Mart 31, 2007



Kim dokunduysa sana ona git - Emre aydın

Yapma, dokunma
Kim dokunduysa sana.. ona git
Nerde unuttuysan beni.. orda kal
Ezdirmem kendimi sana

“Yaptım çünkü aşık oldum” deme, konuşma
Ona öyle demezler buralarda
Alem inansa sözüne ben inanmam

Beş para eder mi varlığın?
Ki yokluğun beni acıtsın
Alem eğilsin önünde , ben eğilmem

Yapma , dokunma
Kim dokunduysa sana.. ona git
Nerde unuttuysan beni.. orda kal
Ezdirmem kendimi sana

Sen öğrettin bana ağlamayı
Başıma yastık basıp hıçkırmayı
Alem affetse seni ben affetmem

Onlar gibi değilim ben
Adam olmadı hala benden
Adam kölen olsun senin, ben olmam

Yapma , dokunma
Kim dokunduysa sana.. ona git
Nerde unuttuysan beni.. orda kal
Ezdirmem kendimi sana


Bu şarkıyı seviyorum:=)

Geldim

- Slm abi..
- Nerde kaldın ÖzG ya? Seni beklerken, ne hallere girdim ben...
- Kusura bakma abi.
- Olum; bi sor, ara dimi ama! ne hallerdeyiz bi merak et, Allah aşkına..
- Abii!! Ben, bi geldim, ışıklar kapalıydı. Uyuyosun sandım döndüm.
Başka bi gün yine geldim. Bu sefer ışıklar açıktı ama kapı kilitliydi.
Bağırdım, çağırdım açan olmadı. Sen nerelerdeydin??
- Uyuyordum heralde. Bugünlerde çok uyuyorum...
- Ne uykusu bu Allah aşkına? Kış geçti, sen baya geç kaldın:=)
- Yorgunluktan, uyuyorum ÖzG. Herşeyden yoruldu, bu beden..
- Hayırdır abi?? Nedir sorun? Yenge mi üzdü yine seni? Yoksa iş mi?
Sen bu hallere kolay düşmezdin hani.
- Yaşlandım be güzelim, Bedenen olmasa da, ruh olarak yaşlandım.
- :=) Sende yaşlandıysan, Saygı duydukların çoktan ölmüş olmalı..
- Öldüler. Onlar, öldükçe yüreğimde, ben yaşlandım.
Ben yaşlandıkça; kalanlar, daha kolay ölmeye başladı.
- Abim benim, sen gerçekten beni bekliyormuşsun:=)
- Aslında, kimseyle konuşmuyorum bu aralar.
Ancak, benle konuşmak isteyenler, war hala die; gerçekten aradım
seni...
- Geldim abi, merak etme gayri..
- Nelerin war bakiim, benim için?
- Yepis yeni bi merhem abi. Çok popüler bu aralar. Direk!! Etkili.
- Ne ki o? Gecen ki gibi, bi gaz olmasın? Hani, M. Ali vari herkeze
Sol direk ve aparkat menzilinde yaklaşıyosun:=)
- Yok abi. Bu çok başka bi formul. Bunu azar azar alıyosun.
Kafan bozuk olduğunda veya tümden depresif olduğunda.
Hemen toparlanıyosun. Kontrolü de kolay. Tam senlik...
- Ne ki o??
- Tüm kimyanı etkilicek bu. Tüm fikriyatın değişicek.
- Kardeş bana öle tümden devrim gerekmior.
Saç, sakala karıştık bu aralar. Biraz toparlıcak bişi olsun yeter.
Senin şu " Tümden değiştiren"lerin başıma iş oluyo sonra..
- Abi benim işim kimya yok sen sadece berberliğe çağırıyosan beni.
O işlere ben diil Öz saygı bakıyo. İstersen ben giderken yollim onu.
- Sizin şu Özgilleri bi çözemedim ben zaten.
Tamam tamam. Bana, çeki-düzenden biraz fazlası gerek.
Anlat bakalım, ne melun bi ilaç bu?
- Abi sen "yaşlandım" diodun ya. İşte bu, 'Ab-ı Hayat' senin için.
Dünyanı değiştirmiosun, sadece onu farklı görmeye başlıyosun.
Umursamaz oluyosun. Direk, 'aymaz'a bağlıyosun.
Ne dert olursa olsun sen gülüp geçiosun..
- Allah allah. Warmı öle bi mey? direk sarhoş oliim...
- Olmaz mı abi. Sen gerçekten yaşlanmışsın:=) Unutmuşsun.
- Ne ki bunun adı? Nasıl bişi ki bu?
- Çocuksuluk.
- ???
- Bak abi uygulama basit. Dışarı çıkıyosun, yalnız başına.
Sevdiğin bi yere gidiosun. Yalnız. Sevdiğin bişi yiyip içiosun.
Veya sevdiğin bişi yapıyosun. Çocukluktan beri sevdiğin bişi.
Uzun zamandır yapmadığın bişi. Bi köşede oturup, ciddi herkeze,
herşeye gülümsüyorsun. Alay ediorsun mesela. Komik bi film alıyosun
sinirden katıla katıla gülüyosun yalnız başına. Sonrada gülmene gülüosun
mesela. Kendini şımartıyosun.
Ne iş olursa olsun, sanki o işte ustaymışsın edasıyla, yapıyorsun.
Kendi kendine konuşuyosun ve kendine espiri yapıp, kendine gülüosun.
Yemeği bi ritüel gibi yiyosun. Her sıradan işi, bir ritüel haline getiriosun.
Hiç utanmıyorsun ve hiç korkmuyorsun. Hertürlü kötü düşünceden uzak
duruyosun, 'amaaan' sallayıp geçiosun.
- Hehehheu güzelmiş walla da, ne ödicez bunun için? Bizim bütçeyi aşmasın?
- Sudan ucuz abi. Biraz saygınlık, biraz miskinlik, biraz da sorumluluk vericeksin..
Karşılığında, yine çocuk olucaksın. En azından bi süre dertlerinden uzaklaşıcaksın...


Bişi fark ettim.
İnsan, başkalarına verdiği sözleri tutarak diil, Kendine verdiği sözleri, yerine getirerek, mutlu oluyormuş...
Bi dialog denemesi sözüm wardı kendime, Heralde pek olmadı. Ancak en azından sözümü tuttum:=)

Mart 27, 2007

Kedilerim:=)

Elif'in kedisini bizim, Pitikos a, çok benzettiğim için, içimden böyle bi post hazırlamak geldi. Gerçi Pitikos kardeşimin kedisi ama ben çok seviyorum onu. Çok terbiyeli çok uysal. Belki ilerde Uni. de okuturum param olursa:=) Benim kedim Pişi aşagıda resmi de war. Çooooook Fırsatçı bi kedidir. "Daha küçük. Büyüyünce, sorumluluk sahibi olur" dio veterinerpisikolog. bakalım:=)

Pitikos
-------------------------------------------------


Pişi (Tam bi adı yok henüz ama bu kerata benle uyur geceleri ve benim sesimi duyduğunda slm durur, karşılar beni. Ha bide annemle heryere gider, beraber gezmeye felan giderler, hatta yolda kaybolur:=) ) Çook yaramaz.
------------------------------------------------------


Psişik. İstanbul'da ki kedim. Görüp görebileceğiniz en çılgın kedidir. Veterinerden kedi otu hapı veriodum bi zamanlar sakinleşsin die. Şöyle söyliim bir iki dostum dışında, bana gelicek arkadaşlarım önce telefon edip "Kediyi kapa yoksa gelmem bak" diebileceği bir kedi bu:=) Kardeşim hariç tüm akrabalarımı korkutan bi kedi. Tüm mahallenin tanıdığı sevdiği bi kedi. Müthiş hikayeleri war ancak anlatmakla olmaz önce tanımanız gerek:=) 2 sene beraberdik şimdi ayrı düştük. Bu daha ilk aldığım zamanlar ki hali, masum hali:=) Özledim walla. Altta büyük hali..
v

Ağlamak..

