Aralık 31, 2006

Failure

Failure kelimesinden nefret ediyorum. Başarısızlık bu kelimenin anlamı. Bilgisayarda bişi yüklerken ve genelde yüklemenin %90'ı tamamlanmışken bilmem hangi sektörde veya sekmedeki hata yüzünden karşımıza çıkar bu kelime. Hele büyük bir hevesle beklemişsek tamamlanmasını işte o zaman anlarsınız benim bu kelimeden nasıl nefret ettiğimi... Hayattada karşımıza çıkar bu kelime ve inanın en çok o zamanlar nefret ediyorum bu kelimeden.

Selam:=)

Birkaç gündür hafif ve agır bir bir depresif haldeydim, garip gelişmeleri izlemekle çok meşguldüm, sevgili blogumu ihmal ettim, keşke okuyucularımı da ihmal etmiş olabilseydimde selam ve özür eyleseydim. Neyse belki bi gün benim de küçük çekirgelerim olur geç kalınca kapımı çalan ilgili arkadaşlarım olur umarım bu blog ta da neyse. İstanbul-İskeçe arasında kısa bir git-gelin, gel-git etkileri oldu suskunluğumun nedeni birde bi an ruhum bedenime ağır geldi onun yıkıcı etkileride beni soğuttu biraz, bi kötü haber ardından bir hoş gelişme felan kafamın karışıklığı. Neyse hala yaşıyorum onu belirtiim dedim. Yarın bayram ve şuan saat 03:05 sabaha karşı. Melankoli değil yanlız bu sabahlamamın nedeni biraz frape ve çoook dost sohbeti, hala zihnimi uykuya karşı savunan. Birde Okan Bayülgen'in, Makina'sında ki şu hoş Sylvia adlı sarışın:=)
"Ya_rın bay_ram erken kalkın çocuklar" şarkısına yeni bir yorum kattım.
Herkesssin Bayramı kutlu olsun şimdiden...

Aralık 22, 2006

En sonun da memleketteyim:=)

İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•
stanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İ
tanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İs
anbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İst

Aralık 20, 2006

50. Post

Ahahahahah bak sen, bu aymaz republic of guno post u 50. postmuş:=) ne tatlı bişi bu 50. post olayı hatta bunun için çabalamışımdırda bi ara. Güzel oldu bu post un 50. olması çünkü benim için anlamlı. Gecen başka bir blogerı okuyorum, yazıları çok sevimli, aslında bu arkadaş gurubu kompletten sevimli, hepsine bakıyorum fırsat buldukça.. Hatta biraz etkileniyorum da belki böyle hoşuma giden postlardan, esinleniyorum da bazen belki ama asla çalmıyorum, çaldın dien sıkıysa çıksın karşıma. ahahahahah erkeklenesim geldi bi an, Neyse Bu kız 33 yazı yazmış bi ay da, gördüm moralim bozuldu kompletten blogumu silesim geldi, sonra düşündüm Ben ağır yazılar yazıyorum, o yüzden ağır ağır yazıyorum die teselli ettim kendi kendimi:=)
hmmm bak belki bu ahahahah ı çalmışımdır birilerinden çünkü ben ayılamanca ehheheu ü seviyorum daha çok onu da başka bi arkadaştan çalmıştım zaten ammmmaaaan neyse işte yatıyorum ben, yarın yine iş war ve çoooooooook para lazım bu şehrazat a ahlaksız teklif yapmak için:=)

Aymaz Republic of GunO

Zinep insanının literatürüme kazandırdığı değerli bir kelime bu aymaz Çünkü tam olarakta beni ifade eden bir kelime. Eski Türkçe de; Vurdumduymaz, başına buyruk demek bu kelime ve benim bu sıralar ki yaşam felsefem . Bu felsefe beni ayakta tutabilen tek güç, bu aralar.

Ben su gibiyim aslında, Çağladığımda önüme set dayanmaz, usulca aktığımda her yolda yürürüm ve durulduğumda içimde mineraller, vitaminler, bakteriler barındıran kocaman bir okyanus olurum. Hayat olurum. Kalıpları yadırgamam, bende olanı isteyenden esirgemem...

Müthiş olsamda, özümün bir yanıcıdan ve iki yakıcıdan ibaret olduğumu çoğu bilmez. Bu ikisinin ayrı olarak bi arada basınç altında nasıl patladığı bilinmez ne yazık.

Şimdi dostlarım, sevenlerim kısacası sevdiklerim neden garip davrandığımı merak ediyorlar. Neden umursamaz olduğumu, neden vefasız olduğumu, neden sessiz olduğumu merak ediyorlar...
Korkuyorum...
Yıllardır ayrışıyorum ve yıllar önce de bu hale geliceğimden emindim. Yıllarca bu daha başlamadan bitirmek için gayret ettim. Ne yazık kaderi yenemedim..
Öngörüldüğü gibi birgün mutlaka patlatacağım kabımı, ne kadar geniş olsada..
Süreci durdurmak imkansızsa eğer, "ne de mümkün geri dönebilmek" se eğer. Yapılacak en doğru şey, en mantıklı olan, kabımın dışında kimseye zarar vermemek olur. O yüzden zarar vermeyecek kadar uzak olma çabasındayım sevdiklerime ve patladığımda birer hediye verebilecek kadar da yakın olmak istiyorum herbirine. İşte bu nedenle bu süreci fazla da dert etmemek ve dert ettirmemek için aymaz olmak benim gereğim.

Brakın size zarar veremeyecek kadar uzağınızda durayım.
Brakın patladığımda size birer damla hediye edebilecek kadar yakınınız da olayım.
Brakın gözünüzden, yüreğinize usulca akayım.
Ve brakın yüreğinizde durulayım...

Amma yazdım ama dimi, aslında bunu yazmak iş te geldi aklıma. Daha acıklı bi post olucaktı da Şu Binbir Gece'yi izlerken postunu çıkardım postun. Ahhhh aşk herzaman böyle garip etkiler gösteriyorsun üzerimde. Seven herkezi seviyorum ben aslında. Sanal da olsa. Türk yufka yüreği işte napiim... :=)) Bide başka bi post yazdım iş te aklımdan da onu da kısmetse yarın yazarım artık... Made by ARG

Aralık 19, 2006

İşte benim algısal gerçekliğim...

Bu yaz, denizde birine, cevabını bildiğim bir soruyu, sormak istedim. Ben karşıda boğuluyo olsam ve bu sahilde bi sen olsan, Beni kurtarmaya gelirmiydin??? Herşeyi planladığım kıvama getirmişken bu soruyu sormak yerine, uzun zamandan sonra bir kadına değer vermenin tatlı heyecanını yaşamak adına, çoook daha uzun bi yol benimsedim. Tabi işler arap saçına döndü sonunda, kendi iç çatışmalarım yüzünden... Neyse.

Bence, Dünya bir sirk ve bende bu sirkte bir ip cambazıyım, siz hepiniz sadece izleyicisiniz...
Herkezin tek beklentisi düştüğüm anı görebilmek...
Bilakis düşmem için çabalayanlar bile war...
Ancak ne kadar da çabalasalar ipte durabilecek kadar yetenekliim...
Herkez düşeceğimden emin, hatta ipte ki diğer cambazlar bile düşerken tutunmamam için benden uzak duruyorlar...
Herkez öyle emin ki, onları hayal kırıklığına uğratmamam için atlamam gerekicek.
Show must go on sonuçta..
Kalbinde ışık olanlar suskun çünkü sözün bittiği anı çoktan aşmışız...
Ewet mutlaka atlayacağım ve beni tutabilecek bir ağ asla olmayacak.

İşte Algısal gerçekliğe mükemmel bir örnek..

Evrensel bir gercekse kimilerine göre : Kim yüzme bilmediği halde, boğulma pahasına, tanımadığı birinin hayatını kurtarmaya gider ki???
Hiç Kimse...

:=) Ben bir zamanlar gitmiştim... İşte bu nedenle de kendimi haksızlığa uğramış gibi hissediyorum..
İt's a God's World..
Neyse melankoliciim, hadi yatalım artık..

