Aralık 31, 2006

Failure

Failure kelimesinden nefret ediyorum. Başarısızlık bu kelimenin anlamı. Bilgisayarda bişi yüklerken ve genelde yüklemenin %90'ı tamamlanmışken bilmem hangi sektörde veya sekmedeki hata yüzünden karşımıza çıkar bu kelime. Hele büyük bir hevesle beklemişsek tamamlanmasını işte o zaman anlarsınız benim bu kelimeden nasıl nefret ettiğimi... Hayattada karşımıza çıkar bu kelime ve inanın en çok o zamanlar nefret ediyorum bu kelimeden.

Selam:=)

Birkaç gündür hafif ve agır bir bir depresif haldeydim, garip gelişmeleri izlemekle çok meşguldüm, sevgili blogumu ihmal ettim, keşke okuyucularımı da ihmal etmiş olabilseydimde selam ve özür eyleseydim. Neyse belki bi gün benim de küçük çekirgelerim olur geç kalınca kapımı çalan ilgili arkadaşlarım olur umarım bu blog ta da neyse. İstanbul-İskeçe arasında kısa bir git-gelin, gel-git etkileri oldu suskunluğumun nedeni birde bi an ruhum bedenime ağır geldi onun yıkıcı etkileride beni soğuttu biraz, bi kötü haber ardından bir hoş gelişme felan kafamın karışıklığı. Neyse hala yaşıyorum onu belirtiim dedim. Yarın bayram ve şuan saat 03:05 sabaha karşı. Melankoli değil yanlız bu sabahlamamın nedeni biraz frape ve çoook dost sohbeti, hala zihnimi uykuya karşı savunan. Birde Okan Bayülgen'in, Makina'sında ki şu hoş Sylvia adlı sarışın:=)
"Ya_rın bay_ram erken kalkın çocuklar" şarkısına yeni bir yorum kattım.
Herkesssin Bayramı kutlu olsun şimdiden...

Aralık 22, 2006

En sonun da memleketteyim:=)

İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•
stanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İ
tanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İs
anbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İstanbuldayım≈•İst

Aralık 20, 2006

50. Post

Ahahahahah bak sen, bu aymaz republic of guno post u 50. postmuş:=) ne tatlı bişi bu 50. post olayı hatta bunun için çabalamışımdırda bi ara. Güzel oldu bu post un 50. olması çünkü benim için anlamlı. Gecen başka bir blogerı okuyorum, yazıları çok sevimli, aslında bu arkadaş gurubu kompletten sevimli, hepsine bakıyorum fırsat buldukça.. Hatta biraz etkileniyorum da belki böyle hoşuma giden postlardan, esinleniyorum da bazen belki ama asla çalmıyorum, çaldın dien sıkıysa çıksın karşıma. ahahahahah erkeklenesim geldi bi an, Neyse Bu kız 33 yazı yazmış bi ay da, gördüm moralim bozuldu kompletten blogumu silesim geldi, sonra düşündüm Ben ağır yazılar yazıyorum, o yüzden ağır ağır yazıyorum die teselli ettim kendi kendimi:=)
hmmm bak belki bu ahahahah ı çalmışımdır birilerinden çünkü ben ayılamanca ehheheu ü seviyorum daha çok onu da başka bi arkadaştan çalmıştım zaten ammmmaaaan neyse işte yatıyorum ben, yarın yine iş war ve çoooooooook para lazım bu şehrazat a ahlaksız teklif yapmak için:=)

Aymaz Republic of GunO

Zinep insanının literatürüme kazandırdığı değerli bir kelime bu aymaz Çünkü tam olarakta beni ifade eden bir kelime. Eski Türkçe de; Vurdumduymaz, başına buyruk demek bu kelime ve benim bu sıralar ki yaşam felsefem . Bu felsefe beni ayakta tutabilen tek güç, bu aralar.

Ben su gibiyim aslında, Çağladığımda önüme set dayanmaz, usulca aktığımda her yolda yürürüm ve durulduğumda içimde mineraller, vitaminler, bakteriler barındıran kocaman bir okyanus olurum. Hayat olurum. Kalıpları yadırgamam, bende olanı isteyenden esirgemem...

Müthiş olsamda, özümün bir yanıcıdan ve iki yakıcıdan ibaret olduğumu çoğu bilmez. Bu ikisinin ayrı olarak bi arada basınç altında nasıl patladığı bilinmez ne yazık.

Şimdi dostlarım, sevenlerim kısacası sevdiklerim neden garip davrandığımı merak ediyorlar. Neden umursamaz olduğumu, neden vefasız olduğumu, neden sessiz olduğumu merak ediyorlar...
Korkuyorum...
Yıllardır ayrışıyorum ve yıllar önce de bu hale geliceğimden emindim. Yıllarca bu daha başlamadan bitirmek için gayret ettim. Ne yazık kaderi yenemedim..
Öngörüldüğü gibi birgün mutlaka patlatacağım kabımı, ne kadar geniş olsada..
Süreci durdurmak imkansızsa eğer, "ne de mümkün geri dönebilmek" se eğer. Yapılacak en doğru şey, en mantıklı olan, kabımın dışında kimseye zarar vermemek olur. O yüzden zarar vermeyecek kadar uzak olma çabasındayım sevdiklerime ve patladığımda birer hediye verebilecek kadar da yakın olmak istiyorum herbirine. İşte bu nedenle bu süreci fazla da dert etmemek ve dert ettirmemek için aymaz olmak benim gereğim.

Brakın size zarar veremeyecek kadar uzağınızda durayım.
Brakın patladığımda size birer damla hediye edebilecek kadar yakınınız da olayım.
Brakın gözünüzden, yüreğinize usulca akayım.
Ve brakın yüreğinizde durulayım...

Amma yazdım ama dimi, aslında bunu yazmak iş te geldi aklıma. Daha acıklı bi post olucaktı da Şu Binbir Gece'yi izlerken postunu çıkardım postun. Ahhhh aşk herzaman böyle garip etkiler gösteriyorsun üzerimde. Seven herkezi seviyorum ben aslında. Sanal da olsa. Türk yufka yüreği işte napiim... :=)) Bide başka bi post yazdım iş te aklımdan da onu da kısmetse yarın yazarım artık... Made by ARG

Aralık 19, 2006

İşte benim algısal gerçekliğim...

Bu yaz, denizde birine, cevabını bildiğim bir soruyu, sormak istedim. Ben karşıda boğuluyo olsam ve bu sahilde bi sen olsan, Beni kurtarmaya gelirmiydin??? Herşeyi planladığım kıvama getirmişken bu soruyu sormak yerine, uzun zamandan sonra bir kadına değer vermenin tatlı heyecanını yaşamak adına, çoook daha uzun bi yol benimsedim. Tabi işler arap saçına döndü sonunda, kendi iç çatışmalarım yüzünden... Neyse.

Bence, Dünya bir sirk ve bende bu sirkte bir ip cambazıyım, siz hepiniz sadece izleyicisiniz...
Herkezin tek beklentisi düştüğüm anı görebilmek...
Bilakis düşmem için çabalayanlar bile war...
Ancak ne kadar da çabalasalar ipte durabilecek kadar yetenekliim...
Herkez düşeceğimden emin, hatta ipte ki diğer cambazlar bile düşerken tutunmamam için benden uzak duruyorlar...
Herkez öyle emin ki, onları hayal kırıklığına uğratmamam için atlamam gerekicek.
Show must go on sonuçta..
Kalbinde ışık olanlar suskun çünkü sözün bittiği anı çoktan aşmışız...
Ewet mutlaka atlayacağım ve beni tutabilecek bir ağ asla olmayacak.

İşte Algısal gerçekliğe mükemmel bir örnek..

Evrensel bir gercekse kimilerine göre : Kim yüzme bilmediği halde, boğulma pahasına, tanımadığı birinin hayatını kurtarmaya gider ki???
Hiç Kimse...

:=) Ben bir zamanlar gitmiştim... İşte bu nedenle de kendimi haksızlığa uğramış gibi hissediyorum..
İt's a God's World..
Neyse melankoliciim, hadi yatalım artık..