Göz yaşı, yağmur damlası gibidir.
Bulut nasıl yağarda yükün boşaltır.
Yüreğin yükü de , ağlayarak boşalır.
Her duygu, göz yaşı ile somut olur.
İnsan, göz yaşında, kendini bulur.
Hani gündüz, Yağarda tükenir bulut.
Sahneye, Güneş çıkar. Işıl ışıl, sıcacık.
Gün, aydın olur. Kuşlar cıvıl cıvıl..
Toprak kokar hani, buram buram.
Güneşle, yagmur; Gökkuşağı olur.
İşte. göz yaşına, umut değerse.
Ruh, herzaman, huzur bulur..
Aglamak, yagmur gibidir.
Çisil çisil de ağlar insan.
Sağanak ta, ağlanır kimi zaman.
Bazen, 'göz yaşı sel' olur...
Aglayabildiği sürece insan..
İnsan olur. Ruhuna dokunur.
Oysa göz yaşı zehirdir insana.
Yuttukça, yagdırmadıkça..
Kalbini çürütür. Ruhunu karartır.
Ağlamak zayıflık değil. Gerektir.

Mart 25, 2007

Erkek



Zor zanaat, erkek olmak.
Kadın olmak kadar, zor.
Dik durmak, herşeye rağmen.
Çalışmak, asla yorulmadan.
Her daim, asker olmak..
Hep bir savaş bulmak.
Bir, sıcak göz ugruna,
Kaygısızca yanmak.
Susmak ve yutmak göz yaşlarını.
Sızan her damlada.
Bir nehir aglamak.
Zor zanaat erkek olmak.
Daha da zoru, baba olmak...

:=)

Mart 23, 2007

Gün Işığı

Küçükken; karanlıktan çok korkardım. Gece yalnız dışarıda olduğumda, hep peşimde, beni takip eden. Dokunucakmış gibi yapıp, geri çekilen, gölge gibi yaratıklar war sanıyordum. Hatta onları neredeyse hissedicek kadar, warlıklarına inanıyordum. Adımlarım hep hızlı olurdu ve arada göz ucuyla omuzumun üstünden geriye bakardım. Gece yattığım da, karanlıkta hemen uyuyamazdım. Bu korkumu bildiklerinden, küçük bi gece lambası konurdu ancak o lambanın oluşturduğu gölgeler beni daha fazla korkuturdu. Bugün bile, 'bilmediklerim'den korkmamın temeli, belki de bu çocukluk korkularımda gizli...

Gündüzleri hiç korkmazdım. Görebildiğim hiçbirşeyden korkmazdım. Gün ışığı, tüm gölgeleri dahi, anlamlı kılıyordu. Ampul ışığını da seviyordum ancak sarı ışık herşeyi renk ayarı bozulmuş Tv gibi gösteriyordu. Yüzler hastalıklı gibiydi ve monoton ev hali ile birlikte, kendimi fazlası ile yorgun hissediyordum. Oysa gün ışıgında herşey canlıydı. Hayat doluyudu. Rengarenk çiçekler. Etrafta dolaşan aceleci böcekleri görmenize engel olamıyordu. İnsanların gürültüsü biraz azalsa, kuşların cıvıltısı sessizliğe mani oluyordu. Rüzgar bile yüzünüzü hafifce sevgi ile okşuyordu. Oysa gece evde kapalı olduğumuzda tüm ışıkların aydınlığında, kışın kuru rüzgarı, eve alınmayan asabi, sarhoş bir kocanın hiddetiyle, kapıları vuruyor. Giremeyince de kötü bir homurtuyla geri dönüyordu. Evde bir böcek görünse hemen bir telaş oluyordu. Oysa gündüz ben, onlarla oynuyordum. Dışarıda belli belirsiz bir sessizlik heryere hakim oluyordu. Gündüzün tüm enstrumanları gece yerini başka ve rahatsız edici küçük ugultulara, düşmanca çığlıklara brakıyordu. Gökyüzündeki yıldızlarla yarışan, evlerin ışıkları hoş bir görüntü oluştursada gece, asla sevemiyordum. Gece, seçilemeyen yüzlerde, belirlenemeyen ifadelerle insanları da sevmiyorum.Gün ışığında her yüz , her mimik sempatik gelior bana, sinirli ve çekilmez olsalarda.

Karanlıktan ötürü. Geceyi sevmiyorum. Sahte aydınlıklarla aydınlatılsada, gün ışığında ki kadar belirgin olamıyor hiç birşey. Bu nedenle hep sevdim gün ışığını. Oysa güzelliğini asla takdir etmemiştim...

Bugün düşünüyorumda. Gün ışığıda herzaman mükemmel diil. Mesela kış aydınlığı ne kadar yogun olsada, bulutların ardındaysa, Güneş; hiç bir farkı yok, florasan ışığından. Yazları çok sıcak olduğunda da ne farkı war, sarı ambul ışığından. Soluk ve terli yüzlerin bıkkınlığı izlenilesi gelmior ozaman. Ewt gün ışığının da bir haddi war. Bahar ışığı benim sevdiğim. Hani yeşermeye başlarya heryer ve kuşlar döner ya bizi terketmişliklerinden. İşte o aydınlığı seviyorum ben. Hani çiçeklenir ya agaçlar, kırlar, yemyeşil ovalar işte o ışığa, aşığım. O canlılığa aşığım ben. Öyle bir canlılık ki bu endişe vermiyor insana ve tüm şüpheler anlamsızlaşıyor. İnsanlarda war böyle bir ışık. Bir davranış. Hani hiç bir şüpheye yer vermeyen ve tamamıyla izlenilesi sevilen bir davranış. Yaz aydınlığı gibi boğucu olmayan. Kış kadar soğuk ve süpheli olmayan, bir aydınlık davranış. İşte tüm insanlarda görmek istediğim bu aydınlık,
bu güzelim gün ışığı...

İnsanlarda ki karanlığı hiç sevemiyorum. Kendimde, karanlık olduğumda, kendimide sevmiyorum:=) Ancak geri döndüm ve umarım size, Gün ışığımıda getirdim...:=)

Mart 22, 2007

Tatil



Bir iki gün yokum. İşler zaten yorucu birde dostlarım sitem etmeye başladı.
Fazla asosyal olmuşum:=)
Neyse yine buralardayım.
Sadece netten biraz uzak kalıcam.
Tazelenip toparlanmam gerek:=)
Dostlarımı da fazla ihmal etmem.
Birazda, hissizim. Kalbim soğuk.
Duygusuz yazamıyorum:=)
Sağlıcakla kalın.
Görüşmek üzere..

Mart 21, 2007

♂☻◄♥►☺♀

Aşk: Sürüdürebilirliktir. Bir insanın en değer verdiği duygu, düşünce veya işi olumsuz etkenlere rağmen sürdürebilmesidir. Mesela; sevgi, çok narin ve kısa süreli bir duygudur. Her daim sevgi yaşanamaz. Eger bir şeyi veya kimse yi tekrar tekrar sevebiliyorsanız bu aşk olur. İşinizin, inişlerine-çıkışlarına ragmen, size yıllarca zevk vermesi; aşktır. Aşk kendinize olan saygınızın bir kanıtıdır. Çünkü aşk, onur verir. Onur, kendinize duydugunuz gururdur.Aşk; kendinizi, yüce ve değerli hissetmenizi sağlar. Aşkın büyüklüğü, sürdüğü zamana eşittir. Gücü; aşkı koruma adına, katlandığınız zorluklara eşittir. Aşkın bedeli mutlaka vardır, Aşkın neyi sürdüğüne bağlı olarak sizden bellirli talepler beklenir. Birçeşit alışveriş misali aşkınızı yaşamanıza izin verilir. Mesela bir erkek bir kızı seviyor ve ona bir süredir aşık ise. Kız, bunun karşılığında ilgi, dostluk vs isteyebilir bazen karşılığı para olarak dahi ödenir:=) Ancak karşılıksız aşk yoktur.

Karşılıksız bir aşk; kendi onurunuzdan taviz vermek anlamına gelir. Bunun sonucu olarakta, bir gün kendinizde 'değersizlik hissi' oluşur.. Karşılksız bir aşkın tanımı aslında 'Saplantı','Bağımlılık' ve 'Hayranlık' kelimelerinde gizlidir. Bir dönem hissedilen yogun ve gerçek duyguklar aşk olarak yorumlansa da aslında bu aşk değildir.