Aralık 18, 2006

Marcus Talih

Takriben bu saatlerde, ist te ki evde karamelli yorgunluk kahvemi yudumlar iken yazıyo olmam gerekirdi ancak dün gece sevgili monarşik ailemizin elder diktatörünün aldığı ani bi kararla olagan bir tartışmadan tatilimi erteleme kararı aldığım için hala bu memleketteyim. Neyse biraz para daha yapip giderim belki belki hiç gitmem yılbaşını bilem burada kutlarım hatta isterimde yılbaşında burada olmayı bakıcaz artık...

Bu arada Hahahaha gidemedin işte dienlere şuradan bi cevabım olucak..
Beni sinir etmeyiiiiiiin...

Bi silly thing daha:=)

Birkaç yıl önce de evde uyuyorum. Arkadaş gelmiş dış kapıyı çalıyo ama evi yıkıcak. Bende uyku sersemi yattığım yerden girinizzz die bağırıyormuşum. Yatak diilde müdür masası mubarek:=) Annem alt kattan bana seslendiğinde de genelde uyku sersemi Neeeeee diorum zaten. Geçende alt katta uyumuşum hatta bayılmışım, arkadaş gelmiş, annemde beni uyandırmaya çalışıyo
Annem: Eray abin geldi uyansana.
Ta kendim : Bana ne, bana mı gelmiş.
Annem: Tabi sana gelmiş.
Ta kendim : iyi de nie gelmiş.
Annem : Eh kalk ta sor kendisine artık, ayıp ayıp..
Ta kendim : Bana ne yaaaaa.
Sonra ayıldım tabi eleman da şaşırmış benim bu halime, binbir özür felan..
Allam yapıyorum galiba ben böyle şeyler.
Arada espiride yapıyorum ama bi tek ben gülüyorum o da ilginç:=)
Neyse bi Ben warım zaten, Birde siz...

Aralık 17, 2006

ufff puf off öff felan

Tatil günlerini oldum olası sevmişimdir ancak asla tam anlamıyla değerlendirememişimdir..
Aslında herşey bir fikirden ibarettir. Aborjin yerlilerinin inancına göre herhangi birşey, herhangi birinin rüyasıdır. Mesela bir dağ, bir keçinin rüyası olabilir, ve bu nedenle o dağ, keçilerin faunasıdır. gibi bişi... Bu Aborjin dininin asıl açıklaması Platon'un "gölgeler Dünyası" tanımında mevcut. Neyse işte, Bu gereksiz bilgiden konuma dönebilirsem şunu anlatıcaktım. İnsan için yaşam, fikirden ibarettir. Mesela "Ben eğlenicem illede" dersen paranın önemi yoktur. "Yok ben eğlenmicem, iim böyle dersen" tüm imkanlar boştur, arkadaşların ısrarı da boştur.
Bugün tatil, eh geç uyandım, dün gece de çok geç yatmıştım zaten, Frape elbette, hatta birkaçtane orda burda. Bi ara evde Photoshop çalısasım geldi arkadaş hatrına, işte o arada bi arkadaş geldi bi frape de bende içmek için. Tabi bu şahsiyet bilio benim ev kuşu olduğumu ama denemek için mi gercekten mi istedi bilmiorum. "Bi taverna yapsak ya" dedi. Ben de aç olunca yürü dedim eleman şoku tavernada atlattı:=)
2 kadeh ouzo hemide ploumaryo dan sonra espri anlayışım mı gelişti bilmiorum bi ara lavaboda elimi yıkadım pecet alıcam bi nevi peçetelikten. Adamlar otomatik peçetelik yapmışlar:=) Hareket detektörlü kağıt havlu makinası. İşte ilk defa görüyorum, alet havluyu çıkardı printer edasıyla. Bende " Teşekkür ederim canım" dedim. Allam yaw hem ilk defa gördüğüm makinaya sevgili muamelesi yaptım hemde bi çeşit hayat verdim, makinaya konuşmakla. Yaw anlatıyorum da, anlamanızı beklemiorum ama ben hala gülüyorum bu da bi çeşit save the silly oldu:=)
Hayır bu silly olayı çok war. mesela şuan Sağır oda dizisini izliyormuş gibi yapıyorum. Burada bi sahne wardı tekrar çatladım gülmekten:=) Böylesine ciddi bi konusu olan dizide, işkence yöntemi olarak Ajdar'ın, Çikita Muz şarkısı kullanılsın.
Bende yaşam belirtisi tezahür etti galiba:=) Tezahür: zuhur demek berkalp..