Aralık 18, 2006

Marcus Talih

Takriben bu saatlerde, ist te ki evde karamelli yorgunluk kahvemi yudumlar iken yazıyo olmam gerekirdi ancak dün gece sevgili monarşik ailemizin elder diktatörünün aldığı ani bi kararla olagan bir tartışmadan tatilimi erteleme kararı aldığım için hala bu memleketteyim. Neyse biraz para daha yapip giderim belki belki hiç gitmem yılbaşını bilem burada kutlarım hatta isterimde yılbaşında burada olmayı bakıcaz artık...

Bu arada Hahahaha gidemedin işte dienlere şuradan bi cevabım olucak..
Beni sinir etmeyiiiiiiin...

Bi silly thing daha:=)

Birkaç yıl önce de evde uyuyorum. Arkadaş gelmiş dış kapıyı çalıyo ama evi yıkıcak. Bende uyku sersemi yattığım yerden girinizzz die bağırıyormuşum. Yatak diilde müdür masası mubarek:=) Annem alt kattan bana seslendiğinde de genelde uyku sersemi Neeeeee diorum zaten. Geçende alt katta uyumuşum hatta bayılmışım, arkadaş gelmiş, annemde beni uyandırmaya çalışıyo
Annem: Eray abin geldi uyansana.
Ta kendim : Bana ne, bana mı gelmiş.
Annem: Tabi sana gelmiş.
Ta kendim : iyi de nie gelmiş.
Annem : Eh kalk ta sor kendisine artık, ayıp ayıp..
Ta kendim : Bana ne yaaaaa.
Sonra ayıldım tabi eleman da şaşırmış benim bu halime, binbir özür felan..
Allam yapıyorum galiba ben böyle şeyler.
Arada espiride yapıyorum ama bi tek ben gülüyorum o da ilginç:=)
Neyse bi Ben warım zaten, Birde siz...

Aralık 17, 2006

ufff puf off öff felan

Tatil günlerini oldum olası sevmişimdir ancak asla tam anlamıyla değerlendirememişimdir..
Aslında herşey bir fikirden ibarettir. Aborjin yerlilerinin inancına göre herhangi birşey, herhangi birinin rüyasıdır. Mesela bir dağ, bir keçinin rüyası olabilir, ve bu nedenle o dağ, keçilerin faunasıdır. gibi bişi... Bu Aborjin dininin asıl açıklaması Platon'un "gölgeler Dünyası" tanımında mevcut. Neyse işte, Bu gereksiz bilgiden konuma dönebilirsem şunu anlatıcaktım. İnsan için yaşam, fikirden ibarettir. Mesela "Ben eğlenicem illede" dersen paranın önemi yoktur. "Yok ben eğlenmicem, iim böyle dersen" tüm imkanlar boştur, arkadaşların ısrarı da boştur.
Bugün tatil, eh geç uyandım, dün gece de çok geç yatmıştım zaten, Frape elbette, hatta birkaçtane orda burda. Bi ara evde Photoshop çalısasım geldi arkadaş hatrına, işte o arada bi arkadaş geldi bi frape de bende içmek için. Tabi bu şahsiyet bilio benim ev kuşu olduğumu ama denemek için mi gercekten mi istedi bilmiorum. "Bi taverna yapsak ya" dedi. Ben de aç olunca yürü dedim eleman şoku tavernada atlattı:=)
2 kadeh ouzo hemide ploumaryo dan sonra espri anlayışım mı gelişti bilmiorum bi ara lavaboda elimi yıkadım pecet alıcam bi nevi peçetelikten. Adamlar otomatik peçetelik yapmışlar:=) Hareket detektörlü kağıt havlu makinası. İşte ilk defa görüyorum, alet havluyu çıkardı printer edasıyla. Bende " Teşekkür ederim canım" dedim. Allam yaw hem ilk defa gördüğüm makinaya sevgili muamelesi yaptım hemde bi çeşit hayat verdim, makinaya konuşmakla. Yaw anlatıyorum da, anlamanızı beklemiorum ama ben hala gülüyorum bu da bi çeşit save the silly oldu:=)
Hayır bu silly olayı çok war. mesela şuan Sağır oda dizisini izliyormuş gibi yapıyorum. Burada bi sahne wardı tekrar çatladım gülmekten:=) Böylesine ciddi bi konusu olan dizide, işkence yöntemi olarak Ajdar'ın, Çikita Muz şarkısı kullanılsın.
Bende yaşam belirtisi tezahür etti galiba:=) Tezahür: zuhur demek berkalp..

Aralık 16, 2006

Karanlık Taraf

Bugün bir gazetenin cmtesi ekinde Kanat isimli bi yazarın köşesini okuyordum. Tam içerik aklımda değil ama Star Wars menşeili Karanlık Taraf olgusunun hayatımızdaki önemini anlatıyordu yada yada öle bişii di. Ben bu karanlık taraf olayına fazlasıyla inanıyorum hatta kendime ait bir karanlık aydınlık felsefem bile war ying yang gibi bişi, olayları ve insanları bu düzlemde izlediğim çok oluyor.. Yazıda hoşuma giden, yazarın konuyu kendi hayatından bir sohbetle anlatmasıydı. Ona göre sevmediği ve sevmemesine mantıklı bir kılıf uydurduğu herşey karanlık taraftı, ancak sevmediği şeylerin içinde sevdiği birşey olduğunda karanlık tarafa mı geçmiş oluyordu? Sevmediği M.United ta sevdiği bir oyuncu onu bu düşünceye itmiş, o da sevdiği bi arkadaşıyla bu sevmediği çelişki hakkında ucuk bi muhabbet etmiş... olay böyle bişi işte
yada yada yada.

Birkaç yıl öncesine kadar dostlarla, boş sebeplerden ettiğimiz, dolu muhabetler geldi aklıma bu yazıyı okuyunca. Sohbetlerden çıkarımlar, sende-bende-onda toplanmalar, şişeleri çarpıştırmalar, ekmeği-böreği bölmeler geldi aklıma. Topluca uyumalar-gezmeler. Ankara İzmir Edirne geldi aklıma. İstanbul bürüdü gözlerimi bi an.
Taksim de dikili beklemek, Trafikte meditasyon yapmak, yürürken cebi konrol etmek, 3 vesaitle bir dost kahvesi içmek, müzelerde sürtmek, konserlerde zıplamak, korsan film ve oyun satın almak, gerek ve yeter şartlarda sinemaya gitmek, 1. Köprüden, Aşian dan Bogazı izlemek, Sıcağında terlemek, Yağmurunda ıslanmak, Mecidiyeköy de koşuşturmak, Sabahın ayazında Sarıyer-Beşiktaş minübüslerine binmek, Kafe Tonoz da birgünde 4-5 kahve içmek, 8 dakikada alışveriş yapmak, Metro da dalıp gitmek, Bogazı vapurla geçmek, Kadıköy den stada yürümek, Nevizade de bira, Eminönünde balık ekmek. Beşiktaşta çay. Ortaköyde menemen. Taksim de burger. Çeliktepede pizza geldi aklıma:=)

İstanbul , istanbul olalı bu kadar ayrı kalmamıştı benden. Gözümde tüter olmuş anlaşılan..
Bunca zaman farketmemem ilginç ancak özlemişim derinden. Belkide buraya da alıştım bir nevi. Belkide tek düzelik asıl sevdiğim, yadırgamaz olmam o yüzden belki bu çalış-oyna-uyu döngüsünü. Kimi kandırıyorum, yersizim bu Dünya da. Alışmamış kıç bizim ki, durmuyor kültür donu.. Girmiş bi kere kanıma Tr tozu.
Aklanmalı bu zihin, bu beden, bu kalp İstanbul haccında..

Hehheu neyse ki yakında gidiorum. Aslında gidemeyenler çatlasın yazısıydı bu da:=)

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İssstaaanbuul
...
Sen bana layıksın bende sana istanbul
Bekle beni İstanbul :=D


Aralık 12, 2006

Genelleme

Genellemeyi guruplandırma olarak algılarsak eğer. Kümeler konusunu incelememiz gerek inceden:=)
Örnek : (¾bc),(abc),(Àbc),(©bc),(@bc),(Ábc),(Øbc),(Âbc),(Ãbc),(¤bc),(Äbc),(Æbc),(ábc),(âbc),(ãbc),(äbc)(åbc),(æbc),(ªbc),(-ª bc),(®bc),(Abc),(µbc),(Åbc)

elemanları arasında, içerisinde A karakteri bulunduran elemanların kümesi

A:[(abc),(Àbc),(Abc),(@bc),(Ábc),(Âbc),(Ãbc),(Äbc),(Åbc),(Æbc),(ábc),(âbc),(ãbc),(äbc)(åbc),(æbc),(ªbc),(-ª bc)] dir...

