Ekim 24, 2014

Yeni yayın

Öylesine bir deneme. Uzun zaman hiçbir şey yazmayınca tekrar yazmak oldukça zor ancak her işin başlangıcı zordur.

Şimdi ne desem ne anlatsam? 

Malum evlendik, bir nur parçası edindik, adına da Mehmet Alp Eren dedik. Çok hızlı büyüyor kerata. Meğerse zaman; insanın, en pervasızca harcadığı bir değermiş. Benim en büyük hayallerimden biri, tüm duygu ve düşüncelerimi doyasıya aktarabileceğim öğrencilerimin olmasıydı. Sanki nobel ödüllü bir bilim adamı mübarek. Ne de olsa her insan bir hikaye kitabıdır. Tabi bu kitabın sayfa sayısı o insanın ömrü ile doğru orantılıdır ancak bir de o insanın iç dünyasının zenginliği ile de doğru orantılıdır. Aslına bakılırsa bir insan hayatı o insanın duygu ve düşüncelerinin yaşam süresi ile çarpımına eşittir.

Hayat =Duygu-düşünce birikimi x Ömür

Anlaşılacağı üzere iç dünyası 0 olan bir insanın ömrü boşa geçmiş olur. İyi de iç dünya nasıl 0 olur diyenlere sözüm basit matematik 1-1=0 yani yeni edindiğiniz duygu ve-veya düşünceler eskilerini geçersiz kılıyorsa iç dünyanızda o konu ile ilgili bir sıfır oluşur. Sonra siz bu sıfırı gidermek için yeni edindiğinize körü körüne bağlanmaya çalışırsınız aslında negatif bir olguya bağlanmış olursunuz üzerine edineceğiniz bir pozitif birikimi dahi eksiltecek bir olguya sahip olursunuz.

Kıssadan, hisse; Olur da unutursan kim olduğunu, yok gibi harcarsın ömrünü. Hak yolu yerine, b*k yoluna gidersin dünyadan.

Kim olduğunu bilmek büyük erdem zaten de bilen var mı o da ayrı bir muamma. Hayat işte seni sen yapan. Bu ana kadar ne öğrendin ve yaşadın sa sen o sun. Beğensek de, beğenmesek de. Eğer eksik varsa kalan ömründe daha fazla duygu-düşünce edinmeye bak. Fazla ise ne mutlu sana mutsuz anıların olsa da.

Ya yetmiyor işte. İşten yetiştiremiyorum zaman kendime ne de aileme. Bu cümle gelecekte ki pişmanlığın bariz haykırışı. Ah öyle bir an gelecek; ahlar, vahlar para etmeyecek, gelecek ise daha da karamsar öngörülecek. Aç gözünü ailen ile veya seni sevenler ile daha fazla vakit geçir daha fazla güzel düşünceler üret. Pişmanlıkları bir kenara bırak yeni pişmanlıklar edinmemek için lazım olacaklar. Mutluluğunu ve bilgini paylaş çünkü bunlar paylaştıkça artar. Hüznünü ve korkunu paylaş çünkü bunlarda paylaştıkça azalırlar. Ömür geri dönüşü olamayan bir yol. bu yolculuğun tadını çıkar.

Kendi hayat hikayeni, kendi dilinden anlatabileceğin bir insan evladı da bulursan ne mutlu sana. Gerçi anlatmak isteyen çok ama dinlemek isteyen bulabilirsen şükret Allah'a.

 

Ocak 21, 2010

Uzun zaman oldu..

Bir tek satir yazmadan gecen aylarin ardindan tozlu gunlugume bir pooff deme zamani gelmis.

Evlenmek zor zanaat mis daha dogrusu evlenicek olmak mesakatli bir zaman dilimiymis. Cok derin dusunen biri oldugumdan belki bir cok cephede savas veren ancak yenilginin kacinilmaz oldugu 1. Dunya savasindaki Osmanli gibiyim.

