıcakla.

Ocak 04, 2009

K@R


Çooook canım sıkılıyo.....

Hergece dışarı çıkıcam die kendi kendime söz verdim ama gel gör ki kaderin sözlerime pek saygısı yok. Yine de, evde çürümüyorum ama kendimi çok boş hissediyorum. Köy içindeki aktiveteler cezbedici değil. Yine de oyalayıcı. Netten nefret ediyorum.

Bide içimde inanılmaz bi sosyalleşme arzusu war ki: tarif edilemez bu heyecanın hava ve yol durumuna bağlı, köreltilmeye çalışması sinir edici.

pifffffff

Siyaset ve Anarşi

Allah vergisi hitap yeteneğim war. Bu yeteneğin en güzel kullanılabileceği yerde siyaset. Doğal olarak, siyasetle uğraşmam: Kaçınılmaz!!

Aslında bu hatiplikten çok muzdaribim çünkü genellikle saygı ve ilgi ile dinlenilsemde içimde gizlenen ve arada sırada aniden ortaya çıkan bir canavar war. Ben kendisine mantık diyorum ancak daha net tanımlamak gerekirse: isyankar ve zalim bir eleştirme huyum war. Bu ikisi çoğu zaman birbirine zıt yetenekler. Biri yapıcı, diğeri genellikle yıkıcı. Bu nedenle bu eleştiren kişilik, genellikle anarşik. Farkında olmadan kuyruğuna bastıklarım, beni eleştiren veya ister-istemez bana zıt tavır takınan herkesin, kafasına basmaktan çekinmeyen, bana yan bakanı, yerle bir etmek isteyen bir karakter.

Bazen bu ikisinin aynı bedende denge sağlamaya çalıştığına inanıyorum. Hatta birine Aşk, diğerine de Mantık adlarını çok eskiden vermiştim. İşte bu aşk ve mantık saniyenin binde biri hızda zihnimde savaşır iken sözlerim; galibin, anlık ve ani patlamalarına dönüşebiliyor. Kontrol edilmesi gerçekten güç olan bu ani çıkışların yıkıcı olabilicek etkilerini kıvrak manevralarla düzeltmeye çalışmak: gerçekten yorucu...

Şimdi hayatımda Tutku war. Umarım bu iki uslanmaz arlanmaz zıt kardeşlerin enerjisini bu bedenin ve kişiliğin en üst çıkarlarına ulaşmak için kullanabilicek kadar yeteneklidir...

Bu arada. Ewt. Siyasete hoş bir dönüş yapıyorum. Çünkü Mantık gidişattan hoşnut diil, Aşk'sa uğraşıcak yeni bir şeyler arıyor. Kimbilir belkide Tutku sonunda özlenen dengem olabilir.

Ocak 03, 2009

Tutku-Cesaret=Başarısızlık

Neydi şimdi kardeşim bu?

"İnsan yaptıklarından değil, yapamadıklarından pişman olur" muş diyen arkadaşı tebrik ve teşhir etmek istiyorum. Ben ki patavatsızlığı ile tavan yapmış cüretkar kişilik bu gece ebüve ebüve düğümü olup, yalan olup, aptal olup, yüzüme gözüme musakka olup gözümün içine içine dalan bir zatı sexy e; tek kelime edemeyip, üstüne kuyruğumu uzvuma dolayıp nereye gittim öyle?
Bu şehrin havası bozuyo beni resmen. Lanet olasıca bir tek kötü girişemeyiş tüm yeni felsefemi alt üst edecek dozda kararttı beni bu gece. Heyecanlı değildim. Biraz yunancama güvenmediğimden mızmızdım belki ama konferansa mı gidiyoruz be kardeşim ne bu kompleks yapı? Ya Allah beni bildiği gibi yapmış ya ben bilmediğimi yapıyorum.

Neyse.

Başarısız bir gece ancak kayıpsız, savaş kazanılamaz.