Aslında matematikte böyle değil ancak günümüzün genelgeçer kuralı olmuştur bu guruplandırma.

Bu tipteki guruplandırmaya Paronayak Guruplandırma denir. Dolayısıyla bu tip genellemeye de
Paronoya Genelleme denir... (Ben uydurdum bu ismi aramayın boşuna:=))

Kulanıldığı yerler : Amerika'nın ve uygar ülkelerin, global terörizm mücadelesinde, vs.
Uygulama : Ortadoğu veya Arap kökenli olan, Müslüman olan, başında sarık veya türban olan, Kaşı kara olan, göğsünde kıl bulunan, İslam a ilgi duyan, Türklere sempatisi olan, USA hakında ileri geri konuşan, Bunun gibi yazılar yazan, vs... Herkez terörist olabilir.

Buna yabancı değiliz biz bundan öncede bu tip genellemeler vardı ; Roma nın Barbar genellemesi, Hristiyan genellemesi, Arapların müslüman genellemesi, Kilisenin cadı-pagan genellemesi, Engizisyon genellemesi, 2. Dünya savaşında galip devletlerin Nazi-faşist genellemesi, Amerika'nın kominist genellemesi şimdi de bu..

Hep derim biraz terbiyesiz olsa da,
Servis değişse de, yediğimiz hep aynı pok :=)
Paralel evrenlere somut bir örnek bu Tarihin tekerrür etmesi..
Aynı filmi benzer yorumla, değişik setlerde oynamak insanlığın kaderi...

Saçmalık

Açıklamak boşuna, anlatmak yersiz.
Hepimiz farkındayız, herkez çok çok iyi biliyor...
Derin, ağır bir karanlık bu, çepe çevre hepimizi sarmış. Burnumuzun ucunu görmek imkansız işte bu nedenle herbirimiz yanlızız. Yanlızlık, alışkanlığımız, huzurumuz ve tabi güvenliğimiz.
Çıkış yolu yok bu nedenle hepimiz suskunuz.
Haykırmak boşuna..
Bilgi, gereksiz. Tek bildiğimiz Boş boş boş.
Boşluk; Tanrının iradesi, gücü, yolu ve bizim bunun karşısında ki faydasız irademiz, gücsüzlüğümüz, yararsız çabalarımız.
Tanrı isterse hiç bir çaba harcamadan sahip oluruz, istemezse her çaba boşunadır.
Çıkış yolu bulamamamız bu yüzden.
Dualarımızın hiç biri de Tanrının iradesini aşamayacaksa, Boşuna tüm yakarışlarımız.
Hiçbir planlanımız, Tanrının planından üstün olamaz. İstesekte-istemesekte boyun eğmek zorunluluk. Teslimiyetten kaçış imkansız.
Sabır tek dayanak.. Tanrı, bu yanlızlıkta ki tek arkadaş...

Anlayamıyorum veya anlamak istemiyorum.
Nasıl insanları çoğu durumun farkında olurda ve bundan yoğun bir rahatsızlık duyarda, Bundan kurtulmaya çalışmak yerine bu durumdan zevk almaya çalışmayı seçer????
Nasıl bilgi bu kadar ucuz iken, cehaleti seçer?
Nasıl heryer zifiri karanlık iken, gözlerini de kapamayı tercih eder?
Nasıl kendi de yanlızlıktan muzdarip iken, sevenlerini de yanlızlığa terk eder?
Nasıl kendi haykırmak isterken, kulaklarını haykırışlara tıkar?
Nasıl umursamaz?
Nasıl susar?

Hiç kendimizi kandırmayalım,
Yanlızlık ve Karanlık bizim lanetimiz değil...
Tercihimizdir....

Gerçeklik

Gerçek; herhangi birşeyin veya herhangi bir olayın kısacası varlığın veya işin özüdür. Bence birtek gerçek wardır. "Felsefi anlamda iki tür gerçeklikten söz edilebilir. Bunlardan biri şeylerin yapısına, öbürü ise şeylere ilişkindir. Birincisinde zihinden bağımsız bir özün varlığı, ikincisinde ise zihinden bağımsız somut, tikel ve görülmediğinde bile temel özelliklerini koruyan deney nesnelerinin varlığı kabul edilir." Kaynak .. Ancak ne yazık ki 3 gerçeklik wardır.
Evrensel gerrceklik.
Algısal gerçeklik.
Sanal gerçeklik.

Sanal gerçeklik : Tamamen warsayımsal bir gerçekliktir. Zihinsel bir gerçekliktir. Yani somut bir kanıtı olmasada veya bir-birkaç somut değer referans alınarak, soyut değer veya değerlerden oluşan bir gerçekliktir. Birşey war olmasada veya warlığına ait kanıtlar kesin olmasa da onu war kabul etmek eger bize bazı kolaylıklar sağlıyorsa bu bizim için bir gerçek olur. Örnek : Karmaşık sayılar, sıfır, sonsuzluk vs..

Algısal gerçeklik : Duyu ve duygularla algılanabilen gerçekliktir. Görecelik kavramının temeli olan bir gerçeklik anlayışıdır. Bu gerçeklikle. olay veya şeyler duyu organımızla(kulak,göz,ten,dil veya burun) algılanıp, duygularımızla düzenlenip kabul edilir. Genellikle günlük insan hayatın da çok kullanılan bir gerçeklik anlayışıdır. Bilimsel olarakta, işin veya warlığın tam ve kesin tanımlanmasına imkanların elvermediği zamanlarda kullanılır, sanal gerçekliğe nazaranla daha kesin bir gerçeklik anlayışıdır. Örnek : Astronomi de çok kullanılan bir gerçekliktir, renk tayfları ile (Hertzsprung-Russell diagramı) yıldızların yaşı, ısısı, uzaklığı belirlenebilir. Günlük hayatımızda herhangi bir sesi duyan aynı kişiler ses kaynağı hakkında farklı yorumlar yapabilir. Aynı araçtaki yolcular aynı yol için farklı zaman algısına sahip olabilirler. Bir tat kimine göre iyi kimine göre kötü olabilir.

Evrensel gerçeklik : Herhangi bir tartışmaya mahal vermeyen kesin ve tam gerçeklik anlayışıdır. Gerçeğin ta kendisidir. Sanal ve algısal gerçeklikten farklı olarak dogruluğu kesin olan tek gerçekliktir. Bilimin en temel konusudur. insanın en değerli arayışıdır. Özün tartışmasız tam açıklamasıdır ve deneysel olarak herzaman kanıtlanabilir. Örnek Newton yasaları.

Gerçek; insan oğlu için temel bir arayıştır. Bir keşif mücadelesidir. İnsan açısından, gerçek, bir evrimdir. Önceleri birkaç referansla sanal bir gerçeklik yaratılır, referanlanslar arttıkça metodik bir algısal gerçeklik oluşturulur ve en son olarak ta tüm kanıtlar toplandığında tüm referanslar alındığında Evrensel bir gerçeğe ulaşılır.... War olan veya olay, kesin olarak tanımlanır.

Aralık 06, 2006

Kış Buhranı

hiç yazasım yok bu aralar ancak yazmam gerek die düşünüyorum. Garip olan gördüğüm bir çok kişide bu buhran war bu aralar insanın içini pır pır eden bir hava yok die dışarıda belki böyle ama herneyse işte..