Her An Yapilacaklar listesi:

1) Kizin aski ol.
2) Ailelerin onayini al.
4) Tanis
5) Sevdir.
6) Uyus-Degis.
7) Anlas.
8) Gelis-Gelistir.
9) Plan yap ve adim at.
.
.
.

Birkac cepheden zafer haberleri gelirken, muhtemel yenilgilere yoneliyorum. Kalabalik bir restorantaki, tek ve acemi bir garson gibiyim. Bir de tum bunlari yaparken aslinda hicbir somut is yapmadigimi dusun(dur)uyorum.

Asil beni endiselendiren tum bu ugraslarimin sonunda bosa gidebilme ihtimali cunku cok zeki oldugumu dusundugum her zafer anlarinda surtunen burnum yara izleri ile dolu. Neyse gorunurde cabalarim olumlu sonuclar vermis gibi. Simdi tamamen farkli bir kulvara gecip somut isler yapmali cunku deham ancak kudretim kadar saygi duyulabilir. Insanlarin kalplerinde ve akillarinda ki kucuk duzenlemelerimin soz konusu kisilerce onaylanmasi icin `DOGRU` oldugunu gostermem gerek. Yani eger bu halleri ile ben daha basarili oluyorsam onlardan bekledigim degisimler makul karsilanabilr.

Umarim tum taktik ve stratejilerim; hayat denen savas meydaninda basarili olmam icin bana yardim eder.

Temmuz 06, 2009

Nişan


Sonunda ruhumun eşini, aklımın ışığını, gözümün nurunu, yüreğimin gerçek sahibini; Allah'ın izniyle, buldum!!
Tanıyan-tanımayn bir çok kişinin şaşkın bakışları arasında, yüreklerimizin bağını, yüzüklerin bağı ile kuvetlendirdik.



Darısı, tüm bekar sevgililerin başına=)

Haziran 12, 2009

Next

Bu bir denemedir. Film izlemeye çalışıyoruz yanlış anlaşılma olmasın.
Next

Birinci bölüm.


İkinci bölüm


Üçüncü bölüm


Dördüncü bölüm

Mayıs 30, 2009

Dost mu?

Eski zamanlarda bir belde de fakir bir adam varmış. O kadar fakirmiş ki, köyün çobanı bile ondan zenginmiş. Adam bir gün dağda oduna giderken sıcaktan bunalmış, ağzını açmış; sanki "Su! Su!" diye bağıran, bir yılan görmüş. Adamcağız kendi kendine yılanı sulaması lazım geldiğini düşünmüş. Araya araya bir miktar su bularak yılanın üzerine dökmüş. Yılan da hakikaten susuzluktan yanmakta olduğundan adamın döktüğü suyu büyük bir zevkle yalamaya başlamış ve adamdan memnun olduğunu belirten bir tavırla oradan çekip gitmiş.

Birkaç gün sonra, adam yine ormana gittiğinde yılanı görmüş, fakat bu sefer yılanın ağzında bir altın varmış, adamı görünce oraya adamın geçeceği yola bırakıp çekip gitmiş. Adam da altını alarak eve dönmüş.
İkinci gün yılandan memnun olduğu için sevinçle bir kaba süt doldurarak yılanı gördüğü yere vardığında, yılan yine ağzında bir altınla adamı bekliyormuş. Adam sütü bir yere bırakmış yılan da hemen ağzındaki altını bırakarak süte koşmuş. Adam da altını alarak geri dönmüş ve işte bu şekilde arkadaşlık başlamış.

