Ocak 10, 2009

ALBERT CAMUS

Son günlerde yükselen bir filozof Albert Camus

1913-1960 yılları arasında yaşamış olan Cezayir asıllı
Fransız düşünür ve yazar.
Saçmalığın(Absürdizmin) önemli savunucularından kabul edilen düşünür aslen hiçbir akımın etkisinde olmadığını söyler. Genel-geçer insan mantığını ve yaşam biçimini inceleyen ve bu konuda çeşitli eserler kaleme alan yazar
tüm önemli felsefeciler tarafından desteklenmiş olsada yine tüm bu çevreler ağır eleştiriler ile karşılanmıştır. 1957 de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Camus, bu dalda ödül kazanan en genç yazarlar arasındadır. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Camus u günümüzde popüler kılan 2 Dünya savaşı arasında yaşayıp o günlerin karanlık doğasını tanımlamak ve aşmak için ortaya attığı savlardır. Camus Sisifos Söylencesi adlı eserinden başlayarak Başkaldıran İnsan adlı kitabına kadar sürekli ve inançlı bir tutumla: Kötülüklere karşı iyilik için mücadele etmek gerektiğini, sonuçta kesinlikle kaybedicek olsak ta yanlışa ve kötüye karşı direnmemiz gerektiğini savunmuş. Böyle bir başkaldırının yalnız yenikleri olduğumuz zamanda doğru bir iş yapmanın gururu ile mutlu olacağımızı öngörmüştür. Çünkü başkaldırı evrenseldir amaç doğru ise büyük bir kayıp yaşanılmaz. Ölümden sonra dahi olsa mutlaka birgün emeğin karşılığı alınır. Camus, Dünyanın gerçekten kötülüklerle dolu amansız bir düşman olduğunu kabullenir. Hatta böylesine yenilgilerde insanın intiharı dahi düşünmekte haklı olduğunu ancak herşeye rağmen teslim olmamayı ve yenileceği bilinsede mücadeleye devam etmek gerektiğini öğütler. Dünya saçmadır, öyle ise başkaldırı saçma da olsa anlamlıdır.

Sisifos, Homerosa göre ölümlülerin en bilgesidir. Ancak tanrıları kızdıracak bir şey yapınca Zeus tarafından ağırca bir kayayı dik bir tepenin başına kadar itmesi cezasına çarptırılır. Kaya tep
eyi aşınca cezası biticektir. Oysa her seferinde kaya tam tepeye varıcakken kayar ve aşağı kadar yuvarlanır. Böylelikle Sisifos tekrar en baştan işe koyulur. Camus Sisifosun bu durumuna üzülmez aksine Sisifos u yüceltir. Çünkü Sisifos doğru olanı yapmış. Herkesin yapamayacağı bir iş başarmış. Tanrılara dahi karşı gelmiştir. Cezasını bir iş edinmiş ve halinden mutlu olmayı kabullenmiştir. Dayanaksız olsada kayayı tepeden aşıracağı umudu onu canlı tutar. Bir yandan hergün, inattla her denemede aslında tanrılara bir başka başkaldırıştır. Mücadelesi onu ayakta tutmuş ve onu bir mazlumdan çok bir kahramana dönüştürmüştür.

Camus, ilk başkaldırıdan itibaren, yalnızlığın esiri olacağımızı öngörmüş. Bunu da bir çeşit özgürlük olarak betimlemiştir. Sonunda insan, durumunu tüm çıplaklığı ile kabullenince kattetiği yoldan haz duymaya başlar.

Camus'un yaşadığı dönem bugünün, umutsuz-karanlık doğasından pek farklı değil. Düşünürü bi nevi polyanacı görmek olası ancak sözlerinde-düşüncelerinde mantıklı gelen bir tını war.
Nitekim İsraile, ülkede yaşanan olaylara karşı, veya Dünya'daki tüm saçmalıklara karşı bu bloglar aracılığı ile sarf ettiğimiz büyük sözler aslında boş ve saçma oysa içimizde ki heyecan gerçek, içimizde ki başkaldırı gerçek. Yeter dediğimiz anlar gerçek. Birgün geri dönüp baktığımızda veya yakın tarihi bize sor
an çocuklarımız olduğunda. Onlara gururla verilecek cevaplarımız gerçek. Bknz 68 kuşağı.

Kaybedicek olsak ta, sesimizi duyan olmasa da; bizi kaale alan bir insan evladı olmasa da:


Yeter!!!

Hiç yorum yok: