Ocak 20, 2009

Yoruldum

Zamane Dünya'da birçok insani erdem, eskilerin unutulmak üzere olan efsaneleri gibi.
Bu Dünya'da aşk yok, dostluk yok, dürüstlük yok, fedakarlık yok, Tanrı yok daha bir çok kelime war ama anlamları sadece rivayet bileşik zamanlı.

Ben bu kelimelerin anlamlarını bir zamanlar yaşamış şanslı dinazorlardan olduğum için nostaljik bir arayışın içindeyim. Kendimi insan veya gerçekten bir warlık gibi hissetmek için bu kelimelerin anlamlarına ihtiyaç duyuyorum.

Sıradan olmama şu kadarcık kalınca, iyileşen yara kaşınır misali eski beni özlüyorum. Aslında bu eğer son yenilgi olur ve tüm umutlarım son bulursa bir daha böyle abdal ve avanak olmayacağım. Bu yüzden bir nevi acı gerçekleri kavramam gerek. Ancak çok üzülüyorum ve belki şu malum yaraları fazla kaşıdığımdan biraz kanatmış olabilirim.

Hala aşığım. Adını bile bilmediğim bir hayale. Ancak ben herşeyden yoruldum artık.

Ocak 18, 2009

Er?meni Meydanı

Ermenilerden Özür Diliyorum İmza Kampanyası hakkında bilgi sahibi olduğunuzu varsayıyorum.
Konu ile ilgili internette açılan siteden interaktif olarak özür dilemek mümkün.

Peki neye ve neden imza attığımız konusunda haberdarmıyız? Sitede imza atmadan önce bir açıklama mevcut:

"1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."

Burada ki 'Büyük Felâket ' tanımı hayal gücümüze bırakılmış. Basında "Aydınların, Ermenilerden Özür Diliyoruz İmza Kampanyası.." başlığında verilen haberlere baktığımızda da 'Aydınlar' tanımının yine hayal gücümüze bırakıldığı anlaşılıyor. Ancak böylesine mesnetsiz bir kampanya şuan itibari ile 27653 kişiye ulaşmış durumda.

Bu insanların neye imza attığını ise ancak yabancı basından öğrenebiliyoruz.
22/12/2008 tarihli La Monde gazetesi konu ilgili haberinde "20. yüzyılın ilk soykırımında 1915-1916 yılları arasında katledilmiş 1 milyondan fazla Ermeni’nin kaderi, Türkiye’de tabu olarak kalmaya devam ediyor." deniyor. Yani bu imza atanlar aslında hiçbir kanıt ve kalıntının bulunamadığı sözde katledilmiş 1 milyon ermeni için özür diliyor.

ermenilerdenozurdiliyorum.com adlı bu site, bu kampanyanın niyetleri konusunda oldukça dürüst. Sitede verilen bir harita niyeti anlamak için oldukça manidar.


Bu haritada Ermenistan, Pontus ve Kürdistan olarak belirtilen yerler bugünkü Türkiye topraklarında. Bende bu haritanın neyi ifade ettiğini hayal gücünüze teslim ediyorum.

Sitede, kampanyaya destek verenlerin isimleri de alfabetik olarak afişe edilmiş durumda.

Yarın Hrant Dink in 2. ölüm yıl dönümü. Belki bu cinayetin arkasında ki karanlık güçler aydınlatılamadığı için Hrant Dink'in kemikleri mezarında sızlıyordur. Siz bir de bu vatanın bir karış toprağını düşman çizmelerine ezdirtmemek için canlarını seve seve vermiş. Bağımsızlık uğruna her zorluğa göğüs germiş. Bu toprakları, hatta bizleri dahi geleceğe hediye etmiş. Türklerin özgürlük sevdasını bizlere miras bırakmış Atalarımızın kemiklerini bir düşünün...

Cehalet mazaret değil. Bu kampanyaya imza atmış hiç kimse bu ataların evladı olamaz.
Bu yalan kampanyasına imza atan Türk olamaz.

Ocak 17, 2009

Çıldırsam mı?

Yaw ben neden insan olamıyorum?

