Mayıs 30, 2009

Dost mu?

Eski zamanlarda bir belde de fakir bir adam varmış. O kadar fakirmiş ki, köyün çobanı bile ondan zenginmiş. Adam bir gün dağda oduna giderken sıcaktan bunalmış, ağzını açmış; sanki "Su! Su!" diye bağıran, bir yılan görmüş. Adamcağız kendi kendine yılanı sulaması lazım geldiğini düşünmüş. Araya araya bir miktar su bularak yılanın üzerine dökmüş. Yılan da hakikaten susuzluktan yanmakta olduğundan adamın döktüğü suyu büyük bir zevkle yalamaya başlamış ve adamdan memnun olduğunu belirten bir tavırla oradan çekip gitmiş.

Birkaç gün sonra, adam yine ormana gittiğinde yılanı görmüş, fakat bu sefer yılanın ağzında bir altın varmış, adamı görünce oraya adamın geçeceği yola bırakıp çekip gitmiş. Adam da altını alarak eve dönmüş.
İkinci gün yılandan memnun olduğu için sevinçle bir kaba süt doldurarak yılanı gördüğü yere vardığında, yılan yine ağzında bir altınla adamı bekliyormuş. Adam sütü bir yere bırakmış yılan da hemen ağzındaki altını bırakarak süte koşmuş. Adam da altını alarak geri dönmüş ve işte bu şekilde arkadaşlık başlamış.

Derken adam zengin olup hacca gitmeye karar vermiş, oğluna da meseleyi uzun uzun anlatarak her gün bir tas süt götürüp altını almasını söylemiş.Adam hacca gittikten sonra çocuk bir gün sütü götürmüş altını almış.
İkinci gün, ben demiş "her gün süt götüreceğime yılanı takip eder altının yerini öğrenir onu öldürürüm. Ondan sonra da altınların tamamını alır yılana süt getirmekten kurtulurum" demiş. Hakikaten ikinci gün sütü getirip altını aldıktan sonra, gitmeyip yılanı beklemiş. Yılan tam deliğine girerken, çocuk elindeki balta ile yılanın kuyruğunu kesmiş. Fakat yılan can havliyle çıkarak çocuğu sokup öldürmüş ve deliğine geri girmiş ama ölmemiş.
Adam hacdan gelip durumu öğrenmiş ve oğlunun yaptığından utanç duyarak yılanın deliğine gitmiş, eski dostunu ürkek ve saldırgan görünce; "Kabahat bizim çocukta, o da ettiğini bulmuş zaten, lütfen bizim dostluğumuz bozulmasın" dediğinde; Yılan, lisanı hal ile şöyle demiş: "Arkadaş, bende bu kuyruk acısı, sende de evlat acısı oldukça biz artık dost olamayız.”

Bildik bir hikaye bu. hepimiz bir zamanlar duymuş belkide hepimiz hak vermişizdir.





Yerim "
Kürt açılımı"nı.

Bizde bu
evlat acıları oldukça sizin kuyruğunuza basmaya devam edeceğiz.
PKK'nın kökünüzü kurutana kadar:
Bize huzur yok.

Biz

Madem bugün video kliple blog doldurma ulusal günü o zaman bi video daha olsun izlemesi zevkli bir video.

Where the hell is Matt. <-resmi Matt Harding sitesi
Matt kendi çapında bir Metropolis insanı iken birden çıldırır ve 2003 te işini brakarak, sahip olduğu tüm maddi birikimi ile birlikte asya turuna çıkar. Parası bitene kadar dolaşır. Birgün yol arkadaşı ona " Neden şurda durup o dansını yapmıyorsun bende kaydediim" der işte bu sözle ilk klip fikri ortaya çıkar; Dancing 2008, 14 aylık bir çalışma ile 42 ülkede çekilmiş. Matt in ilk klibini beğenip ona e-mail atan kişiler de bu yeni klipte rol almış ve ortaya güzel bir çalışma çıkmış.

Renklerimiz, kültürlerimiz, yaşadığımız yerlerimiz ne kadar farklı olsa da
Biz sadece insanız.


Nostalji

Yaz gelince yazmak zor=)
Aklımda bir sürü ylaşmak veya kayıt altına almak istediğim belki de sadece haykırmam gereken bir çok şey war ancak yazmak gelmiyor içimden.