Aralık 16, 2006

Karanlık Taraf

Bugün bir gazetenin cmtesi ekinde Kanat isimli bi yazarın köşesini okuyordum. Tam içerik aklımda değil ama Star Wars menşeili Karanlık Taraf olgusunun hayatımızdaki önemini anlatıyordu yada yada öle bişii di. Ben bu karanlık taraf olayına fazlasıyla inanıyorum hatta kendime ait bir karanlık aydınlık felsefem bile war ying yang gibi bişi, olayları ve insanları bu düzlemde izlediğim çok oluyor.. Yazıda hoşuma giden, yazarın konuyu kendi hayatından bir sohbetle anlatmasıydı. Ona göre sevmediği ve sevmemesine mantıklı bir kılıf uydurduğu herşey karanlık taraftı, ancak sevmediği şeylerin içinde sevdiği birşey olduğunda karanlık tarafa mı geçmiş oluyordu? Sevmediği M.United ta sevdiği bir oyuncu onu bu düşünceye itmiş, o da sevdiği bi arkadaşıyla bu sevmediği çelişki hakkında ucuk bi muhabbet etmiş... olay böyle bişi işte
yada yada yada.

Birkaç yıl öncesine kadar dostlarla, boş sebeplerden ettiğimiz, dolu muhabetler geldi aklıma bu yazıyı okuyunca. Sohbetlerden çıkarımlar, sende-bende-onda toplanmalar, şişeleri çarpıştırmalar, ekmeği-böreği bölmeler geldi aklıma. Topluca uyumalar-gezmeler. Ankara İzmir Edirne geldi aklıma. İstanbul bürüdü gözlerimi bi an.
Taksim de dikili beklemek, Trafikte meditasyon yapmak, yürürken cebi konrol etmek, 3 vesaitle bir dost kahvesi içmek, müzelerde sürtmek, konserlerde zıplamak, korsan film ve oyun satın almak, gerek ve yeter şartlarda sinemaya gitmek, 1. Köprüden, Aşian dan Bogazı izlemek, Sıcağında terlemek, Yağmurunda ıslanmak, Mecidiyeköy de koşuşturmak, Sabahın ayazında Sarıyer-Beşiktaş minübüslerine binmek, Kafe Tonoz da birgünde 4-5 kahve içmek, 8 dakikada alışveriş yapmak, Metro da dalıp gitmek, Bogazı vapurla geçmek, Kadıköy den stada yürümek, Nevizade de bira, Eminönünde balık ekmek. Beşiktaşta çay. Ortaköyde menemen. Taksim de burger. Çeliktepede pizza geldi aklıma:=)

İstanbul , istanbul olalı bu kadar ayrı kalmamıştı benden. Gözümde tüter olmuş anlaşılan..
Bunca zaman farketmemem ilginç ancak özlemişim derinden. Belkide buraya da alıştım bir nevi. Belkide tek düzelik asıl sevdiğim, yadırgamaz olmam o yüzden belki bu çalış-oyna-uyu döngüsünü. Kimi kandırıyorum, yersizim bu Dünya da. Alışmamış kıç bizim ki, durmuyor kültür donu.. Girmiş bi kere kanıma Tr tozu.
Aklanmalı bu zihin, bu beden, bu kalp İstanbul haccında..

Hehheu neyse ki yakında gidiorum. Aslında gidemeyenler çatlasın yazısıydı bu da:=)

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İssstaaanbuul
...
Sen bana layıksın bende sana istanbul
Bekle beni İstanbul :=D


Aralık 12, 2006

Genelleme

Genellemeyi guruplandırma olarak algılarsak eğer. Kümeler konusunu incelememiz gerek inceden:=)
Örnek : (¾bc),(abc),(Àbc),(©bc),(@bc),(Ábc),(Øbc),(Âbc),(Ãbc),(¤bc),(Äbc),(Æbc),(ábc),(âbc),(ãbc),(äbc)(åbc),(æbc),(ªbc),(-ª bc),(®bc),(Abc),(µbc),(Åbc)

elemanları arasında, içerisinde A karakteri bulunduran elemanların kümesi

A:[(abc),(Àbc),(Abc),(@bc),(Ábc),(Âbc),(Ãbc),(Äbc),(Åbc),(Æbc),(ábc),(âbc),(ãbc),(äbc)(åbc),(æbc),(ªbc),(-ª bc)] dir...

Aslında matematikte böyle değil ancak günümüzün genelgeçer kuralı olmuştur bu guruplandırma.

Bu tipteki guruplandırmaya Paronayak Guruplandırma denir. Dolayısıyla bu tip genellemeye de
Paronoya Genelleme denir... (Ben uydurdum bu ismi aramayın boşuna:=))

Kulanıldığı yerler : Amerika'nın ve uygar ülkelerin, global terörizm mücadelesinde, vs.
Uygulama : Ortadoğu veya Arap kökenli olan, Müslüman olan, başında sarık veya türban olan, Kaşı kara olan, göğsünde kıl bulunan, İslam a ilgi duyan, Türklere sempatisi olan, USA hakında ileri geri konuşan, Bunun gibi yazılar yazan, vs... Herkez terörist olabilir.

Buna yabancı değiliz biz bundan öncede bu tip genellemeler vardı ; Roma nın Barbar genellemesi, Hristiyan genellemesi, Arapların müslüman genellemesi, Kilisenin cadı-pagan genellemesi, Engizisyon genellemesi, 2. Dünya savaşında galip devletlerin Nazi-faşist genellemesi, Amerika'nın kominist genellemesi şimdi de bu..

Hep derim biraz terbiyesiz olsa da,
Servis değişse de, yediğimiz hep aynı pok :=)
Paralel evrenlere somut bir örnek bu Tarihin tekerrür etmesi..
Aynı filmi benzer yorumla, değişik setlerde oynamak insanlığın kaderi...

Saçmalık

Açıklamak boşuna, anlatmak yersiz.
Hepimiz farkındayız, herkez çok çok iyi biliyor...
Derin, ağır bir karanlık bu, çepe çevre hepimizi sarmış. Burnumuzun ucunu görmek imkansız işte bu nedenle herbirimiz yanlızız. Yanlızlık, alışkanlığımız, huzurumuz ve tabi güvenliğimiz.
Çıkış yolu yok bu nedenle hepimiz suskunuz.
Haykırmak boşuna..
Bilgi, gereksiz. Tek bildiğimiz Boş boş boş.
Boşluk; Tanrının iradesi, gücü, yolu ve bizim bunun karşısında ki faydasız irademiz, gücsüzlüğümüz, yararsız çabalarımız.
Tanrı isterse hiç bir çaba harcamadan sahip oluruz, istemezse her çaba boşunadır.
Çıkış yolu bulamamamız bu yüzden.
Dualarımızın hiç biri de Tanrının iradesini aşamayacaksa, Boşuna tüm yakarışlarımız.
Hiçbir planlanımız, Tanrının planından üstün olamaz. İstesekte-istemesekte boyun eğmek zorunluluk. Teslimiyetten kaçış imkansız.
Sabır tek dayanak.. Tanrı, bu yanlızlıkta ki tek arkadaş...

Anlayamıyorum veya anlamak istemiyorum.
Nasıl insanları çoğu durumun farkında olurda ve bundan yoğun bir rahatsızlık duyarda, Bundan kurtulmaya çalışmak yerine bu durumdan zevk almaya çalışmayı seçer????
Nasıl bilgi bu kadar ucuz iken, cehaleti seçer?
Nasıl heryer zifiri karanlık iken, gözlerini de kapamayı tercih eder?
Nasıl kendi de yanlızlıktan muzdarip iken, sevenlerini de yanlızlığa terk eder?
Nasıl kendi haykırmak isterken, kulaklarını haykırışlara tıkar?
Nasıl umursamaz?
Nasıl susar?

Hiç kendimizi kandırmayalım,
Yanlızlık ve Karanlık bizim lanetimiz değil...
Tercihimizdir....

Gerçeklik

Gerçek; herhangi birşeyin veya herhangi bir olayın kısacası varlığın veya işin özüdür. Bence birtek gerçek wardır. "Felsefi anlamda iki tür gerçeklikten söz edilebilir. Bunlardan biri şeylerin yapısına, öbürü ise şeylere ilişkindir. Birincisinde zihinden bağımsız bir özün varlığı, ikincisinde ise zihinden bağımsız somut, tikel ve görülmediğinde bile temel özelliklerini koruyan deney nesnelerinin varlığı kabul edilir." Kaynak .. Ancak ne yazık ki 3 gerçeklik wardır.
Evrensel gerrceklik.
Algısal gerçeklik.
Sanal gerçeklik.

Sanal gerçeklik : Tamamen warsayımsal bir gerçekliktir. Zihinsel bir gerçekliktir. Yani somut bir kanıtı olmasada veya bir-birkaç somut değer referans alınarak, soyut değer veya değerlerden oluşan bir gerçekliktir. Birşey war olmasada veya warlığına ait kanıtlar kesin olmasa da onu war kabul etmek eger bize bazı kolaylıklar sağlıyorsa bu bizim için bir gerçek olur. Örnek : Karmaşık sayılar, sıfır, sonsuzluk vs..

Algısal gerçeklik : Duyu ve duygularla algılanabilen gerçekliktir. Görecelik kavramının temeli olan bir gerçeklik anlayışıdır. Bu gerçeklikle. olay veya şeyler duyu organımızla(kulak,göz,ten,dil veya burun) algılanıp, duygularımızla düzenlenip kabul edilir. Genellikle günlük insan hayatın da çok kullanılan bir gerçeklik anlayışıdır. Bilimsel olarakta, işin veya warlığın tam ve kesin tanımlanmasına imkanların elvermediği zamanlarda kullanılır, sanal gerçekliğe nazaranla daha kesin bir gerçeklik anlayışıdır. Örnek : Astronomi de çok kullanılan bir gerçekliktir, renk tayfları ile (Hertzsprung-Russell diagramı) yıldızların yaşı, ısısı, uzaklığı belirlenebilir. Günlük hayatımızda herhangi bir sesi duyan aynı kişiler ses kaynağı hakkında farklı yorumlar yapabilir. Aynı araçtaki yolcular aynı yol için farklı zaman algısına sahip olabilirler. Bir tat kimine göre iyi kimine göre kötü olabilir.

Evrensel gerçeklik : Herhangi bir tartışmaya mahal vermeyen kesin ve tam gerçeklik anlayışıdır. Gerçeğin ta kendisidir. Sanal ve algısal gerçeklikten farklı olarak dogruluğu kesin olan tek gerçekliktir. Bilimin en temel konusudur. insanın en değerli arayışıdır. Özün tartışmasız tam açıklamasıdır ve deneysel olarak herzaman kanıtlanabilir. Örnek Newton yasaları.

Gerçek; insan oğlu için temel bir arayıştır. Bir keşif mücadelesidir. İnsan açısından, gerçek, bir evrimdir. Önceleri birkaç referansla sanal bir gerçeklik yaratılır, referanlanslar arttıkça metodik bir algısal gerçeklik oluşturulur ve en son olarak ta tüm kanıtlar toplandığında tüm referanslar alındığında Evrensel bir gerçeğe ulaşılır.... War olan veya olay, kesin olarak tanımlanır.

Aralık 06, 2006

Kış Buhranı

hiç yazasım yok bu aralar ancak yazmam gerek die düşünüyorum. Garip olan gördüğüm bir çok kişide bu buhran war bu aralar insanın içini pır pır eden bir hava yok die dışarıda belki böyle ama herneyse işte..