Aralık 05, 2006

Subjektivist bir Objektivist miyim Ben:=)

Bugün bu soruyu soruyordum kendime, bir nevi öz eleştiri:=) Genelde çok genelleme yapıyorum, insanlar genelleme yapmayı sever çünkü bu sayede, hayat kaosunda, otobanlar inşaa ederler (bu da bir çeşit genelleme:=D) ancak acaba genelleme yaparken ne kadar empati kurabiliyorum?? Subjectivist: Kendine özgü-göre, Objectivist :Zümreye-guruba göre, fikir-eylem sunanlar.. Bu belirtmeyle Subjektivist bir objektivist kendine göre genelleme yapanlara verilen ad olabilir:=) Tiwist again :=D

Neyse ben öyle olamam heralde. Öyleysemde biz öyleyiz heralde

Zihin cimnastiği işte.. Maksat gırgıriye

Aralık 03, 2006

Asosyalizm'in Mey Gecesi

Keçilli'nin balkan esintisinde şarabın dibine vurup, hoş sohbetten evime geliyorum Surviver da Pantelis elenmiş:=) Tanrım bu ne güzel bi gün yoksam yarın ölücekmiim:=) Pantelis i buradan da uğurlamak isterim şahsen : Pantelis, na gamo tin Ellada sou, kai oles i elinides fasistes pou gnorizes : Biraz sarhoş olmamla ilişiklendiriyorum bu küfrümü o yüzden hemen vurmayın kahpeye:=) Bide Kalimera Ellada şarkısını yolluyorum anlamak istemeyenlere. Bu arada uzun zamandır ilk defa gece çıkıyorum evleri -neon ışıkları gibi- süslemişler çok sempatik buldum Christougena için anlaşılan. Keçilliyi de özlemişim hasta gittim, şen geldim valla, çevirme olmasada en az 2 kilo imigliko devirmişimdir:=) neyse..

Bu duruma ben çok alıştım ama bloguma da yaziim: Bana " derdin ne senin?" die soranlara anlamazsınız beni, benim kadar tanımadığınız için. diorum. "Sen bizi cahal görüyon" diolar uzuuuun uzun - Benim, ne kendime, ne Dünya ya, nede insanlara, güvenim, inancım yok artık- die anlatınca da " ii o zaman git at"as""vur"(emir fiili değişsede aynı eylemi ima ediyor) kendini" diolar. Sevgili sevnlerim; Biliorum, ya içki de meze bu muhabbet yada hakkaten ilginizi cezbedio benim mistik yanım da, artık anlatmaktan yoruldum, şahsi bişi diil bu hiddetim.

Bide her bu tip muhabbeten sonra "üstüne kapak bira" nietiyle Kibernio veya MyClub a gitme isteği uyanıyo sevgili arkadaşlarımda ben hep muhalifim tabi bu konuya. onu da buradan belirtmeyi görev telakki ederim. Böyle Cafebar, Club olayları yanlızlığımı daha da bir belirgin hale getiriyor, yüzüme vurur gibi, Hayır biliorum buralara yanlız gelenlerin pek az ı yanlız çıkar da benim yalancı baharlara karnım tok.. Almiim, ancak 2 sexy bu gece zihnim de uyucak bundan da nefret ediorum.

Bide sevgili Zinep birkez daha, sözde benim yüzümden, blogunu kapattı:=) Bi yandan beter ol diorum gurşunlara gelesin Zinep mantııısı. ama üzülüyorum da küçük çekirgeme ne yalan söyliim belki hakkatten böyle bi etkim wardır -bu öz de insanlara- asla kötü nietim olmasa da belki de kendi küçük Dünyaların da dünyalar savaşı yaşıyolar die böyle oluyor. belki bu yolla, reyting bekliolar.... ne billiiim çokta düşünmek istemiorum açıkçası. Kalbimin derinliklerin de bir sızı olsa da. Aklım -ucuz kurtuldu- die kendi kendine dövünüyor Neyseeeeee.... Bu da bi trip işte. an other brick on the wall...

Güle Güle Zinep Güle Güle.. Gia sou Pantelis Athe Gamisou... Bekle Bizi CimBom Bekle:=)

Aralık 01, 2006

Kasım Sonu

Canım çok sıkkın. Üzgünüm, kırgınım, kararsızım, karamsarım, mutsuzum, umutsuzum. Keşke mevsim bahar olsa..

Kasım 28, 2006

Köşe mi yazsam? Köşe yastığı mı olsam?

Allah'ım ne yazdım Lütfen bi anlayan olsun, en azından birkaç okuyan olsun...

Küreselleşme

Küreselleşme-Globalleşme; herkezin kıyısının bulunduğu bir okyanustur. Bu okyanusta karşılıklı ticaret cok rahat ve bilgi akışı hızlıdır. Fikriyatın bizce asıl amacı : Bir olma, dünya vatandaşı olma gayesidir.
Globalleşme sayesinde, bugün, "Bilgi çağı"nı yaşıyoruz. Az bir çaba ile amatör uzmanlaşmalar sahibi oluyoruz. Dünya'nın herhangi bir yerinde ki duygu veya düşünceyi kolayca milyonlarla, milyarlarla paylaşıyoruz. İthal bir ürüne, daha ucuza ve daha çabuk ulaşabiliyoruz. İnsanlık yararı araştırmalara çok daha fazla kaynak aktarabiliyoruz.
Küreselleşmenin, kendi iç dünyamızda ve çevremizdeki etkilerine her an tanık oluyoruz. Bunun nedeni bu küresel okyanusta her dalgalanmanın, her kıyıya -zaman farkı olsa dahi- rahatlıkla ulaşmasındandır. Ancak her dalga ulaştığı kıyılarda, birbirine nazaran farklı etkiler yapabilir. Bazen bu okyanusta şiddetli depremler yaşanır ve kıyılar da tutsunamilerle dövülür. İşte bu anlarda her kıyı az yada çok birşeyler yitirir. Bu gibi yıkımların zararlarını hafifletmek için ön yargı dalga kıranları oluşturmak yarardan çok zarar verir çünkü bu şekilde kıyınızı sınırlamış olursunuz. Ne yazık ki tutsunami korkusundan dolayı insanları çoğu; ön yargı, şüphe, dinamik ahlak, karamsarlık, duyarsızlık, ilgisizlik... gibi setlerle kıyılarını bir iç gölet haline getirmişler bu yolla kıyılarına giriş-çıkışları oldukça sınırlamışlar ancak asla kontrol altına alamamışlardır.. Bir diğer korunma yöntemi alıcıdan çok verici olmaktır. Bu yöntemle, gelen bilgi filtrelenir, kataloglanır, (genellikle yorumlanır) ve yayımlanır. Bu yöntem aslen globalleşmenin işleyişinde ki amiral gemisidir. yani bu yöntemi kullanan herkez globalleşme sistemine dahil olur. Bir diğer yöntem sörfçülüktür. Aslında bu tam anlamı ile bir yöntem değildir çünkü ilgili ancak alakalı olmayan kişilerin, yaşam tarzları ile alakalı bir getiridir. Bu kişiler umursamazlıkları ile her dalgayı bir eğlence aracı haline getirebilirler. İç dünyalarında ki bazı soyut yoksunlukları sayesinde ve somut olarak genellikle imkan ve olanaklarının korumasında, kıyılarında global tutsunamilerden etkilenecek değerlerden çoğunlukla muhaftırlar. Bu kişiler gençliğin nirvanası gibidir. Bu nedenledir ki ilgisizlik bentleri daha güçlü ve yaygındır.. Bu yöntemin gençlikte uygulanması gayet tabii ve faydalıdır. Gençlikteki kücük yıkımlar, ileriki yaşlarda çok daha derin etkiler gösterebilir. Gençlerimizin yıkıcı küresel dalgalardan korunması ve bu akımlara karşı bilinçlendirilmeleri bir insanlık sorumluluğudur.. Ancak bir başka sorumlulukta; gelicekteki sarsıcı her olaydan en az hasarla veya her yıkımdan çok hızlı ve güçlü bir toparlanma ile çıkması için alt yapının hazırlanmasıdır.. Bu alt yapıyı bir binanın temellerine benzetirsek en az bir kaç direğe gereksinim wardır. Bence bu direkler asgari olarak; Mensubu bulunduğu milletin benimsediği ahlaki değerler, herhangi bir meslek için gerekli ve yeter uzmanlık bilgisi, yakın tarih bilgisi, anlayış-hoşgörü ve geleceğe yönelik umutlu ve mantıklı küçük bir idealizm. işte bu asgari temelle inancım o dur ki her genç, geleceğinde ailesine, milletine faideli. Yeterli bir iş sahibi, Çağında yaşanılan olaylara karşı dikkatli, Empati kurabilen ve en zor anlarda dahi geleceğe karşı umutlu olabilecektir.. Bu aslen Global okyanusta küçük sosyal göletler-topluluklar oluşturma çabasıdır çünkü bu okyanus hayatımıza girmeden önce insanlar böylesi göllerde ve iç denizlerde sosyal oluyorlardı. Buna milliyetçilik, hemşericilik veya aile bağları denebilir.. Ben şahsen buna ahlak bağları, değer bağları gibi yakıştırmaları daha uygun görüyorum. Amacım Globalleşmenin yan etkilerini ve inançla benimsediğimiz küreselleşmenin kötü amaçlara hizmet ettiği zamanlarda hedeflenen insanların daha az zarar görmesini umabileceğim fikirlerimi beyan etmektir..