Sonuç olarak aşk; bir duygu değil. Bir durumdur. Bu durum içerisinde değer verdiğiniz duygulara, ek ve destek yeni hisler elde edilir.

Bunu nie yazdığımı bilmiorum biraz canım sıkkın ve yorgunum. Bir süredir çok gereksiz bir saçmalıkla fazlasıyla meşgul olmaktan dolayı sinirliim. Sebepsiz ve bedelsiz, çok değer vermekten kendime dargınım..
Neyse..

Mart 19, 2007

CLICK

Çok Çok güzel bir film. Çok güzel bir mesaj veriyor aslında. Mükemmel bi film. Ahhhh film biter bitmez birini görmeyi çok istedim ama hey benim özelim sonuçta:=)


Bu sahnede ne güldüm tahmin edemezsiniz, uzun zamandır bu kadar gülmemiştim:=)

100 yüz 100 yüz:=)

2007 nin 100. post u şerefine 2 film aldım bugün ve tatil oleeeee:=) Birinci filmimiz adam Sandler le Click :=) Güzel bir film olduğuna inanıyorum. Trailerında bir sahneye çok gülmüştüm. Patronuna kızıp, zamanı durdurup, sonrada onu yumruklamaya başlaması:=) play tuşuna basınca da patronu " Wayyy birden migrenim tuttu galiba" dio:=) neyse izlicez artık, anlatırım sonra yine:=) diğer filmim Biraz ciddi 3 gün izlerim artık Genesis yaradılış ile ilgili bir çeşit belgesel film. Aslında bunun yerine Hot bi film alıcaktım ama bayadır gözüme takılıyodu neyse:=) Film hakkında ki yorumlar hoşuma gitmedi die önyargı oluştu birden.. Akşama da kısmetse dün ektiğim yegenimi ya yemeğe yada kahve içmeye çıkarıcam.2007nin 100. postumu daha ne şekilde kutliim bilemedim bak şimdi..:=) Kim derdi ben bu kadar yazıcam die:=) Sabah babamdan maaşımıda aldım. 120 euro almam gerekirdi 20 euro kesti benden. Şu uzaktan kumanda bende de olsa keşke:=) şaka şaka 100 euromda war yani
FenerBahçe'mize de yüzüncü yılında
şampiyonluk diliyorum.. :=))

Optio

Fark ettiniz mi; Dünya da sıcacık, dost kalpleri bulmak ne kadar zor olmaya başladı. Anneler bile daha az şefkat göstericek çocuklarına die korkuyorum ileride. Sevgililer bile aşkına, dizginler vurur oldu. Dostlar fazlasıyla ihmalkar oldu. Selam soğuk ve ciddi. Herkez kendi derdi ile öylesine meşgul ki bi başkasının dertlerini duymak bile istemiyor artık. Kendi dertleri, kendilerine fazlasıyla ağır oldu insanların. 'Zaman kötü!!' ewt zaman kötü ama biz çok mu iyiyiz sanki?? Eskiden dostlarımız wardı gerçek dostlarımız bizimle ilgilenen derdimize ortak olan sevincimize ortak ettiğimiz dostlarımız... O zamanlar daha kolaydı dert çekmek ve çokta zevkliydi. Her muhabbet içtendi. Şimdi saysanız kaçtane sıkı dostunuz war eskisi gibi. Benim bi kardeşim war ve bir elimin parmaklarını geçmeyen güvendiklerim. Kimsenin derdi ile uğraşabilicek gücüm yok çünkü küçücük şeyler bile fazla batıyor artık.. Oysa ben insanlara umut dağıtmayı çok severdim eskiden. Gülümsememle, bir kaç yüzü gülümsetmek, hoşuma giderdi. İçten muhabbetlerde, dogru ve gerçeği bulmak adına hoş çekişmelerde azmı sabahlardım dost sohbetlerinde. Birimizin bi derdi olsa 3ümüz 5miz birden koşardık yanına. Ahhh nerde o eski günler şimdi...

Çok mu melankolik:=) ewet çağımız bu. Böyle olucaktı tabi. Somurtursak bütün gün. Dinlemezsek. Güzel sözleri kendimize, en çirkinlerini ise millete brakırsak. Umursamazsak, göz ardı edilememesi gereken şeyleri. Boş eglencelerde, boş işlerde zamanı öldürmek adına taviz verirsek kendimizden. Aşk a inanmazsak, sevgiye değer vermezsek eğer. Korkuyorsak birçok şeyden ve inanmıyorsak artık yatak altı canavarlarına. Dua etmek anlamsız geliyorsa. Warlığından şüphe duyduğun Tanrıya. Sana değer verenleri hor görüyorsan. Eski bir dost u aramaya üşeniyorsan. Ne bekliordun zamandan??? Zaman kötü diil biz kötü olmaya başladık artık. Korkularımızdan, bencilliğimizden, inançsızlığımızdan, güvensizliğimizden, kaygılarımızdan kısacası karanlığımızdan dolayı biz kötüyüz artık....

Optio. bir insan sadece. Bir Blogger aynı zamanda. Çok güzel bir yazar. Üst te söylediklerimi saçma buluyorsanız veya ben üstteki gibi olmaktan mutluyum diorsanız. Bu kadarı bilse size fazla.. Ancak Yeter bu karanlık diorsanız eğer ve batıyorsa bi şekilde neden sorusu. İşte size sıcacık bir kalptir Optio... Kendi dertleri ile kimseyi sıkmak istemeyen buna ragmen her ruh halinde dahi insanlara umut dağıtan. Gülücüklerini esirgemeyen. Gerçekten dinleyen. İçten ilgi gösteren. Tüm yogun zamanına ragmen, sevdiklerini ihmal etmeyen. Dosttur Optio. Ewt dost... benim tüm dostlarım gibidir Optio. Onu okudukça dostlarımı hatırlıyorum, ne kadar, katıda olsa yüreğim yumuşamaya başlıyor birden. Bir söz söylediğinde, durup düşünüyorum. Çünkü asla sahte ve yalan olamayacaına eminim... İyiki warsın Optio, keşke bende senin kadar şefkatli olabilsem...

Çok kısa zamandır tanıyorum Optio yu ancak ben insanları tanımakta oldukça başarılıyımdır. Bir anımı unutmuyorum Optio yu düşündüğümde.
Bi ara bir çift göz görmüştüm ışıl ışıl. sıcacık. O an yandı yüreğim o sevgiliye. Tanrıya bir şükür olarak "Tanrım sen bana bir çift göz gösterdin, Ben orada binlerce yıldız gördüm" demiştim. 2-3 gün aşk ile sersemlemiştim. Birden birgün yok bir sebepten. gereksiz birşeyden ki hala hatırlamıyorum nedeni. Aniden geldi karanlığım, alıcı kuşlar gibi birden yakaladı beni. ve ben o gözleri ıslatabilicek kadar saçma düşünmeye başladım haksızca.. En saçma sözüm heralde " sen sadece benim romantizmimden etkilenen sıradan bir kızsın" olmuştu ki bir hışama bu blog da
"Tanrım, Benim yıldızları war die sevdiğim gözler.
Sadece, sözlerimi yansıtıyormuş.
Yüreğimde ki evrenden gelen, sözlerimi....
Ha bide bu war alaturkalıkta.
Çok sevip te, bir kalemde silebilmek war...
." die bir post atmıştım o sinirle... Herşeyi silip atmıştım bir daha asla die. O zaman Optio nun bir yorumu beni beynimden vurulmuşa döndürdü.
" yüregindeki evreni yansitirken cikan sözlere dokunabilen bi göz bulursan , kacirma derim ....
bi kalemde silicegin gözler olmasin dilerim ....." Optio...
Optionun bu sözü ile fark ettim ki ;
Ben; hem, evreni olan, bir kalp bulmuştum
.
Hemde; benim, yıldızlarımı yansıtabilecek, bir çift göz..
Hala, o gözlerle , sıcakcık yüreğim....