Aralık 05, 2006

Subjektivist bir Objektivist miyim Ben:=)

Bugün bu soruyu soruyordum kendime, bir nevi öz eleştiri:=) Genelde çok genelleme yapıyorum, insanlar genelleme yapmayı sever çünkü bu sayede, hayat kaosunda, otobanlar inşaa ederler (bu da bir çeşit genelleme:=D) ancak acaba genelleme yaparken ne kadar empati kurabiliyorum?? Subjectivist: Kendine özgü-göre, Objectivist :Zümreye-guruba göre, fikir-eylem sunanlar.. Bu belirtmeyle Subjektivist bir objektivist kendine göre genelleme yapanlara verilen ad olabilir:=) Tiwist again :=D

Neyse ben öyle olamam heralde. Öyleysemde biz öyleyiz heralde

Zihin cimnastiği işte.. Maksat gırgıriye

Aralık 03, 2006

Asosyalizm'in Mey Gecesi

Keçilli'nin balkan esintisinde şarabın dibine vurup, hoş sohbetten evime geliyorum Surviver da Pantelis elenmiş:=) Tanrım bu ne güzel bi gün yoksam yarın ölücekmiim:=) Pantelis i buradan da uğurlamak isterim şahsen : Pantelis, na gamo tin Ellada sou, kai oles i elinides fasistes pou gnorizes : Biraz sarhoş olmamla ilişiklendiriyorum bu küfrümü o yüzden hemen vurmayın kahpeye:=) Bide Kalimera Ellada şarkısını yolluyorum anlamak istemeyenlere. Bu arada uzun zamandır ilk defa gece çıkıyorum evleri -neon ışıkları gibi- süslemişler çok sempatik buldum Christougena için anlaşılan. Keçilliyi de özlemişim hasta gittim, şen geldim valla, çevirme olmasada en az 2 kilo imigliko devirmişimdir:=) neyse..

Bu duruma ben çok alıştım ama bloguma da yaziim: Bana " derdin ne senin?" die soranlara anlamazsınız beni, benim kadar tanımadığınız için. diorum. "Sen bizi cahal görüyon" diolar uzuuuun uzun - Benim, ne kendime, ne Dünya ya, nede insanlara, güvenim, inancım yok artık- die anlatınca da " ii o zaman git at"as""vur"(emir fiili değişsede aynı eylemi ima ediyor) kendini" diolar. Sevgili sevnlerim; Biliorum, ya içki de meze bu muhabbet yada hakkaten ilginizi cezbedio benim mistik yanım da, artık anlatmaktan yoruldum, şahsi bişi diil bu hiddetim.

Bide her bu tip muhabbeten sonra "üstüne kapak bira" nietiyle Kibernio veya MyClub a gitme isteği uyanıyo sevgili arkadaşlarımda ben hep muhalifim tabi bu konuya. onu da buradan belirtmeyi görev telakki ederim. Böyle Cafebar, Club olayları yanlızlığımı daha da bir belirgin hale getiriyor, yüzüme vurur gibi, Hayır biliorum buralara yanlız gelenlerin pek az ı yanlız çıkar da benim yalancı baharlara karnım tok.. Almiim, ancak 2 sexy bu gece zihnim de uyucak bundan da nefret ediorum.

Bide sevgili Zinep birkez daha, sözde benim yüzümden, blogunu kapattı:=) Bi yandan beter ol diorum gurşunlara gelesin Zinep mantııısı. ama üzülüyorum da küçük çekirgeme ne yalan söyliim belki hakkatten böyle bi etkim wardır -bu öz de insanlara- asla kötü nietim olmasa da belki de kendi küçük Dünyaların da dünyalar savaşı yaşıyolar die böyle oluyor. belki bu yolla, reyting bekliolar.... ne billiiim çokta düşünmek istemiorum açıkçası. Kalbimin derinliklerin de bir sızı olsa da. Aklım -ucuz kurtuldu- die kendi kendine dövünüyor Neyseeeeee.... Bu da bi trip işte. an other brick on the wall...

Güle Güle Zinep Güle Güle.. Gia sou Pantelis Athe Gamisou... Bekle Bizi CimBom Bekle:=)

Aralık 01, 2006

Kasım Sonu

Canım çok sıkkın. Üzgünüm, kırgınım, kararsızım, karamsarım, mutsuzum, umutsuzum. Keşke mevsim bahar olsa..