Kasım 27, 2006

Erkekler Ağlamaz

Atv de bi dizi war Erkekler Ağlamaz die, Allam bu dizi pisikolocimi bozuyo hakkatten yetkililerin dikkatine. Dizi, göz yaşı keseciğimde ve kanalında tafrişat yapmakta olup ekranın sol yanında izleyicinin sağ cenubunda üste "Yeni Bölüm" yazdığı zamanlarda, alt köşede dizinin adının sürekli ekranda asılı kalması sinir ve moral ve mantık değerlerime nizami etki etmekte olup beni after teenage depresyonlara sokmaktadır...

Rütük, Nebil_oz.gen.tr vs kim ilgileniyosa bu işlerlen bi bakıversin bi zaamet..
Yarabbi zaten ezelden bi generation X durumum war bi de üstüne yaşlanıyomuyum ben acaba...

Sabataizm İftirası

Geçenlerde Objektif ( Kanal:Star. Tarih:16.11.2006) programını izliyorum, tamamen şans eseri. Bir Oktar Babuna hadisesi yaşandı, önceden haberim olamamasına rağmen oldukça ilgi ile izlemiştim. Olay hakkında Kadir Çelik in 28.10.2006 ANNE ANNE, ANNECİĞİM ! isimli yazısından alıntı yapiim fikir sahibi olun bende uzatmiim
"Annenin yerine, babanın yerine ne koyabilirsiniz?
Oktar Babuna, babasını organ kaçakçısı, annesini de cinsel istismarcı olarak suçladığında kahroldum.
Perşembe gecesi Objektif’te telefonla yayına bağlandı, o çirkin iddialarını yine tekrarlıyordu, hiç pişman değildi.
Ve o Oktar Babuna, hala o babanın evinde oturuyor, cinsel istismarcı diye suçladığı annenin yemekleriyle karnını doyuruyor, cebine koyduğu parayla yaşıyor.
Hiçbir anne, bu kadar çirkin bir iddianın hedefi olamaz, olmamalı
." Bu yazıdandan da az çok anlaşılacağı gibi bu öylesine komik bir olaydı ki, bir adam anne-babasına benim tasavvur bile edemediğim suşlamalarda bulunuyor ve buna rağmen ailesi ile arasında hiçbir mesele yokmuşcasına normal aile yaşantılarına devam ediyorlar anne,baba ve oğul :=)

Tabiki aklı başında olan bir insan bu kandırmacaya, Ahu Tuğba'nın sabah programında olan olaylara inandığı kadar inanır Kadir İnanır.. çünkü sayın Babuna nın geçmişi şaibelerle dolu Bakınız :Babuna Biyografisi ve ilgili şahısla ilgili şahibeler
1. Babuna Vakaası

Yanlız bu bahsettiğim programda Oktar Babuna ısrarla 2 cümleyi zikrediyor 1) "Bunlar Sabataizt" 2) "Mum söndü oynuyorlar"

O zaman bu Sabataist kelimesi ilgimi çekmişti ancak araştırma azmi duyamadım içimde.
Bu gece Kanal D de Sağır Oda isimli diziyi izler iken(26 kasım 2006 Bölüm :9) Zahit isimli bir karakterle, Oguz bey isimli bir karakterin arasında gecen bir diyalogda Bu Sabataist kelimesi birkaç kez geçince hemen internet ortamında araştırma ihtirası ile doldum. Zorlukla bulduğum tatmin edici bir sonucu sizlerle paylaşma sorumluluğu duyuyorum Atatürkçü bir Türk evladı olarak...

Sabataizm iftirası Dikkatle okuyun Lütfen...

Bu web yazısında bir nokta çok ilgimi çekti :

" FORWARD'IN İLGİNÇ İDDİASI Amerika'da Yahudilerin 1897'den beri yayınladığı Forward dergisinin Şubat 99 sayısında Mustafa Kemal Atatürk hakkında ilginç bir makale yayımlandı. Aynı zamanda derginin İnternet sitesinde yer alan makalede, Sabataycılıkta cinsellik konusuna da kısaca değiniliyor.Makalenin yazarı, derginin bir dönem İsrail temsilciliğini de yapmış olan Amerika’nın Yahudi kökenli ünlü araştırmacı yazarlarından Hillel Halkin. Halkin, makalesinde M. Kemal’in Yahudi kökenli olduğunu ve hatta Sabatay Sevi'nin neslinden geldiğini iddia ediyor ve Mum söndü olarak bilinen Kuzu Bayramı’nı söyle anlatıyor: Senede bir kez (Dönmelerin yıllık kuzu bayramı esnasında) Sabatay Sevi'nin doğum günü gecesi, çılgın danslar eşliğindeki akşam yemeği sırasında, mumlar söndürülür, hanımların değiştirilmesi seansıyla (orgies, toplu sex) ayinler gerçekleştirilir... Bu tür birleşmelerden doğan çocukların kutsal sayılacağına inanılır. (Hillel Halkin, When Kemal Ataturk Resited Shema Yisrael: It's My Secret Prayer, Forward Subat 1999, New York) "

İşte bu bolüm Sabataizmin ne olduğunu, amacını, çıkış kaynağını tam olarak açıklıyor.
Global jandarmamız, Atamız hakkında toplumda kafa karışıklığı yaratmayı daha 1999 yılında planlamış ancak belki de tam o zamanlara denk gelen Birinci Babuna vakaası nedeni ile belki de ülke ve millet olarak böyle bir iftiraya sahip çıkacak alt yapının tam oluşamaması nedeni ile bundan vazgeçilmiş şimdide tekrar ısıtılan temcit pilavı gibi önümüze sunmakta ...

Hayır bu kadar dayanaksız ve boş iddiaların önümüze bu kadar rahat sunulması zor olmasa gerek içimizde ki hainlerin işbirliği ve çok güvendiğimiz gençlerimizin ilgisizliği had saf hada iken...
Birde komik olan Yahudiler hakkında birtek güzel söz etmeyen "bazı" din guruplarının bu Yahudi menşeili iftiraya can simidi gibi sarılmaları...
Bu ülkeyi, Bir tek adamın, mavi gözlerinde ki inanç ışığı kurdu...
Bu Analar, daha ne gözler doğuracak göreceksiniz.
Akıllı olun...


Kasım 25, 2006

Survivor Fenerbahçe - Galatasaray


Bu ne komedi yaw:=) ezeli rekabet Türkiye sınırlarını aşıp surviver olucakmış kurnaz Acun reyting sayar makinası almış:=) Tanrım bu komediyi görücek kadar yaşamama izin wer. Yoksam katılsam mı?? :=)

Fenerbahçem benim, biricik sevgilim, senin için surviver oldum, açlıktan gebermekteyim:=)

Kasım 23, 2006

Makyavelci Dangalaklık

Kim kimi kullanıyor die bişiler yazmaştım aşalarda bi yerlerde. Aklıma bu konuyla ilgili atasözleri geldi:=)
Çıkarcı, çıkarcı ile karşılaşınca arpasını sayarmış :=P
Köyün kurnazı, köyün delisine uyarmış :=P
Besle kurnazı şebelek olsun :=P
Neyse içte böyle şeylerle eğlendim bu gece ne kadar boş bi gece:=)
Fenerbahçe 3 - 0 Palermo:=)
Makyavelizm çok değerli bir devlet yönetimi anlayışıdır Bakınız: United Kindom of England ne demiş Elizabeth yengemiz " İngiltere tüm savaş ve barış antlaşmalarını İngilterenin çıkarları için yapar"
Bu küreselleimenin bir getirisi olsa gerek, bazı Makyavelistler bu devlet yönetim anlayışını kendi gündelik hayatlarında da kullanmaya çalışıyorlar işte ben bunlara asıl ve tam anlamıyla köylü kurnazı diyorum ben şahsen birkaçı ile face2face tanıştım, bazısı da bana ilgisayar oyunu oynamaya çalıştı ki zaten ancak bu salaklar bu oyunu oynamaya yeltenir:=) Hayır benim anlamadığım bu arkadaşlar hakkatten makyavel okudumu? yoksa bi yerden duyup hayatlarına mı uydurdular? yoksa kendilerini bi kral veya kraliçe felan mı sanıyolar? bu bir muamma..

Neyse böyle arkadaşlarınız warsa veya ta kendiniz böyle olmaya başladıysanız alın biraz okuyun kim bu Nico Makyavel veya okutun bide şu soruyu sorun: Herkez Faydacı-cıkarcı olsa insanlık ne olurdu?? 2) Guno'nun Satellite Paradox unu okudun mu sen??(Hehheu bende Fayda ve yarar sağlamış oliim:=).)
Niccolo Machiavelli Okuyun ögrenin

"Sevgi ve Saygı cevresinde dönen pervaneler olalım... Mutlu, mesut ve bahtiyardan şarkılar söyleyelim" Aşık Guno:=P

İlgisayar oyunu

Bazen bir insan cemiyetten veya beklediği kişi-kişilerden yeterince ilgi göremiyorsa, hoşlanmadığı veya beklemediği kişilerin ilgileri ile kendine bir özgüven oyunu oynamaya çalışabilir.
Bu oyun için kısa bir review geçiim: Malum ilgi duyan kişilerden veya beginner seviyesinde yeni bir rakip alınır.

Beginner ilgili ise önce yaklaşılır ve balığa yemi yutturmak gibi çekip-brakır zokayı yutupta hayranı oluncaya dek.

Malum bi ilgili ise bu kişiye yakın ve uzak bir tavır sergilenir bu mualak durumla kişi sersemletilir. Sabrını aşması ve genel ahlaka aykırı bir tutum sergilemesi için haddini aşmaya zorlanır(lvline göre alay veya hakaret gibi yaklaşımlar kişinin sinir kat sayılarını yükseltir) ilgiliyi, ucube gibi göstericek şakşakçılar bulunur yakın arkadaş cevresinden veya bi yerlerden al gülüm ver papatyam olur. Bu halde ilgiliye, sürekli saldırılar düzenlenir ki ilgili kişi hakkatten kafayı sıyırsın:=) sonra bi anda bu şov herkezin dikkattini cekmeye başlar ve işte Ta daaaa kamu oyu oluşmuş olur.

Hadi buyrun masum esas kız veya oğlanın, ilgili saygısız Erol Taş'ı ile kurduğu sofraya. Wah wah , Ah ah yazık bu masum a diyen çok olurda bu sahtekara. İlgili kişi nasıl bu hale geldi dien olmaz. Duyan gelir oyunu kuran kişinin sahte göz yaşlarına. Bu arada sahtekar özgüven doldurur, hayırlı kısmet doldurur, yancı doldurur, okeye dördüncü doldurur... Doldur Anadolu doldur. İlgili kişiye yazık olur, bedbaht olur, ucube olur, Ouzo power olur, geç uyananı gider katil olur, uyanamayanı sarhoş olur, olmaz, olur...

Oysa ilgili de istese bir oyun kurar:
Sabreder su uyurken uyumaz, görüşürüz der aramaz, eline geçeni kolay harcamaz , toplar sahtekarın bütün gercek yüz donelerini,
bekler; şakşakçılarının birer birer ayrılmasını, gözler; sahtekarın en acılı en yanlız anı nı..
veee ta daaaa bütün gerçek yüz kanıtlarını döker fısıltı gazetesine sahtekarın en down anında ve işte o zaman sahtekarın her dediği, yaptığı alehine olur. Çırpındıkça batar, kahrolur. ilgilide geçer karşısına beter ol der:=) Halk önce kendinden utanır bu masum sanıp bağrına bastığı evladı tanıyınca, sonrada iğrenir sahtekara her baktığında, şakşakçılarda döner geri ve tamamlarlar nefret selini...
Tanrıdan dileğim bu İlgi sayar oyununu her oynamaya kalkanın elinde patlasın. Beter olsun, Yeter olsun. Subdown olsun.

Masum olan, hakkını, iki Cihan da da alacak... Bu, Tanrı'nın en has sözüdür...

Kasım 22, 2006

Satel lite Paradox

Kim, Kimin, Etrafında Dönüyor??? Eğer bu soruyu sorup cevap alamıyorsanız, aradaki bağı incelemeye başlayın. Çünkü bağ ne kadar kuvvetliyse, koparmak için o kadar enerji harcamanız gerekicek. A La Clue: sosyal bağlar zamanla güçlenir.
Biz insanlar birer elektron olsaydık, nötronumuz sevgi, protonumuz saygı olurdu o zaman bağın iyonik veya kovalent olması umrumuzda olmazdı. Ancak çogumuzun bağı benefit ..

Kasım 21, 2006

Aim or Conclusion

Bazı insanlar hayatlarını bir veya birkaç amaç uğruna feda ederler, bazılarıda amaçlamadan bazı sonuçlara ulaşırlar. İlginç olan birkısım bu ikisi arasında kalan insanlar. Bunların ne amaçları sonuç bulur neden sonuçlarının bir amacı olur. Saçma sapan bir saplantıdan kurtulma mücadelesi vermek zorunda brakılırlar, var oluşlarının kısır döngüsünden asla kurtulamazlar, yaşadıkları çağın bir çeşit macro virus u dur bu arkadaşlar ellerine aldıkları her iş temizlenmesi imkansız bir zift gibi ellerine yapışır. bu insanların alim ine deli, ii nietlisine sapık, çalışkanına miskin denir. Ben bu insanlara toptan yazık diyorum, keşke hiç yaratılmasalardı veya doğar doğmaz birçeşit wu wei zombisi olsalardı ancak o zaman huzur bulabilirlerdi...
İşte ben bu insanlardanım, Mechulün bir gölgesiyim artık ne amaç ne de sonuç benim için değerli. Benden hala minnet veya nefret bekleyenler için, hala war olduğuma inanıyorum. Ancak artık çok yorgunum. Çooook yorgunum...

Kasım 19, 2006

Erkek Olmak

Erkek olmayı seviyorum. Bi erkek olduğum için değil, erkekliği hissetiğim için. Bence kadınlarda bunu seviyor, en azından erkekleri sevebilen kadınlar, erkekler de bunu seviyor. Hisseden ve hissettiren erkekleri seviyorlar... Aslında bu konuda kadınlardan yorum alınmalı ancak cok az kadın bu konuda net bir yorum yapabilir çünkü bir kadın erkek değildir die bi saçmalıkla geçiştirmek istemiorum:=) çünkü bir kadın bu bahsettiğimiz şeyin aurasında yaşayabilir ancak çoğu kadın, bir sera çiçeği kadar, bulunduğu ortamdan haberdardır.
Bir erkek duygularında nettir çünkü erkeklik dürüstlüğü yüceltir "en başta kendi benliğine dürüst olunmalı ve daha sonra duygu karmaşasından mantığı dışlamalı = saf duyguya en yakın hissiyat." Bir kadın mantığını dışlama-yok sayma yetisine sahip değildir. Bu nedenle kadınlar duygusal karmaşadan kurtulamazlar, net olamazlar. İşte bu noktada erkekler, kadınların imdadına yetişir. Bu kötü bişi değil işte bu ve bunun gibi bir kaç nedenden dolayı 2 cins birbirine her zaman muhtaçtır. Aşk bu muhtaçlıkların satır araların da gizlidir. Erkekler magrur, kadınlar mağdur olmasın boş yere çünkü bazı kadın yetilerine de, erkekler sahip değildir, Bu nedenle de çoğu erkek annesine hayran hatta bazısı da oedipus tur.
Bir diğer hoşuma giden özellikte erkeklerin, kadınlara oranla daha fazla merhametli olmasıdır. Çünkü merhamettin büyüklüğü, merhamet edenin kudreti ile doğru orantılıdır bu nedenledir ki islam da Rab (Tanrı) en büyük merhamet sahibidir. Burada kasgücünden bahsetmediğimizi de açıklama gereği duydum bir an:=) Burada bahsedilen özün kudreti.
Veee kadınların çok çoğunun beğendiği erkeksi şey :=) C.Ü.R.E.T. cüret=cesaret. Cesaret çoğunlukla risk almaktır ve genellikle risk, mantığın hakkında ileri geri konuştuğu düşmanı gibidir. Kadınlar mantıksız yaşayamaz. Bir kadının mantıksız davranmasının herzaman mantıklı bir nedeni wardır.
Diğer bir neden erkeklerin asla içinde ki çocuğu öldürmemesi. Kadınların "çok tatlı amaaaa..." dediği salakça hareketlerin izahıdır cocuksuluk. Çocuk simgesel olarak saflığında sembolüdür buradan hareketle erkeklerin saflığını koruduğu mantığını kurmama bir itiraz olmaz umarım:=)