İnsanoğlu bu kadar anlamsız ve saçma olabilir mi gerçekten?

Zekasına güvenmeyen, halinde mutlu, sıradan insanlar: boş zamanlarında sözüm ona eğlendiklerine inanarak ya tv de senaryo yoksunu, acınası dizileri veya saçma yemek yarışması örtüsü altında dedikodu programlarını veya evlendirme saçmalıklarını izliyor. 2 yakın arkadaş bir araya gelse, henüz gelmemiş olan 3. yakın arkadaşın dedikodusunu yapıyor o gelince de yüzlerine dostluk makyajı çekiyorlar. Spor yapmaya üşendikleri halde spor programlarını kaçırmıyor en yakın arkadaşlar takım meselesinden birbirinin kalbini kafasını kırıyor. "Yaşadığımız Dünya bizim yüzümüzden ölüyor" diyen 10 larca habere filme uyarıya aldırmıyor ancak herhangi bir ölüm tehditinde ruhlarını bile satmaya razı oluyorlar. Aşka inanmıyor ama aşkı arıyorlar. Tanrıya inanmıyor ama iki lafın birinde Tanrıyı şahit koşuyorlar. Asosyal olmayı seçip sanal arkadaşlara bağlanıyorlar. İnsanlara güvenmiyor ancak çerverelerine güvenilirlik taslıyorlar.

Allah ,ben dahil(eğer insansam) tüm insanların belasını versin...





Ocak 16, 2009

Med Cezir

Bu aralar 'allak bulağım' Mesela şu yazıyı yazmak için arzu yok içimde ancak yazmak istiyorum.
Birgün mutlu diğer gün çok mutsuzum.

Yerimi yadırgıyorum ancak anlaşılan fazlaca yadırgıyorum.

Neyse ii diilim, İclal Aydın dinliorum=)




Ocak 13, 2009

Τέρμα h Σέρρες


Askerlik hayatımda son düzlüğe girdim=)
4 ayım kaldı ve Serres den İskeçe'ye yatay geçiş yaptım. Tüm anıları ve arkadaşlıkları ile Serez artık bitti. Yarın yeni birliğime teslim oluyorum. Evimden bir kaç km uzakta olduğu için görevde olmadığım gecelerde muhtemelen evimde uyuyacağım. Dilerim en az Serres de ki kadar rahat bir 4 ay olur.

Bla Bla

İnternetteki kısır döngülerden nefret etmeye başladım. "İnternetsiz yapamıyorum." dien herkez gibi aslında bu mükemmel bilgi-reklam kaynağına bizi bağlayan belirli sitelerden ve aktivetelerden başka bir şey yok.

Netten yoruldum. Sıkıldım. Bıktım. Bezdim.
Bi de ne hikmetse bu şahane imkan, gerçekten ihtiyacım olan cevapları getirmekten aciz. Mucize diye nitelediğimiz şeylerden herzaman daha fazlasını ummak kültürümüzün bir özelliği mi bilmiyorum. Nasıl olduğunu fazlaca merak ettiğim bir arkadaşımdan küçük bir yaşam sinyali dahi getiremeyen bir internet benim için artık o kadar da kusursuz değil.

...