Teşekkürler Optio. İiki warsın:=)

Benim Kariyerim:=))

Career Inventory Test Results

Extroversion |||||||||||||||||| 56%
Emotional Stability ||||||||||||||||||||| 63%
Orderliness ||||||||| 30%
Altruism ||||||||||||||| 43%
Inquisitiveness |||||||||||||||||||||||| 73%

You are an Inventor, possible professions include - systems designer, venture capitalist, actor, journalist, investment broker, real estate agent, real estate developer, strategic planner, political manager, politician, special projects developer, literary agent, restaurant/bar owner, technical trainer, diversity manager, art director, personnel systems developer, computer analyst, logistics consultant, outplacement consultant, advertising creative director, radio/TV talk show host.
Take Free Career Test
personality tests by similarminds.com

Küçükken hep mucit veya bilim adamı olmak isterdim:=) Radyo da Djlik yapmışlığım war. 2 sene Bilgisayar Müh. okumuş Pc manyagıyım. Politika da ilgi alanlarımdan. Walla çokta umursamayıp katıldığım bir test bana ancak bu kadar yakın olurdu:=) Yanlız bar veya restorant sahibi olmak diil bi güzel tavernada keyif yapma yanlısıyım:=) Hangi işi yapsam acaba.. Boyacılık yokmu bu listede:=)) Bide paranoyaklık 73% ama az çıkmış:=) Çokta bencil diilmişim 43%. Düzenlilik 30% o da çok çıkmış şimdi masama bi bakınca:=)

Mart 18, 2007

Mart 17, 2007

Neler Oluyor

Çok garip bir hallerdeyim, kendim bile kendime anlam veremiyorum. Alıştığım birşeyler değişiyor die şaşkınlıktan mı, saçmalıyorum. Eskiden aldırmadığım küçük darbelerin ezdiği yerler artık sancıyor die mi mızmızlanıyorum. Yoksa ben, tümden aklımı mı yitirdim. Bişiler mutlaka canımı sıkıyordu. Ancak şuanda sadece halim canımı sıkıyor.

Tanrım; bana, neler oluyor???

Boşuna

Herşey canımı sıkar oldu. Biraz yorgunluktan. Biraz saçmalıktan. Gerginim. Biliorum geçici ama gergin olmak canımı sıkıyo. Herşey anlamsız herşey boş herşey saçma oluverio bi anda. Biliorum aslında nedenini. Herşey güvensizlikten kaynaklanıyo. Mesela Tanrıya şüphesiz inanıyorum ama ona güvenmediğim için bir türlü huzur bulamıyorum. Havalara güvenmiorum mesela. Güneş ne kadarda parlasa hava sıcakta olsa yanıma kalın bişi alıyorum. Kedime güvenmiorum die onu çok şımartmıyorum. Güven mi yo rum.. Bu yüzden hiç huzur bulamıyorum.. Herşeyden kaçmak istiorum ama kendimden bile, çünkü en çok kendime güvenmiyorum..

Neyse..

Mart 16, 2007

Hangi, hata??

Tek derdi sevmek olan küçük bir kızdı O. Çünkü sevince herşey daha güzeldi.İzlediği her film, dinlediği her şarkı, okuduğu her kitap, konuştuğu her insan. Daha güzeldi, o severken. Çekilen her dert bile, bir şekilde, güzel olurdu. Uykusuz gecelerde, sevgi ile huzur buluyordu. Ancak kimi sevebilirdi??

Her geleni sevgi ile karşıladı önce. Her selamı, sıcacık, içten bir selamla destekledi. Her bakan göze, O, gülücükler saçtı. Azıcık aklı olan, hemen vuruluyordu, savdasından. Olmayanlar, çoktan mecnundu. Biri geldi önce, ardından bir diğeri. Her gelen, biraz sevgi dilendi ondan. Kimseyi boş çevirmedi. Bir bir dizildi isimleri, hepsine yetişmeye gayret etti. 'Sevgi' denilen hazinesini, hep eşit pay etti. Ancak birgün, gelenler gitmek istemedi. Herbiri, hazinenin tamamını sadece kendine istemekteydi. Bencilceydi. Gönülsüzce kabul etti. Artık, birini seçmeliydi. Ancak Hangisini??

Birinin güzel sözleri vardı, diğerinin güzel gözleri, bir diğeri hoş muhabbetti, ancak hangisi tüm hazineye değerdi? Bir sözüyle, zihnini aydınlatan mı? Bir bakışı ile yüreğini yakan mı? Sohbeti ile yüzünü güldüren mi? Hangisi? Birinin geçmişi ziyandı, diğerinin geleceği yalan. Öteki biraz perişan. Biri kızdımı kötüydü, diğeri güldüğünde. Hiç güvenilmezdi, en beğenileni. Hepsi birer hata gibiydi ve o hangi hatayı seçicekti?? Belki birer birer silicekti. Belki baştan, belki sondan, belkide rastgele hayatından silicekti birilerini. Bir paravanın ardından, rastgele birini seçmek gibiydi. Aşk oyunu bu mu olmalıydı gerçekten? Geceleri uykusu kaçıyordu, düşünmekten. tam siliyordu birini basit bir nedenden, halksızlığa üzülüyordu. Tam birine kayıyordu gönlüğ tümden. Kıskançlıktan, onu boğuyordu. Hepsi sabırsız, hepsi mahçup. Hangi hata, katlanılmaya değicekti?

Aşk bu kadar zor mu? Mesela; pencerenden bakarken insan, karşı kaldırımda ki birine aşık olamaz mı? Hergün aynı saatte gelen , hava sıcaklığına göre, ne giyeceğini tahmin edebileceğin birine? Nereden gelior, hergün nereye gidiyor? Sorgulamadan. Adını bile bilmeden, aşık olunamaz mı? Hani yatağa yattığında. Sesinin, tonunu dahi, kendin belirleyebileceğin, hayallerde. Birlikte olunamaz mı? O, bekler iken durakta, sıkıntıdan etrafı süzen gözleri bi an karşılaştığında, camda senle; Kalbin gürültüsü, kulaklarını tıkıyamaz mı? Böylesine bir aşk Hata! olabilir mi?

Seçmeli birini. Aşk dediğin dürüst olmalı. Eşit olmalı. İki insan arasında, bir bağ olmalı. Ancak kimi seçicek. İlk kimi sevdi veya en çok hangisini sevdi? Sevdi ise neden diğerlerine izin verdi?
Hatırlamıyordu. Ancak biri diğerlerinden çok seviliyordu. Evet! aşk farklılıktır, belki diğerleri kandırmaca idi. Belki de, hepsi, bir nevi ört bas idi. Kimi unutmak için veya kim olmasın die? Belki de onu uyutmayan, aslında belli biriydi. Bunca sevene ragmen, hala onun sevgisi batıyor olabilirdi. Kimdi o; fark edilemeyecek kadar küçük, göz ardı edilemeyek kadar rahatsız edici olan kim idi? Hangi nohut danesi, bunca döşeğe rağmen, rahatsız edebilirdi? Hangi hata, onu fark ettirmedi?

Ahh aşk, ne düşünülesi şey ne düşündüren bişey? Hani aşk, sadece kalpte idi?

GunO
----------------------------------------------------------------
Hikaye deniyorum.:=) Hasetimden edebiyata atıldım:=) İlk örnek bu, hemen hor görmeyin lütfen:=) Bi erkek ve kadınlar konuşunda biraz şüpheci olarak zor bir konu seçtim hatalarımı mazur görün:=) Bunu yutturursam baya bi sarıcam edebiyat olayına da lütfen pohpohlamayın beni. En zalimce şekilde eleştirinde kendimi görebiliiim.. Kurgu war kesin biliorum da hikaye yazabilicek potansiyel war mı onu merak ediyorum:=) Bide diyalog denicem ileriki günlerde o daha da kötü olucak eminim:=)

Bide felsefe yapiim, esas konum sonuçta:=)
Kadınlar için aşk, açık bir büfe gibidir. Oysa onlar genellikle perhizdedir.
Erkekler genellikle, umduğunu diil, bulduğunu yer. :=)

Biliorum içim kötü ben napiim :=)

Mart 15, 2007

Güzellik

"Güzellik geçici. Önemli olan, karakter ve özdür." derim hep. Gençlikte bende düştüm poster bebeklerinin çekiciliğine. Mesela hep sarışınlarla ilgilendim bir dönem. Bir diğerinde yeşil gözlü sevdim. Bi ara ikisinide mix yapıp sevdim. Başka da kriterlerim wardı hep söylediğim. Hep kırpıp kırkpıp en begendiğim kadınların, en çok beğendiğim yerlerini bir hayali sevgili dahi aradım zamanında. Oysa güzellik sadece yürekte imiş. Mesela gülüşüne aşık oldum bir başkasının. Ancak aşkıma sahip çıkmak adına hep güldürmem gerekti onu sonra....
Kalbi güzel olan. Güzellikler saçar Dünyaya hemde her fırsatta...
Güzellik anlık. Kısa bir zamanlık. Çoğu güzellikle se yalan. Hele bugün güzellik çok sahte. Hani şu süs için konan plastik meyveler gibi.