Derken adam zengin olup hacca gitmeye karar vermiş, oğluna da meseleyi uzun uzun anlatarak her gün bir tas süt götürüp altını almasını söylemiş.Adam hacca gittikten sonra çocuk bir gün sütü götürmüş altını almış.
İkinci gün, ben demiş "her gün süt götüreceğime yılanı takip eder altının yerini öğrenir onu öldürürüm. Ondan sonra da altınların tamamını alır yılana süt getirmekten kurtulurum" demiş. Hakikaten ikinci gün sütü getirip altını aldıktan sonra, gitmeyip yılanı beklemiş. Yılan tam deliğine girerken, çocuk elindeki balta ile yılanın kuyruğunu kesmiş. Fakat yılan can havliyle çıkarak çocuğu sokup öldürmüş ve deliğine geri girmiş ama ölmemiş.
Adam hacdan gelip durumu öğrenmiş ve oğlunun yaptığından utanç duyarak yılanın deliğine gitmiş, eski dostunu ürkek ve saldırgan görünce; "Kabahat bizim çocukta, o da ettiğini bulmuş zaten, lütfen bizim dostluğumuz bozulmasın" dediğinde; Yılan, lisanı hal ile şöyle demiş: "Arkadaş, bende bu kuyruk acısı, sende de evlat acısı oldukça biz artık dost olamayız.”

Bildik bir hikaye bu. hepimiz bir zamanlar duymuş belkide hepimiz hak vermişizdir.





Yerim "
Kürt açılımı"nı.

Bizde bu
evlat acıları oldukça sizin kuyruğunuza basmaya devam edeceğiz.
PKK'nın kökünüzü kurutana kadar:
Bize huzur yok.

Biz

Madem bugün video kliple blog doldurma ulusal günü o zaman bi video daha olsun izlemesi zevkli bir video.

Where the hell is Matt. <-resmi Matt Harding sitesi
Matt kendi çapında bir Metropolis insanı iken birden çıldırır ve 2003 te işini brakarak, sahip olduğu tüm maddi birikimi ile birlikte asya turuna çıkar. Parası bitene kadar dolaşır. Birgün yol arkadaşı ona " Neden şurda durup o dansını yapmıyorsun bende kaydediim" der işte bu sözle ilk klip fikri ortaya çıkar; Dancing 2008, 14 aylık bir çalışma ile 42 ülkede çekilmiş. Matt in ilk klibini beğenip ona e-mail atan kişiler de bu yeni klipte rol almış ve ortaya güzel bir çalışma çıkmış.

Renklerimiz, kültürlerimiz, yaşadığımız yerlerimiz ne kadar farklı olsa da
Biz sadece insanız.


Nostalji

Yaz gelince yazmak zor=)
Aklımda bir sürü ylaşmak veya kayıt altına almak istediğim belki de sadece haykırmam gereken bir çok şey war ancak yazmak gelmiyor içimden.

Gündelik net aktivetelerim: msn sohbeti, Facebook takibi ve blog göz gezdirmekten öteye geçemez oldu. İşte bu tatil gününde Facebook ta Mafia Wars oynayıp paylaşılan videolara göz atarken geçen sene hit olan bir parçanın cover ı kalbime düşüverdi. The Saturdays gurubunun seslendirdiği Madcon un Beggin şarkısından bahsediyorum.



Bu şarkıda en çok hoşuma giden bölüm:

I need you, to understand
Tried so hard
To be your man
The kind of man you want in the end
Only then can I begin to live again
..

Nerdeee o eski aşklar...

Dip not: Bu kilpte ki sarı şekerim Molie'yi kaprisli ve histerik birazda nevrotik olduğuna inanmama rağmen tek gecelik beğendim=)

Mayıs 25, 2009

İttifak

Bu ikisi gizli gizli bi iş çeviriyo fısır fısır ama daha çözemedim

Mayıs 17, 2009

Hafta Sonu S(C)efası


Yoğun bir haftasonu geçirdim.
 
Önce evimizin yeni ferdi olan chow chow umuzun adaptasyonu ile meşgul olduk. Mubarek köpek sanki bize gelmeyi dört gözle bekliyormuş gibi hemen şımardı ancak sevgili kedimizin yakın markajında.

Cumartesi gecesi terhis olmuş eski bir asker olarak askere yeni gidicek gençlere, eşsiz tecrübelerimi aktardım. Bi yandan Eurovizyon'da, Norveç'in haksız birinciliğini izledim.

Pazar günün neredeyse tamamını akşam yemeği için heba ettim.