Ocak 10, 2009

ALBERT CAMUS

Son günlerde yükselen bir filozof Albert Camus

1913-1960 yılları arasında yaşamış olan Cezayir asıllı
Fransız düşünür ve yazar.
Saçmalığın(Absürdizmin) önemli savunucularından kabul edilen düşünür aslen hiçbir akımın etkisinde olmadığını söyler. Genel-geçer insan mantığını ve yaşam biçimini inceleyen ve bu konuda çeşitli eserler kaleme alan yazar
tüm önemli felsefeciler tarafından desteklenmiş olsada yine tüm bu çevreler ağır eleştiriler ile karşılanmıştır. 1957 de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Camus, bu dalda ödül kazanan en genç yazarlar arasındadır. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Camus u günümüzde popüler kılan 2 Dünya savaşı arasında yaşayıp o günlerin karanlık doğasını tanımlamak ve aşmak için ortaya attığı savlardır. Camus Sisifos Söylencesi adlı eserinden başlayarak Başkaldıran İnsan adlı kitabına kadar sürekli ve inançlı bir tutumla: Kötülüklere karşı iyilik için mücadele etmek gerektiğini, sonuçta kesinlikle kaybedicek olsak ta yanlışa ve kötüye karşı direnmemiz gerektiğini savunmuş. Böyle bir başkaldırının yalnız yenikleri olduğumuz zamanda doğru bir iş yapmanın gururu ile mutlu olacağımızı öngörmüştür. Çünkü başkaldırı evrenseldir amaç doğru ise büyük bir kayıp yaşanılmaz. Ölümden sonra dahi olsa mutlaka birgün emeğin karşılığı alınır. Camus, Dünyanın gerçekten kötülüklerle dolu amansız bir düşman olduğunu kabullenir. Hatta böylesine yenilgilerde insanın intiharı dahi düşünmekte haklı olduğunu ancak herşeye rağmen teslim olmamayı ve yenileceği bilinsede mücadeleye devam etmek gerektiğini öğütler. Dünya saçmadır, öyle ise başkaldırı saçma da olsa anlamlıdır.

Sisifos, Homerosa göre ölümlülerin en bilgesidir. Ancak tanrıları kızdıracak bir şey yapınca Zeus tarafından ağırca bir kayayı dik bir tepenin başına kadar itmesi cezasına çarptırılır. Kaya tep
eyi aşınca cezası biticektir. Oysa her seferinde kaya tam tepeye varıcakken kayar ve aşağı kadar yuvarlanır. Böylelikle Sisifos tekrar en baştan işe koyulur. Camus Sisifosun bu durumuna üzülmez aksine Sisifos u yüceltir. Çünkü Sisifos doğru olanı yapmış. Herkesin yapamayacağı bir iş başarmış. Tanrılara dahi karşı gelmiştir. Cezasını bir iş edinmiş ve halinden mutlu olmayı kabullenmiştir. Dayanaksız olsada kayayı tepeden aşıracağı umudu onu canlı tutar. Bir yandan hergün, inattla her denemede aslında tanrılara bir başka başkaldırıştır. Mücadelesi onu ayakta tutmuş ve onu bir mazlumdan çok bir kahramana dönüştürmüştür.

Camus, ilk başkaldırıdan itibaren, yalnızlığın esiri olacağımızı öngörmüş. Bunu da bir çeşit özgürlük olarak betimlemiştir. Sonunda insan, durumunu tüm çıplaklığı ile kabullenince kattetiği yoldan haz duymaya başlar.

Camus'un yaşadığı dönem bugünün, umutsuz-karanlık doğasından pek farklı değil. Düşünürü bi nevi polyanacı görmek olası ancak sözlerinde-düşüncelerinde mantıklı gelen bir tını war.
Nitekim İsraile, ülkede yaşanan olaylara karşı, veya Dünya'daki tüm saçmalıklara karşı bu bloglar aracılığı ile sarf ettiğimiz büyük sözler aslında boş ve saçma oysa içimizde ki heyecan gerçek, içimizde ki başkaldırı gerçek. Yeter dediğimiz anlar gerçek. Birgün geri dönüp baktığımızda veya yakın tarihi bize sor
an çocuklarımız olduğunda. Onlara gururla verilecek cevaplarımız gerçek. Bknz 68 kuşağı.

Kaybedicek olsak ta, sesimizi duyan olmasa da; bizi kaale alan bir insan evladı olmasa da:


Yeter!!!

Ocak 08, 2009

Felsefe

Uzun süredir(Askere gittiğimden beri), interneti anlamlı ve faydalı kullanamadığımdan yakınıyordum. Bence anlamlı ve faydalı bir kullanım " Çok şükür internettim war" dedirten, bilgiye ve değişik imkanlara fiber optik kablo hızında ulaşabildiğimiz anlardır.