Dove çok güzel bir kampanyaya öncülük ediyor. Belki reklamlarını görmüşsünüzdür. Gerçek güzelliği ve saflığı arıyor. Biz erkekler çok daha erken yaşlarda fark ediyoruz gerçek güzelliği. Ama bazen hala iri şundan, sarı bundan istioruz aptalca. Ancak kadınların uzun yıllar takıntı yaptığını düşünüyorum. Saça, göze. ayakkabıya:=) Sonrada çok ah wah çekiyorlar," Bu erkekler işe yaramaz" die... Oysa sen karaktere diil göze sevdalandın. Saçına sevdalandın. Ayakkabısına sevdalandın. Neden kendine gidip bir ayakkabı almadın, veya bir perukla uyumadında. O berbere gidene kadar sen özüne katlandın???
Mozaik Poster Aşklarından mumkun olduğu kadar çabuk wazgeçmeli veya bir renkli göz, hatrına katlanılacak çok şey olduğu bilinmeli.... Ayakkabıların bile eskidiği bilinmeli..

Kadınları anlamak çok zor ve kısmen imkansız:=) Dün gece 'Manuale De Amore' die bi italyan filmi, izledim. Türkçesi heralde "Aşkın el kitabi" veya " Aşkın kullanım klavuzu" olur. 4 farklı hikayeden oluşan bir film. "Aşk","kriz","aldatma","ayrılık" olarak aynı şehirde yaşanan farklı aşkları anlatmış hoş bir film.. Çok hoşuma gitmedi açıkçası. Aşk; hep erkeklerin oynaması, katlanması, unutması gereken bişi gibi yansıtılmış. Tüm yük erkeklerde gibi. Buna inanan çok kişi tanıyorum. Ben istemiyorum böyle olmasını. Eşitlikten söz edipte sonra aman efendim "sen erkeksin, sen yapıcaksın" "herşey senin yüzünden" olmasını.

Neyse sizin ilginizi çekerse die film linkini koyiyim:=)

Mart 14, 2007

Hayal Gibi..

Bir hayali yaşamak gibi, sevmek seni.
Kör kuyularda, yolumu bulabilmek gibi.
Karanlıkta, gün ışığı.
Buhranda, meltem gibi.
Sözlerin ateş.
Yüreğim, yangın yeri.
Ruhum, buruk.
Warlığın, merhem gibi.
Korkularım, gardiyan.
Geçmişim, sunak.
Yolum, zeval.
Halim, bedbaht gibi.
işte bu, gel-gitlerimin nedeni.
Tanrının, sevdiği.
Dostlarının, gözbebeği.
Kalbimin, biricik dileği.
Sevmek seni.
Bir hayal,
Gerçek gibi.

Mart 13, 2007

Arabian Nights

When Night Falls, the Adventure Begins!
Arabian Nights, mükemmel bir film (2 bölüm Tv dizisi) emmy ödüllü..
Bu filmi izlemeden, ben yargılanamam. Çünkü ben Sahriyarım,. Şah Hıyar diil:=)
Pek bi neşeliim bugün Allah sonumu hayır eyleye:=)
Alta söz konusu filmin çok begendiğim sahneleri koyuyorum
Bide . Tanrım Binbir gece dizisinin 16. Bölümünün sonunda ki resim neydi öyle ya:=)
Bu diziyi erkekler cemietine ihbar etmek lazım kötü etkilenioz resmen ve Er Kek oluyoruz:=)

Retribution

Biliyordu, hassas olduğumu.
Korktuğumu.
Değersiz kadınlarda, yorulduğumu.
Aşk ımı koruduğumu.
Ancak, hoşuna gitti, eglenmek.
Yüreğimi incitmek.
İncinmişti.
Ummuyordum.
Ancak, o devam etti...
Yüreğimin göz yaşlarına acıdı
Ama devam etti..
Biliyordu, korunduğumu.
En kuduz bekçi ile.
Oysa 'O' da, korunuyordu.
Kendi kalkanlarından başka.
Yüreğimle, korunuyordu.
Çünkü; hak ediyordu.
İnsan olarak hak ediyordu.
Buna ragmen,
Aşkım ile, kalbimle eğlendi.
Şimdi, bekçinin, hırlaması ile gerildi.
Kalkanlarını, ardı ardına dizdi.
Yüreğimin göz yaşları dindirlmeli idi.
Korktu.
Umarım üzülmedi.
Üzülürse , yüreğim büsbütün ağlar.
Bekçim, zafer edasında.
Yüreğim, merakta...
Aşkı sonuçta..
Ah etmedik ama ah çıkardık işte:=)

GunO

Mart 12, 2007

Bouzouki

Yaz başında bir Glykeria konserinde öyle güzel bir şarkı dinledim ve etkisinde kaldım ki 2 gün öncesine kadar aklıma geldiği heryerde mırıldandım melodisini ancak kimse bilemedi hangi şarkı olduğunu ancak sonunda buldum. Nikos Papazoglou'undan Baglamadaki imiş:=) Neyse sizede dinletmek isterdim ancak bir videosunu bulamadım. Bu parçada en çok hoşuma giden yunan bağlamasının tınısıdır. Daha önce favori yunan çalgım Buzuki(Bouzouki) idi ve bu calgının değerli bir temsilcisi Buzuki Orhan Osman ile bir başka keman üstadı Turay Dinleyen'in harika bir düetini koyiim buraya bari.:=)



Müzik barıştır. Bu video altında ki bir yorum beni etkiledi.

" I am a Greek-Cypriot living in England.This marriage of Tsitsanis music and the "flight of the bumblebee" was both imaginative and exquisite!Both musicians are EXCELLENT!!! Maybe music could be the medicine to heal our people's wounds.Here's hoping for a better tomorrow CHEERS "

Zorba the Greek



Filmi de izlemenizi isterim. Bu film de unutamadığım bir sahne wardır. Alan Bates, Zeybek oynayan Anthony Quinn den, Bir kez daha dans etmesini isteyince temiz bir dayak yer. Tabi anlayamaz nedenini. Anthony Quinn biraz rahatlayınca ona döner ve " Bir erkek sadece kendi için dans eder!!" der.. Bu izlediğiniz sahne daha sonraları dost olduklarında:=) Müzik mükemmel zaten, buraya gelme nedeni bu videonun. Mikis Teodarakis imzalı unutulmaz Zorba..

Mart 11, 2007

Babalar ve Ogulları

Erkek evlat olunca, siyasetle iştigal kaçınılmaz oluyor. Heralde erkek çocuk Dünya ya geldiğinde, Baba " İşte rakibim." diyor veya "Bu avuç kadar velette kim oluyo" diolar.
Benim babam ben dogar iken Fenerbahçe maçı izliomuş. Hastaneye geldiğinde bebek odasında iki bebek warmış. Birini gözü tutmayınca. " Olsa olsa bu; koca kafalı, benimdir." demiş. İşte ilk karşılaşmamız böyle olmuş:=)

Daha ilkokula başlamadan alfabe ve matematik ögrenmeye başladığımı hatırlarım. Yaşıtlarım daha ABC deyken ben çarpım tablosundan her sabah sözlü ye kaldırılıyordum babam tarafından. Okuldan geldiğimde bahçede annem gözetiminde 30 tur koşturuluyordum. Nefes darlığıma rağmen. Yemekten sonra ya yüzme, ingilizce yada güreş kursuna gönderiliyordum. Eve gelince 1-2 saat oyun ve ardından babam işten gelir tek kale maç veya basket oynar. Yemekten sonra ödevlerimi yapardım. Babam çogu zaman ödevlerimi gece yapmama kızardı. Ailecek misafir geldiğinde yaşıtım çocukları olanlar. ya çarpım tablosundan sınav olurduk yada güreşe tutuşturulurduk.. Bazen 2-3 rakibe karşı bi tek ben gönülsüzce. Tek bi söz o günlerden aklımda kalan "Ben, senin yaşındayken..."