Neyse yoruldum artık zaten TV de * Bir erkek, on günde nasıl kaybedilir??* isimli film de sona erdi daha ne yaziim alın film i izleyin..

Ah BJK kurtuldun Mabetten, bu seferlik...

Kasım 18, 2006

İşaret Çılgınlığı

Dün gece sevgili blog uma insanların kullandığı maskeler hakkında bir yazı yazmıştım hatta başlığı da Maskeli Balo olan bu yazımı tam tamamlamıştım ki, birden maskeli bir balo da eğlenen insanların maskelerini çıkarmaları konusunda ikna etmeye çalışmanın ne kadar da boş bir çaba olacağına kanaat getirip kompletten yazımı sildim:=) Bugün TV de bir haber geçio: Dün gece MTV Turkey açılış gecesiimiş ve davetliler arasında çok taktir ettiğim bir sanatçı Gökhan Özoğuz genellikle WWE de pankreas güreşçilerinin kullandığı bir kar maskesi ile msj kaygısı içine girmiş ve "Bence insanlar böyle maskeler takıp gezmeli çünkü herkezin gerçekyüzü belli oluyo" açıklaması yapmış.. Haber geçmiş ben hala "Tanrım bu işaretmiydi neydi şimdi" pozisyonun dan geçememişim :=)
İşaretler hakkında da birşeyler yazmak istiyorum çünkü bu aralar kime raslasam bir işaret arama anlam çıkarma çabasında, Bir yandan bu çaba Tanrı inancının yaygınlaşmaya başlamasının bir kanıtı ancak oldum olası sürü pisikoloşisinden nefret eden bir sürüden olduğum için bu ulvi ilmi çoğu kişinin ayakkabısı olarak görmek canımı sıkıyor. Bu bir çeşit ilm ve kader anlayışı olmaktan çıkmışta bir nevi moda olmuş açıkçası. Tanrım heryer cahil dolmuş yoksa bu yobazlığa ve cahilliğe giden bir küresellemeye dikkat çeken bir işaret mi:=)
Benim bu gece izah etmek istediğim şey dün bir emek harcayıp iyi kötü yazdığım bir yazının bir anlık buhranla nasıl boşa gittiğinin vicdani yansımalarının işaret arayışında kendini yüzeye çıkarmasıdır:=) way way way
Dünkü yazımın ardından mevlit okutmadan önce anısına bir kuble bişiler yazmak istedim yine merhumun kendi içinden bir kaç söz..
"Günümüzün korku ve umutsuzluğunda, romantiklerin olası acılardan korunmak için duygu, düşünce veya gaz maskeleri takma zorunlulukları olduğunu anlayabiliyorum ancak bu çağın yobazlığından çöplenen cahillerin, karakter maskeleri takmalarına uyuz oluyorum..."
El-Fatiha

Kasım 17, 2006

:=)

içimde gereksiz bir yazma istegi peydah oldu. Cok anlatıp hiç anlaşılamamaktan muzdarip olmama ragmen geniş bandın imkanlarından yeterince faydalanamadığımın farkına warmış bulunuyorum..

Bi cesaret örneği sergileyip yorumları da açıyorum. Nitekim bir tez, gerçek aşkını arayan bir erkeğe benzer ve aşk ta bir çeşit sentezdir aslında. Neyse.. tek kural: Fikrini savunmaya ilham ve nieti olmayanlar yazmasın lütfen!!! Boş çıkışlar sadece laf safsatasıdır.

Hayırlı olması dileği ile.

Ağustos 11, 2006

Boşlukta Asılı Duran

Tam anlamı ile tüm umutlarımı kaybetmiş durumdayım. Aileme karşı, arkadaşlarıma karşı, işlerime karşı, Lübnan ın çığlıklarına kulak tıkıyan Arap milletlerine karşı, Şu Çılgın Türkler'i okudukça Türk Siyasetçilerine karşı, Globalleşmeyi destekler iken Amerikanın koruyuculuğuna karşı, Dünya ya karşı, İnsanlığa karşı, Herşeye karşıyım bu sıralar aslında umutsuzum ama Tanrı bilir geleceği ama Yaradıcımıza karşı da umudumu kaybediyorum hem de en derinden. Hz Muhammed "insanların en bedbahı Hem Dünya da Hem Ahirette tüm işleri boş a çıkandır" gibi bişi demişti işte tam o pozisyondayım.
Bugün ün hava durumu değil bu A.KUT Depresyondayım 3 yıldır ve nereden çıkış aradıysam yine saplandım depresyona. Karamsar da değilim ama bu durum da umutsuz olmuş iken karamsarlık ta bonus oluyor. Aşk umutlarına yıllarrrr önce kilit vurmuş iken yine pıdırdanıyo yüreğim bide şu asosyaliği rafa kaldırma durumları war iken dahi karamsarlık tüm ışıkları karartabiliyor. Hele kızlar birden aklımı çelme durumlarına girmeye başladılar sebep basit boşluk o kadar moda olmuş ki ciddi bir ilişki ve sağlam bir gelecek imajı sergiliyen herkeze sarılıyo bu kızlar. Bi yandan acıyorum hem kendimi hem birini kurtarabilirimler uçuşuyo aklımda birazda yanlızlık passion ayarlarımla oynuyo bu aralar ondan olsa gerek. Diğer yanım ki sağlam adam mantığım HADE LEN KÖYLÜ KURNAZLARI diyor ki fonda da Sezen Aksu dan Kapalıyız çalar iken daha bi çekici oluyo mantığımın sözleri.
Kafam karışık sevesim war ama sevilmek imkansız gelior bu çıkar Dünya sında iş eğlence herşey saçma gelior gereksiz zaman kayıpları herşey.

Aslın da iş basit Dünya o kadar kötüye gidior ki yaşamak için sağlam bir dal değilde zamanı harcamak için sebepler arıyor insan oğlu. Bi ağaçta asılı durmak yerine düşerken pişpirik oynamak gibi bişi bu. Saçma.

Neyse takılalım biraz daha bakalım daha neler keşfedicez.....

Ağustos 06, 2006

Aşk Sevgi

Benim için artık aşk sevgi tehlikeli olmaya başlamış bunu hissediyorum. İçki gibi bişi genç iken ne kadar içerim rekor denemeleri yapar iken yaş ilerledikçe ne kadar da daha az sarhoş ve rezil olurum hesapları yapılır olur. :=) komik aslında sanki terfi etmişcesine sorumluluk hissetmeye başlarsın. "Eh büyüdük artık"
Hmm herkez böyle olmaz çünkü kimisi eglenmek için eçer ve şişenin dibini bulma nieti ile masa başı yapar da ben biraz duygusal romantik ve hayalci umutlu kaderci karamsar filan filan olduğum için olsa gerek içki ile aramda artık seviyeli bir dostluk war sadece.

Aşk ah aşk ömrümü tükettin. Bilmiorum ki bende sadece eğlenmek için içebilirmiim. Warlığımın özüne ters düşermiim. Ne kadar la daha az acı çekerim?

Soru soru soru aslında cevap belli ama yüreğim kaldıramıyor bu kendine ihaneti. Karanlık sularda yüzmek gibi bişi bu ama kör olsam korkmazdım karanlıktan ama değilim ne yazık ve yine görücek asi aklım yine nefret ettiricek bana.