Felsefi bilgimi yinelediğim bugünde keşfettim ki aslen ben farkında dahi olmadan bazı felsefi akımların etkisindeyim. Hani şu zürihin etkisinde merkürün gölgesinde başak burcunun 10. evinde ayın güdümünde olmak gibi bir şey. Zamana, mekana ve psikolojik durumuma bağlı olarak değişen farklı felsefi akımlar tüm kişiliğimi etkiliyor. Soru şu : Hangimizi etkilemiyor ki??

Genellikle Akılcıyım(Rasyonalizm). Özgüvenimin tavan yaptığı ve insanlara fikren veya cebren yardım etmek istediğim zamanlarda, Sokrattan günümüze ulaşan bu akılcı felsefe tüm kişiliğimi kapsıyor. Eğer biraz öğretme isteğim warsa Platonculuk(Platonizm) önemli bir yardımcım. Bilmediğim herhangi bir konu önüme geldiğinde katı bir Kuşkucuyum(Septimizm). Bilmediğim bir konuda karar vermem gerektiğinde Sezgici(İntüisyonizm). Dini konularda kimi zaman Stoacı kim zaman Kaderci(Fatalizm) ancak genellikle Sufizmin etkisindeyim. Gelecekle veya siyasetle ilgili konularda İdealist, Romantik, Yapısalcı, Sosyalist, Ulusalcı, Liberal vb. İnsanı ilgilendiren neredeyse her konuda Hümanist. Rakı masasında Hazcı(Hedonist). Moralim bozuk ve yalnız olduğum zamanlarda tam bir Kötümser(Nihilizm) oluyorum.

Hayatım felsefe =)
Kimin değil ki?

Çözüm

Bu aralar haberler çok hareketli. Ekonomik kriz, İsrail saldırıları, Ergenekon davası, Genelkurmay toplantısı. Her haber öylesine ciddi, böylesine yoğun olunca, toplumumuzda da ciddi kaygılar doğuruyor. Hümanizm yanlısı, İsrail karşıtı söylemler. Ekonomist gözünden, piyasa beklentileri, tasarruf planları. Siyasi atışmalar. Yeni yıl bize henüz huzur getirmiş değil ancak fazlasıyla ciddiyet bulduğu kesin.

Bu kadar kaygılı, mutsuz, umutsuz ve öfke dolu bir toplum; çözümün değil ancak sorunun bir parçası olabilir.


Tüm bunları aşmak aslında çok kolay ancak aşırı cesaret isteyen adımlar atmak gerek. Mutluluğu, umudu, saygıyı, aşkı tüm Dünyaya hatırlatmak gerek. Bunun içinde önce kendimizin bu erdemlere inanması gerek.

Çözüm istiyorsanız o bildiğimiz ışığı yüreğinizde bulmalısınız ve o ışığı çevrenize yaymalısınız.

Bu karanlığı dağıtmanın başka yolu yok. Var mısınız?

Ocak 07, 2009

To drown or not.

Açık sakin bir denizde, hiçbir kara parçasının görünmediği bir mesafede, yapayalnız bir yüzücü yorulduğunda, ne düşünür?

a) Buraya kadar.
b) Biraz daha gayret...
c) Ne die açıldım ki bu kadar?
d) Amanın!!
e) ee şimdi?


Belki hepsi ve çok daha fazlasını.

Keşke o anda bir mucize olsa. Bir kayık belirse veya bir kara parcası. Yüzmenin bir hedefi olsa.
Hatta çok daha mistik ve inanılmaz bir olay olsa. Mesela bir deniz kızı belirse. Ariel gibi. Hem boğulmaktan kurtarsa, hem de tüm o yüzmenin bir anlamı olsa.
Yaşamanın bir anlamı olsa...

Ocak 05, 2009

Kick That Catz Ass

Son zamanlarda, kadınlara karşı oldukça acımasız olduğumun farkına wardım. Özel bir neden göremiyorum. Sanırım kadınlara olan saygımı iyiden iyiye yitirdim. Romantik, anlayışlı, dostane çizgimin yerine; kaba, vurdum duymaz, tehditkar bir anlayış yerleşmiş gibi. Gerçi şuan dahi "Kadınlar daha iyisini hak etmiyor zaten" sesleri yankılanıyor kulaklarımda ancak keşke böyle olmasaydı. Gönül isterdi ki kadın, doğurganlığının, aile içi birleştirici ve organize edici yaklaşımlarının ve erkeklere huzur ve yön veren dostluğunun güdümünde yüceltilsin. Deneyimlerimin bana öğrettiği, yanılsanamaz bir gerçek : Kibri okşanan ve yücelen kadınların, kişiliklerini onurize eden erdemlerden uzaklaştığını kanıtladı. Yani övülen kadın, yerinilen kadın olma yoluna giricektir. Kibir, saygınlığın kazandıklarını, kaygısız bonkörlükle tüketir.

Kadınlara karşı bu kadar sert olmak mantıklı ancak kazançlı değil. Nitekim sosyalleşmede, basit kadın mantığının aşmak kolay olsada içgüdelerini anlamak ve yönetmek oldukça zor. Kadın iç güdelerini tedirgin etmeden dikkatli olmak ve söz konusu güdüleri olumlu etkilemek için kıvrak manevralar yapmak gerekli. İşte bu hususta erkek elinde ki tüm silahları kullanmakta özgürdür. Dış görünüş, bakışlar, hareketler, ses tonu, yalan vb silahlar kadını baştan çıkarmak için kullanılır. Kadınlar genellikle duygularını gizlemekte başarısızdır. Bu nedenle erkek her attığı adımın sonuçlarını kestirebilir. Hatalı yaklaşımların olumsuz etkilerini gidermek için nazik manevralar yapma imkanı bulabilir.

Yaw yemişim yalanını yaklaşımını. Mazeretim war asabiyim ben. Sex konusunda oldukça bilgisiz tutkuda pasif bir kadını yatağa atmak için zaman ve para harcamanın ne anlamı war. Bu kadar yorulmadan yatağa girecek bir sürü kız war. Ha sadece yatak değilse mevzu dürüstlükten ödün vermenin ne gereği war? Git bam bam söyle işte herşeyi. Uymadı mı kardeşim? Vur kapıyı çık. Dünya da erkekten çok kadın war uydurmak isteyen warsa gelir kendiliğinden yola gelmeyenlerin yeni ve daha iyi birini bulma olasılığı bir erkeğin daha uygun ve sexy bir kadın bulma olasılığından çok daha az. Ne die ezdiricez kendimizi kaburga kemiğimizden peydaha? Erkek adam dürüst olur erkek gibi olur kardeşim. Yok öle karı gibi süslenip, gay ses tonuyla-hareketleri ile, erkek gibi yalan söylemek. İç güdüyü okşamak felan yok. Tutkuysa içinde ki Allahına kadar göstericeksin ki, kul bilmezse hak bilsin. Bak ozaman başkasını umarken kollarında, başkalarını bulmuşsun yatağında. Anlayana kamasutra az, anlamayana bu sözler çok kanka.

Hadi kal sağlıcakla.

Ocak 04, 2009

K@R


Çooook canım sıkılıyo.....

Hergece dışarı çıkıcam die kendi kendime söz verdim ama gel gör ki kaderin sözlerime pek saygısı yok. Yine de, evde çürümüyorum ama kendimi çok boş hissediyorum. Köy içindeki aktiveteler cezbedici değil. Yine de oyalayıcı. Netten nefret ediyorum.

Bide içimde inanılmaz bi sosyalleşme arzusu war ki: tarif edilemez bu heyecanın hava ve yol durumuna bağlı, köreltilmeye çalışması sinir edici.

pifffffff

Siyaset ve Anarşi

Allah vergisi hitap yeteneğim war. Bu yeteneğin en güzel kullanılabileceği yerde siyaset. Doğal olarak, siyasetle uğraşmam: Kaçınılmaz!!

Aslında bu hatiplikten çok muzdaribim çünkü genellikle saygı ve ilgi ile dinlenilsemde içimde gizlenen ve arada sırada aniden ortaya çıkan bir canavar war. Ben kendisine mantık diyorum ancak daha net tanımlamak gerekirse: isyankar ve zalim bir eleştirme huyum war. Bu ikisi çoğu zaman birbirine zıt yetenekler. Biri yapıcı, diğeri genellikle yıkıcı. Bu nedenle bu eleştiren kişilik, genellikle anarşik. Farkında olmadan kuyruğuna bastıklarım, beni eleştiren veya ister-istemez bana zıt tavır takınan herkesin, kafasına basmaktan çekinmeyen, bana yan bakanı, yerle bir etmek isteyen bir karakter.