Gündelik net aktivetelerim: msn sohbeti, Facebook takibi ve blog göz gezdirmekten öteye geçemez oldu. İşte bu tatil gününde Facebook ta Mafia Wars oynayıp paylaşılan videolara göz atarken geçen sene hit olan bir parçanın cover ı kalbime düşüverdi. The Saturdays gurubunun seslendirdiği Madcon un Beggin şarkısından bahsediyorum.



Bu şarkıda en çok hoşuma giden bölüm:

I need you, to understand
Tried so hard
To be your man
The kind of man you want in the end
Only then can I begin to live again
..

Nerdeee o eski aşklar...

Dip not: Bu kilpte ki sarı şekerim Molie'yi kaprisli ve histerik birazda nevrotik olduğuna inanmama rağmen tek gecelik beğendim=)

Mayıs 25, 2009

İttifak

Bu ikisi gizli gizli bi iş çeviriyo fısır fısır ama daha çözemedim

Mayıs 17, 2009

Hafta Sonu S(C)efası


Yoğun bir haftasonu geçirdim.
 
Önce evimizin yeni ferdi olan chow chow umuzun adaptasyonu ile meşgul olduk. Mubarek köpek sanki bize gelmeyi dört gözle bekliyormuş gibi hemen şımardı ancak sevgili kedimizin yakın markajında.

Cumartesi gecesi terhis olmuş eski bir asker olarak askere yeni gidicek gençlere, eşsiz tecrübelerimi aktardım. Bi yandan Eurovizyon'da, Norveç'in haksız birinciliğini izledim.

Pazar günün neredeyse tamamını akşam yemeği için heba ettim.

Mayıs 13, 2009

Özgürlük

Nedir özgürlük?

Hani bazen sokaklarda bir gurubun sloganlar atarak istediği hedef mi? veya aile-erkek baskısından bunalmış bir kadının huzurlu hayali mi?

Özgür olmak istiyorum hemde herşeyden daha çok ama nedir Allah aşkına bu özgürlük?

Paraya muhtaç olmamak istiyorum : Paranın kölesi, olmamak için.
Kimsenin karışamadığı, dilediğim gibi bir hayatım olsun istiyorum: Hesap vermemek için.
Her istediğimde-istendiğimde, kız arkadaşımın o ipek-sıcak teni, tenimde olsun istiyorum: Hep,  yalnız kalmamak için?

Özgürlük eğer bu ve benzeri dileklerse ya Rab; ben, çok şey mi istiyorum?

Teskere



Askerlik bitti=)

Çok şükür

Mayıs 05, 2009

Unfavorable questions

Bazı sakıncalı sorular war hayatımda. bana o soruları sordukları anda nefret ediyorum insanlardan.

Mesela:
"Neden okulunu bitirmiosun?"

Sana ne! demek geliyor içimden zor zapt ediyorum. Hakikatten sana ne?
Belli ki bi bildiğim war sen benden daha mı ii biliceksin beni?
Hem bakalım sen hak ediyormusun bu soruyu? Sen hangi okulu bitirdin?
Teknik universiten mezun bir mühendis sorunca bu soru altında eziliyorum.
En büyük hayallerimden biri İnşaat mühendisi olmaktı ama olmadı olamayacağına hüküm verdim yol henüz 'çok geç' değilken hayata balıklama daldım. Ancak bu soruyu vasıfsız bir kadın sorarsa dayanamıyorum. Dünyanın en iyi insanı da olsa ondan nefret ediyorum.

Yani ne; İnşaat mühendisi olsam daha ii bir koca mı olurum senin için veya yatakta daha bir arzulu mu olursun benim için? Kadın mantığının beni yendiği nadir bir andan söz ediyoruz işte.

Mayıs 03, 2009

Sıradanlaşmak

Belki neslimin veya çevresel etkilerin bir sonucu olarak 'popüler kültür'e karşıyım. Aslında POP kültürü 80 kuşağı ile tavan yaptı ama sıradışı olmaya çalışmak zamk gibi kişiliğime yapıştı. Aslında bunu biraz irdelemek gerekirse eminim yeni nesillerin bir önce ki nesle ibrenmesinin doğal sonucu olarak POP hızla yayılırken ROCK abilerimize hayranlık olarak bağlayabiliriz.

Her an sıradışı olmak mümkün değil sanırım ancak seçenekler warsa olağan dışı olanlar daha çok tercih sebebi.

Blog yazmak sıradanlaşmaya başladı. 

Bu bir tür ara veya elveda postu değil sadece bu sıradanlık canımı sıkıyor. Halla nette ki en gündelik ilgilerimden ancak içimden yazmak gelmiyor. 

Sadece bir sitem.