Okulda başarılıyım die, Annem beni babmdan kurtarsın die, o zamanlar Türklerin universiteye gitmesine izin verilmiyor die. Birgün Türkiye ye göçmemiz gerekir die. İlk okul 3 te İzmir Zeytinlik Mimar Sinan İlkokulunda aldım soluğu. Bir diğer güreş rakibimde İzmir Buca ya gitti. Tüm ailesi ile beraber.

Benim yurtdışı maceram böyle başladı. Saolsun İzmirde meskun Teyzem bana anne şevkatini esirgemedi. Ama ne anne tanıdım ne baba ne kardeş nede bir yere aittim artık. İşte o zaman da 'okul emirleri' gelmeye başladı babamdan. Karnem hep 'pekiyi'ydi ama sanki hep 'daha iyi' si gerekliydi.

Hep daha ii olmalıydım. Herkezden ve hatta ondan bile daha iyi olmalıydım.. Herşeyde pekiyi olmalıydım. Oysa ben çoktan kendi partimi kurmuş halkın gözünde iktidar idim. Babam ne zaman ki bunu fark etti işte o günden beri iktidar mücadelesi devam etti..

15 imde babamın koca kafalısı " Dik kafalı" olmaya başlamıştı çoktan. Hep bi sözüm wardı artık, her sözüne. İşte bugüne dek bu böyle devam etti. Babamın sorunu ne olsa, kimle olsa, Tanrı ile bile olsa, karşısında gönüllü muhatap hep beni buldu... Diğer güreşçi çoktan İzmirden, babasından kaçmış Dedesinde bir devlet kurmaya çalışır olmuştu.

Kinden, öfkeden değil mantığım almıyor die karşı çıkıyordum herşeye. Babamı çok seviyordum ve onu gözümde sürekli yüceltiyordum ama ne yapiim almıyordu işte mantığım. Anlamıyordum. O yüzden karşı çıkıyormuşcasına hep muhalif oluyordum.

Babam ne zamandır bilinmez beni mantığı ile yıldıramayacağını anladığında halka yüklenmeye başladı. Bana söylemek istediği herşeyi Anneme bağıra çağıra söylemeye başladı ve ben ne zaman gözüksem susmaya başladı. Ewt artık "güç bende" diyordum da aile sürekli huzursuzdu..

Sürekli ambargo görüyordum. ama asla yılmıyordum. Ancak halk yılgın ve mutsuz idi. Benim için katlansalarda. Yorgundular. Gönüllerin iktidarı ben, bir karar verdim. Kabullendim. gücümü uzlaşmaya adamaya başladım. Babam fazlasıyla kuşkuluydu baştan ama sonraları o da kabullenmeye başladı. İktidar artık tek başına kendi idi bizde kardeşimle kolluk kuvvetleri. Kuvvetler ayrılığı- kuvvetler birliği işte ançak böyle sağlanır oldu. Halkta huzur bulmaya başladı. Bu arada asıl büyük kavgalar bu arada oldu. Ancak uzlaşmak daha kolay oluyordu.

Şimdi yavaş yavaş anlıyorum.. Bir baba, bir nevi kral idi. Ogulları ise veliaht. En az kendi kadar ii olmalıydılar ki krallık ilerlesin. En azından toprakları yabancı mihraplarca talan edilmesin. Halk her daim güvende ve rahatta olsun. En iyi yol, en iyi bildiğin idi. Bu nedenle veliahtlar, hayallerinde ki sen olmalıydı.

Dün gece bir sözüm yüzünden bu sabah anneme; gürledi parladı esti, babam. Yanına gittim ve "Haklısın" dedim. Biraz yağdı sulu sepken, " doğru" dedim. Birden gün ışığı belirdi, ardından yaz güneşi... Politika diil mantığımın anlaması için zaman gerekiyordu. Muhtemelen de haklı ve doğru söylüyordu. Çünkü halk ta onu destekliyordu..

Diğer pehilivan evlendi. 2 çocuk sahibi oldu. Babası ile ortak bir iş kurdu. Arada oturur, içki sohbetinde. "Hatirlimisin be Ogün ne güreştirirlerdi bizi?" der. Bende " Sen onu brakta ben 7 kere 9 u bilemedim die nasıl kırılmıştı kahve filcanları:=)" derim. Gülüşürüz....

Zengin veya fakir birçok baba bir nevi kraldır. Ogulları da, hayalleridir....

Kahrolası 7 ler:=)

Mart 09, 2007

Blog Müzik

Aslında, sayfama müzik koymak konusunda endişelerim war. Browser ı yavaşlatıyor ve sürekli aynı parça olunca sıkıcı oluyor. Bi süre daha dursun bakalım. Dido-Here with me gerçekten çok sevdiğim bir parça. Aslında dido çok sevdiğim bir sanatçı. Bi değişiklik olsun istedim ve biraz Carlos Santana'nın gitarı ile coşalım istedim ki en sevdiğim gitarist. Tam Carlos Santana/Rob Thomas-Smooth diodum. Son anda fikir değiştirdim. Bi Dido daha çalalım. Benim için anlamlı bir parça. Dido-White flag sizlerle :=P

Blogger Jokey
BJ GunO:-)

8 Mart Kadınlar Günü.


Günün Sözleri:
1) " Sadece 'kadınlar gecesi'nde, cıkma yaw."
2) " Sadece 8 mart ta diil, her ayın 8 inde yapılsın bu kadınlar günü."
3) "Kaçmalı kadınlar eve gelmeye başlamıştır."


Gece sonunda hiç ummadığımız bir yerde polis çevirmesinde motorlu bir arkadaşımız kask takmıyor die ceza aldı. Onun dışında çok güzel bir geceydi... Yaşasın kadınlar günü...

Mart 08, 2007

Eternal Sunshine of the Spotless Mind

Türkiye de 'Sil Baştan' ismi ile sahnelenen 'Eternal sunshine of the spotless mind' orjinal adlı bir Michel Gondry ve Charlie Kaufman filmi izledim. Filmi begendim ancak bu begenimi size yansıtacak duygusallığa şuan sahip değilim.
Sadece; severken, "keşke kalsaydım" dememek için; kolay kolay gitmemek gerektiğini, ezberletiyorum kendime... Bu film çok güzel ögeler ile bezenmiş. Filmin adı da Alexander Pope'un 'Eloisa to Aberald' şiirinden esinlenilmiş. Söz konusu şiir merakımı uyandırdı aslında. Bilgiler NtvMsNbc'den.
“Masum ahlaklı kadınlar nasıl da mutlu! Dünyayı unutmuş ve dünyanın unuttuğu. Pırıl pırıl
zihnin sonsuz günışığı! Tüm kullar kabullendi ve hepsi boyun eğmek istiyor.”
Filmin adı şiirde ki bu mısradan bir alıntı. Buraya kadar anlattığım, film hakkında sıradan bir yorum. Yazarken okuduğum birçok blogger benzer yorumu yapmış. Bu da gösteriyor ki film mesajını rahatlıkla verebilmiş. Hatta bu anlatım kültünü deteklemek adına beğendiğim bir sahne resmi yerine genelde kullanılan resmi koyuyorum.

Ben daha çok "
Masum ahlaklı kadınlar nasıl da mutlu! Dünyayı unutmuş ve dünyanın unuttuğu" bölümünden etkilendim.

Eloisa to Abelard
....
15. mısra
Far other dreams my erring soul employ,
Far other raptures, of unholy joy:
When at the close of each sad, sorrowing day,
Fancy restores what vengeance snatch'd away,
Then conscience sleeps, and leaving nature free,
All my loose soul unbounded springs to thee.
Oh curs'd, dear horrors of all-conscious night!
How glowing guilt exalts the keen delight!
Provoking Daemons all restraint remove,
And stir within me every source of love...
....
PM for me: Neden; bizim kültürümüzde, kadınları istismar edene dek aşk için sadece erkekler savaşmalı? Ya ben istismar edicek biri yerine aşkıma ortak arıyorsam? Yine de bu savaşta yalnız mı kalıcam? Kültürümüzün kadını bir ödül olarak göstermesi nedeni ile haylaz olan kadınları
sev mi yor um!!!

Mart 05, 2007

Vanilla Sky


Tom Cruise'u pek sevmem. Kıskançlıktan diil. Onun oynadığı her filmi aynı görüyorum. Hangi filmini izlersem izliim sanki hep aynı filmi izliyorum.
Vanilla Sky vizyona girdiğinde. Garip bir çelişki yaşamıştım. Filmin trailerlarını izlediğimde "bir çeşit üçlü aşk filmi" yakıştırması yaptığımı ve beraber gitmeyi teklif eden arkadaşlarımı vaz geçirdiğimi hatırlıyorum. Dün gece Fox Tv de bu filmi izleme fırsatı buldum. Gerçek bir bilim kurgu sever olarak. Filmin konusunu beğendim. Ancak konuyu anlamak için filmi sonuna dek izlemeniz gerekiyor..
Bu post u yazmamda ki sebep vizyonda gitmedim die vizdan azabı değil.
Zihnimizin bize oynadığı oyunlar. Gerçeksi hayaller.

Ben yaşamı bir hayale benzetirim. 'Matrix'ten bu yana bu böyle:=) Buna çoğu zaman yürekten inanırım. Bu sadece kendim için geçerli bişi kesinlikle savunulacak bir yanı yok o yüzden de pek anlatasım yok. Zayıf yaşama sevincimin temelinde belki de bu inanç gizli..

Bilirsiniz, kimi insanlar rüyalarını kontrol edebilir. Hatta geçende bunla ilgili bir kitap bile duydum. Hatta bu yeteneğin adı ingilizce " Lucid Dreaming " imiş. Bu yeteneğe sahip insanlara imreniyorum. Düşünsenize hergece, başrolde kendi senaryonuzu kendi kurgunuzla oynayabiliyorsunuz. Belkide genel bir rüya yorumu oldu bu tanımlama ancak işin özü kontrol sizin elinizde oluyor. İşte yaşamda da böyle bi durum war bence. Farklı bir işleyişi war. Aslında bir rüyada olduğunu sananlar, hırslı olmadıkları sürece; çok şansız ve başarısız olabiliyorlar. Aksine; hayatın tek gerçek olduğuna inanlar; hırslı olmasalar bile nispeten çok daha zevkli ve dolu dolu yaşıyorlar. Mantığı basit ve bilimsel bu sözüm. Demek neymiş " Hayat tek gerçeğinizdir..." Ben bunla kandıramıyorum kendimi. O yüzden bence siz bunu çok düşünmeyin. Wikipedi renkli rüyalar:=) klavuzundan rüyalarınızı cazip kılın daha ii..

Neyse Vanilla Sky ın konusunu sevdim. İşten yorgunum. Bedenim ağırlığı, duygusallığımı bastırır iken yazılarımın, tatsız olduğunu biliyorum:=) Yatıp, Corpse Bride ı bi kez daha izliim. Sonrada Lucid dreamslere daliim:=) Bide Mc Donald's ın yeni reklamını sevdim. "Ateşi, ilk biz Türkler bulsaydık; kesin mangal yapardık.....İlk robotu biz yapsaydık adını; Kanka koyardık":=)
Bide According to jim 'i çok severim. Jim Belushi erkeklerin idolü olmalı :
-D
Tanrım galiba benim sinirlerim bozuldu.. Ancak jim kesinlikle idolüm:=)

Ayna

Kendimde en sevdiğim özellik : ikili ilişkilerde, ayna gibi olmamdır. Karşımdaki insan beni seviyor veya değer veriyorsa ona inanılmaz dager veririm. Mesela benden hoşlananı ben severim, Beni sevene ben aşık olurum. Bana saygı duyanı yüceltirim...

Benden nefret eden veya sevmeyenlere karşı anında düşman kesilirim. Kendi karanlıklarında bogulmaları için bazen küçük oyunlar oynar, onlar fark etmeden yanlış adımlar atmaları için onları yönlendiririm. İşte benim aşılmaz mantığım dediğim budur...

Mantığım, kalbime sadıktır. Bazen mantığımı kalbimin sadık koruyucusu olarak görürüm. Hislerim çok güçlüdür. İnsanların yüreğini daha ilk bakışta görebilirim. Yüreklerinde eski aşklarını, hatıralarını, korkularını, acılarını asla aramam. Benim gördüğüm sadece özüdür. İlgilendiğim sadece özüdür.
Çünkü öz, tüm kişiliğinin temelidir. Onunla ilişkimde tek kriterdir.

Beğendiğim birkaç çeşit öz vardır. Beğenmediklerimle muhabbet etmem. Hatta çoğunlukla selam bile vermem. Ancak; sadece öz, arkadaşlık, dostluk veya aşk için asla yeterli değildir.. Çünkü her özü koruyan veya gölgeleyen bir mantık vardır. Bazen öyle sinsice yaklaşır ve örter ki özü, şaşkına dönerim... Düşünsenize mesela inandığınız tanıdığınız insanın yerine sanki birden bambaşka bir insan gelmiş gibi olur.. Hatta ona kim olduğunu hatırlatmak için çaba harcasanızda o kendini inkar edicektir. Tüm cabanız beyhude olucaktır.

İşte bu nedenle ben; genelde o halini ona gösteririm. Ayna kavramı buradan gelir. O bana mükemmel yaklaşır iken. Bende kendini Mükemmel ötesi görür. Bana sanki ben bir aşağılıkmışım gibi yaklaşırsa, sadece kendi halini görür....

İlişkilerde en doğru yol budur demiyorum. Ben bunu dürüstçe buluyorum. En azından yüreğimi yeni acılardan bu şekilde koruyorum...Birgün biri bana gerçekten aşık olur ve inancımı kazanırsa ancak ozaman aynanın ardından çıkarım. Ancak beni aynadan görmek gayet kolay, sadece; benim, göz bebeklerinin ardına baktığım gibi, aynanın ardına bakmak istensin. Ve cırılçıplak karşısında oluveririm..
Bu ayna zihnim de diil ruhumda. Yalandan diil.. Gerekten orada..
İşte bu nedenle, ben, değişkenim.
Ancak tamamen, size göre, değişkenim:=)

Mart 04, 2007

Garip

Bir kadın, bana anlatır ben dinlerim.
Sözlerinden birşey ögrendiğim için değil.
Onu sevdiğimden dinlerim.
O bana anlatır. Bense sadece dinlerim.
Dinledikçe; huzur bulur, mutlu olurum.
O bana hayatından, zevklerinden, nefretlerinden bahseder.
Ben oturur saatlerce dinlerim.
Yorulmasın die anlatmaktan veya yalnızlıktan. birşeyler söylerim.
Sonra yine onu dinler, aşka doyarım.
Kalbinden diline bir erkek geçse, birden huzur bozarım.
Kıkançlıktan değil.
Onu, kalbimde, kirletmekten korkarım.
Eşsiz güzelliğini, kendimden bile korumalıyım.
Her sözüne inanırım. Alay etse, mutlaka aldanırım.
Doğru sözlü olduğundan ve açık yüreğinden ötürü.
Her daim güvenirim.
İşte bu nedenle de seve seve dinlerim.
Hüznünde, üzülürüm.
Sevincinde, mutlu olurum.
O bana anlatır. Ben dinlerim.
Dinlediğim sürece, mutlu olurum.
Yüreğimin saatini, ona uydururum.


llk kez, bana anlatığı onca şeyi bir başkasına anlatırken dinledim onu.
Ve ilk kez gerçekten anladım onu.
Garip bir burukluk sardı yüreğimi.
Garip bir korku.
Meğer benim, mükemmel meleğim.
Kalbi narin bir küçük kız imiş.
Yüreğinde ki acilarda, gerçekten incinmiş.
Yalnızlık nedir, çok ii bilmiş.
Meğer meleğim, bana gerçekten can imiş.
Canım dediğim.
Bana canından, söz eder imiş.
Anlattığına, hiç bu kadar, sevinmemiş idim.
Anladığıma, hiç bu kadar, üzülmedim....

Canım....

Mart 03, 2007

Generation X


X jenerasyonu, Gen X, Génération Bof ;
Ne derlerse desinler, kısacası benim, bu x nesli... Bi ara 'Pepsi' reklamlarında görüp kendimize yakıştırdığımız tanım bu.

Neden mi yakıştırdık?

Biz farklıydık. Gördüğümüz, tanıdığımız neredeyse herkezden farklıydık.

Bize hep savaşlar anlatıldı. Kavgalar anlatıldı. Çünkü tam da kavgaların üzerine dogduk. Hala ısıtırken, küllerin üzerine doğduk. Bilmeden, kendimizi kavgaların içinde bulduk. Biz anlamadık. Anlayamadık hiddetlerin sebebini. Gerek bulamadık daha dogrusu. Bize bir Allah dede var dendi. İnandık olduğuna, hiç sorgulamadık. Sevdik onu hiç isyan etmedik. Dualar ögrendik. Hep "Allahım önce Anamı, Babamı, Kardeşlerimi, Milletimi sonra da beni koru" diip "Döndüm sağıma, soluma, sığındım Allahıma, melekler şaidim olsun dinime, imanıma" deyip, hergece böyle uyuduk. İlkokuldan gelince annemizin elinden bir dilim ekmek üzerine biraz toz şeker serptirip, ıslatıp yedik. Sonra bi hıza oyunlarda hayali kahramanlar olduk. Bi kuru dalı kılıç, bir karton kutuyu kale yapardık.
Sevdik.... Sacı güzel die, uzun die, güzel gözleri war die sevdik. Seni sevdim dediğimiz her kızdan dayak yedik ama sevdik. Bazen küçük kagıtlarda isimsiz notlar aldık üzerinde sadece " Seni seviyorum" yazan. Her notla hep aynı şaşkınlığı yaşadık. Bazen de biz, bir kır çiçeğini, görmeden sevdiğimiz, defterinin arasına braktık. Bir kızı öpmeyi 14 ümüzde, mastürbasyonu 16 mızda ögrendik. 18 de milli olduk. 24 ümüze kadar, hep aynı heyecanı duyduk, her öpücükte.

Sonra birden kırıldık, darıldık, sustuk.
Küstük....

Michael Jackson la 'Globelleşme'yi tanıdık ve destekledik tüm kalbimizle Globalleşmeyi... Düşmanlığı gidereceğine inandık. BM'i detekledik yine aynı sebepten. Anladık ki desteklemekle acı dinmior bizde bir tarafı destekler olduk, yalandan.
Ancak asla yalancı olamadık. İstesekte olamadık... Destekledik..

Aşık olduk, destan olduk... Elini tutabilmek için 3333 deneme yaptık her seferinde kalbimize heyecan saldık ama tutuncada bi daha brakmadık. Bindiğimiz ilk vapurun adına bile şiir yazdık. Her gece aşk ile içip, aşk şarkıları dinledik.
Hep destekledik aşkı, hep.

Hep eleştirdik birşeyleri. Ancak asla saygısızlık etmedik. Tadını çıkarmaktansa zamanın, ailemizi zamana uydurmaya gayret ettik. Tabulara saygı duyup değiştirmeyi seçtik.
Çok kavgalar ettik çok. Babalarımızın ahını aldık ancak onlara ah etmedik. Öğretmenlerimizin takdirini alırken, babalarımızdan "Rezil!!" damgası yedik.
Ancak ailenin bütünlüğünü hep destekledik...

Gençleri çok sevdik. Onların yaşam ışığında bizlerde hayat bulduk. Bizim hatalarımızdan ders alsınlar die telkinde bulunup, onları anlayabilmek için; hep dinledik. İşte biz saygıyı; onları dinlemekte bulduk ve onların saygısı ile onları, seve seve destekler olduk...

Teknolojiyi çok sevdik. Hayranlığımızı asla gizleyemedik. Hayran oldukça da destekler olduk..

Matrix izledik, hep beraber filozof kesildik. Hep beraber Tanrı yı aradık. Tevrat, İncil, Kuran, Bagavat-Gita, Tao te ching, Mevlana, Yunus Emre vs. tüketip: Tanrıyı tam bulmuş iken, ona isyan ettik... Ancak Tanrının birliğini, yüceliğini hep destekledik ve ona itaat ettik....

Kısacası biz hep destekledik... Birçok şeyi yürekten sevdik... Yine de yalnız kaldık, Başarısız olduk. Ucube olduk.....

İşte kim böyle ise; o kayıp gençliktir. Nesil X tir....

Mart 01, 2007

Kardeş Tavsiyesi

Kardeşim güzel bi post yazmış "Pinhani-Ben nasıl büyük adam olucam?" parcasına. Bende çok dargınım kendime bugün. Ancak ona yazdığım yorum hoşuma gitti:=) Kendime isyanımın mantıklı gösterimi:=)

Kardeşimin Postuna Yorumum...

****Bu yazın çok hoşuma gitti aderfe de.
Ben sırf katışıksız, eger acıtıcaksa duygusuz, mantık ilişkilerinden yanayım artık. Hatta kahve içmeye gider gibi veya küçük buluşmalar gibi küçük sex ler yaşamalı tüm arkadaşlarla. Hatta ararken " Bu gece bi sevişsek mi?" die aranmalı karşı cinsten arkadaşlar.

Hertürlü cinsel alışverişe, teşekkür edip unutmalı insan. Önüne bakmalı.
Yeni sevişmeler için sözleşilmeli belki en fazla...

Bende bu şarkının bi yerine çok takmış durumdayım. "Kimin ugruna? Ne ugruna?" dediği yeri herşeye adapte ediorum şu aralar.

Kaygısızca sevişmeli, kim ne veriorsa karşılığı değerince verilmeli.
Umursamayanı umursama. İlgileneni ilgisiz brakma.

Aderfos tavsiyesi...****

İmkansız aşk yoktur bence.. Ancak gereksiz aşklara düşüyoruz çoğu zaman ve isyanımız özsaygımızı yitirmekten ötürü kendimize oluyor birden.. Sevmekten korkmamalı, hissetmekten özellikle hiç korkmamalı. Gereksiz ilişkilere harcanıcak zamanı daha ii değerlendirmeli sadece...

Kilo Verme



Rammstein'in bu şarkısı hoşuma gitti. Neden bahsettiği hakkında hiç bir fikrim yok ancak yorumları çok hoşuma gitti...

Asıl Konu Burada..

Edit : Bu arada bu parçayı Ramstein in en ii parçası seçmiş bulunuyorum kendimce. Ardından "Sonne" gelior. Diğer parçaları hep aynı yorum ve YORUCU!!. Farklı olanları severim. Farklı bir "Genç Bakış " izliorum şimdi de. "Famelab 2007 " bünyesince, çok tatlı bir program olmuş... Demek ki Famestory gibi bişi bilim içinde yapılabiliyormuş. Amerika'da veya uygar dünya da böyle sunum yapmak gayet sıradan. Ancak bizde eziyet:=)
Kendimden hatırlarım : tahtaya çıkmamak için ne dolaplar döndürürdüm :=)

Edit 2 : Ben " Doğada paradox yoktur. Paradox ; sadece, zihnimizde dir." dien Yiğit Aytaç isimli arkadaşı sevdim. Tipi hoşuma gitmedi ama sunumu çok hoştu. Gerçi idaalı bir son söz savurdu, bunu yarın düşünücem mutlaka. Haksız çıkarmak için:=)

Edit 3 : Saat 02:39am ve ben hala Genç Bakış izliorum bi oy da yine yeni bir matematikçiye. Konusu Yüksek Matematik... Yarışmacı : Nur Ömür Hülya Ersöz.. ve bir oyda üniversitemden Yıldız Teknik Uni . Kimya Müh. ten Menekşe Sevimli ye... Konusu zor : Photovoltaik pil (Güneş Enerjisi pili). Sinan Aygül projesini destekleme sözü de verdi, ama bizim uniden ve Davutpaşa Kampüs(Kışlasında) ü eziyetini çektiği için bile 10 a girmeli.

3 oyumda, 10 da :=)Saat 03:45am çok memnun kaldım. Umarım Uni. lim kazanır:=) ama birinci belli..

Famelab 2007 Turkey 2. ön eleme, tamamlandı.
10/23 seçildi..
Final ; 21 mart'ta asla kaçırılmamalı....