Bazen bu ikisinin aynı bedende denge sağlamaya çalıştığına inanıyorum. Hatta birine Aşk, diğerine de Mantık adlarını çok eskiden vermiştim. İşte bu aşk ve mantık saniyenin binde biri hızda zihnimde savaşır iken sözlerim; galibin, anlık ve ani patlamalarına dönüşebiliyor. Kontrol edilmesi gerçekten güç olan bu ani çıkışların yıkıcı olabilicek etkilerini kıvrak manevralarla düzeltmeye çalışmak: gerçekten yorucu...

Şimdi hayatımda Tutku war. Umarım bu iki uslanmaz arlanmaz zıt kardeşlerin enerjisini bu bedenin ve kişiliğin en üst çıkarlarına ulaşmak için kullanabilicek kadar yeteneklidir...

Bu arada. Ewt. Siyasete hoş bir dönüş yapıyorum. Çünkü Mantık gidişattan hoşnut diil, Aşk'sa uğraşıcak yeni bir şeyler arıyor. Kimbilir belkide Tutku sonunda özlenen dengem olabilir.

Ocak 03, 2009

Tutku-Cesaret=Başarısızlık

Neydi şimdi kardeşim bu?

"İnsan yaptıklarından değil, yapamadıklarından pişman olur" muş diyen arkadaşı tebrik ve teşhir etmek istiyorum. Ben ki patavatsızlığı ile tavan yapmış cüretkar kişilik bu gece ebüve ebüve düğümü olup, yalan olup, aptal olup, yüzüme gözüme musakka olup gözümün içine içine dalan bir zatı sexy e; tek kelime edemeyip, üstüne kuyruğumu uzvuma dolayıp nereye gittim öyle?
Bu şehrin havası bozuyo beni resmen. Lanet olasıca bir tek kötü girişemeyiş tüm yeni felsefemi alt üst edecek dozda kararttı beni bu gece. Heyecanlı değildim. Biraz yunancama güvenmediğimden mızmızdım belki ama konferansa mı gidiyoruz be kardeşim ne bu kompleks yapı? Ya Allah beni bildiği gibi yapmış ya ben bilmediğimi yapıyorum.

Neyse.

Başarısız bir gece ancak kayıpsız, savaş kazanılamaz.

Ocak 02, 2009

Eureka!!!

Yeni yaşam felsefemi buldum. İçim içime sığmıyor. Bu değişimin bana neler getireceğini merakla bekliyorum. 31 Aralık gecesi, yeni yla bir kaç saat kala; umutsuz, bezgin ve mutsuz genel görünüşümü takınıp, kışlada koğuş nöbetimde, bi arkadaşımla daha önceden bilmediğim bir yunan filmini DVD den izlemeye başladım. Film sona ermeden az önce hayatımı tümden değiştirebilicek anahtar kelimeyi anladım.

a
Get this widget | Track details | eSnips Social DNA

Το Φιλί της… Ζωής (Fili tis zois=Hayat öpücüğü) Başrollerini: Κατερίνα Παπουτσάκη ve Λαέρτης Μαλκότσης in paylaştığı ve 'Zoi nin öpücüğü' anlamında ki 2007 yapımı Yunan filmi. Zekice espirilerin süslediği dramatik bir başlangıcın, ani bir romantik sona erişi. Sıcacık bir film. Bu filmin bende ki etkisi de ani ve beklenmedik oldu.
Bu film sayesinde yeni hayat sloganım :
Avcıyı bile baştan çıkarabilicek kadar
tutkulu
bir coban veya çifçi ol...



Filmin soundtrack ı üstte. Yapımcı Village Productions' un resmi film sitesi ini de bu linkten ulabilirsiniz.

250 and İ'm back again



Geri döndüm
ve
Çok mutluyum...