Yüreğim bi yerlerde eşini bulmuş gibi aklıma dahi üstün gelebilir iken gel gör ki o kalbini salık veremiorsa eğer yine yanlızlık yine karanlık.

"Ah kalbim ben senden neler çektim" modundayım yine ama ne yazık ki tenim ve aklım başkasına oy vericek anlaşılan. Bakalım idealist hayalci kalbim desteklicek mi onları :=) zor

Zorrrrrrrrrr

3 5 günlük hayat ve bende hala yaşıyorum ne yazık..

Temmuz 29, 2006

Asosyalizm Tarih mi Oluyor??

Tatile geldiğimden beri ister istemez evli arkadaşlarımın Konsomatris tribine katılıyorum ki nefret ederim bu tripten..

Allam anlamıyorum bu çocukları evde eşleri daha ilk 5 yıllık planla uğraşsın bunlar stres atma bahanesi ile bu kadınlara dadansın. Belki arkadaş ayağına meraktan gidip bağlandılar bilmiorum ancak bu 3. sınıf bar tribi almış başını yürümüş bu topraklarda.

Geldiğimden beri beni de sürüklediler bir 2 kez de eskiden beri hazetmem gidip gördüm daha bi ööö oldum. Yaşlı başlı kadınların bir içki karşılığında tek verebilecekleri sohbet kalmış onun da sohbeti nasıl cezbetsin beni. Geçmişinin zevkli tecrübelerinimi anlatıcak . Biraz et biraz ten için 10 bardak vodka ya sonun da arabesk mi olucaz bilmiorum uzak olun ablacım. Ben club kültürünü severim aslen ancak eş dost evlenince pek gitmez oldum. Dün gece şöyle bi hava alasım tuttu en son bi kafe de kandili söndürürüm dedim bi bardak içki ile dost sohbetinde. Tüm ev de kalması evlenip ayrılası daha bu yola yeni dalası bastı mekanımızı XX cihetinden. Hadi Club yapalım kopalım felan ayağına takıldım peşlerine de. Kardeş Clublarda 3. sınıf barın süslü hali olmuş. Tamam öz saygısı hala yerli yerinde birçok XX mevcut mekan da da bizim parea(grup) öz saygısı yerlerde sürünen kızlarla dolu. Neyse dedim bende biraz yozlaşıiim şunlardanmış gibi davraniim hadi eller havaya felan ar yu rediiiii tribindeyim kızlar masa üstü felan biz alkış ve go go ekibi 2. bardaktan sonra işler deişmezmi:=) bi ara şişe çevirmece misali kucak çevirmece döndü " aa yer yok acaba kime otursam" daha sonra da " gel şimdi de senle öpüşürken foto çekilelim" olduk. Ben baya kaptırmışım ki kendimi birden uyandım. Al işte 3. sınıf bar muhabbeti yine :=) yani nereye gitsen kaçamıyosun demek bu olaydan.
En hoşuma giden de sütyenleri çelik kablo destekli bi arkadaşımız(eskiden şu kız bedenlerini öğrenmiştim işe yarıyodu baya da unutmuşum. Arkadaş sütyen yerine paraşüt takmış işte o bedenden) "Sana bi ispaniko yapiim da gör" dedi ben koptum artık. Literatürümden bu fantaziyi çıkardım o an da:=)

Asıl işin özü almancı arkadaşlarla beraberim en sevdiğim dostlarımdan biri . bi ara yanıma gelip "Ogün ben bunları gördükçe Almanya da ki kız arkadaşımı daha çok seviyorum ve o na daha çok saygı duyuyorum" dedi. Gerçektende haklı eleman. Kız, sadece onun warlığı için saçını süpürge ediomuş bunlar her kadehte başka ellerde.

Şunu anlmış oldum ki: Seni özveri ile ve gerçek sevgi ve saygı ile sevmeyen hiçbir kadın için mecnun olmanın anlmı yok. Sadece ten ve beden se kadın alın işte heryerde 3. sınıf bar şırfıntısı dolu. Ne kadar zeki iseniz o kadar az harcayıp erkeklik hormonu depoluyorsunuz. ancak Nietiniz gerşek sevgi saygı özveri gerçek cinsellik arkadaşlık dostluk uyuşma uzlaşma vs vs ise kısacası nietiniz mutluluk ve huzur ise size kendinizi y76ıpratmayın ve O nu bulunca boş kadınlarda O nu kaybetmeyin

Beni çağırıyolar yine bi aleme akma olayı warmış anlatırım sonra yine..

Temmuz 28, 2006

Kandil..

Bu gece uzun bir aradan sonra tekrar cami ile buluştum. Umarım cami yıkılmaz yarına:=)
Regaip Kandili bu akşam ve öğlen Hoca "Ogün sende gel, birgün sorarlarsa camide görmüştüm onu diebiliim" sözü hoşuma gittiği için gittim ki hoşuma da gitti bu kandil muhabbeti keşke ii bi müslüman olsam da cuma dan cumaya gidebilsem camie die düşündüm walla.

Neyse Herkezin Kandilini Kutlarım buradan Bu vesile ile. Bide camie de gitmişim yıllar sonra:=)

Çıkışta Hocanın gözüne girmiş olucam ki bana icetea bilem ısmarladı saolsun bende karşılığında Genel Türk tarihi ve Bu Tarih İçerisinde ki Batı Trakya Türklüğünün Gelişimi sempozyumu verdim imam efendiie:=) Tabi tarih biraz zor bi konu sayemde imam efendi deliksiz bir uyku çeker bu gece ama yarın Batı Trakya tarihi print edip götürücem okusun bi faydamız olsun köyümüze.

Haaa bi de çalışmadım bugün o da çok hoştu. Tabi bi frape içebilmek için saat 17:00 beklemem gerekti tatil bu yönden kötü diceksiniz "yap frape ni evinde iç" ama onu pek tadı olmuyo kahve yi erken açsınlar bence beni yormasınlar bi frape için. veya "neden gidip İskeçe de içmiosun" derseniz, üzülerek kimseyi bulamadım yoksa giderdim dicem, yanlız ben, delimiim Platiada kahve içicem. neyse..

Bide Türkiyeden bi öğretmen gelmiş bilmem kimin eniştesiymiş adama hoşgeldin dedim hemen ücc bej kişi toplanıp adamı Türkiye Nasıl Kurtulur tartışma programına davet ettik garibim selam verdiğine pişman olmuştur:=)

Demek ki tatil olunca bişiler oluyo hayyatta:=) Ama sıkıldım birazda çalışmakta lazım biraz ama tatil de lazım ama tatile para lazım işte o yüzden çalışmak lazım zaten ama tatilde de boş boş para harcıyom gidio birikimciklerim walla bu yolla ama ii de geçior Ammaaaan Neyse İşte.

Kandiliniz mubare olsun demişmiydim bide camie gittiğimi söyledim mi :=)

Heh inanamıyorum kendime

Tanrım ben doğru yol'u bulabilicekmiim acaba yoksa yine MHP ye mi oy vericem:=)

Hadi öptüm herkezii...

Temmuz 26, 2006

İlişkiler ve Ayakkabılar..

Çok zor doğru düzgün, evliliğe doğru felan bir ilişki bu günlerde. En popüleri arabesk iken ki ilişkiler ki bundan sonra makbulü de belki bu. İlişkiler ayakkabılara benzer aslında küçük alırsın sıkar büyük alırsın olmıcak zamanda ve mekanda ayağından çıkar.

Eskiden biraz büyük olsun modası wardı ayakkabıda hatırlarım seneye de giyerim mantığı işte ancak bir sene uyuz eder o ayakkabı seni terletir vıcık vıcık olur içi ve ayağın içinde sky yapmaya başlar, bir sene sonra ayakkabı o kadar yıpranır ki yeni sini almak zorunda kalırsın.
bide sevdiğin ayağından çıkmayacağına emin olduğun sıkı ayakkabılar wardır ne hikmetse heralde ince bir çorap giyer iken alınmış olucak daha sonradan vurmaya başlarlar alışır dersin yürürsün daha bi fecii vurmaya devam eder ve sonuç itibari ile yürümezken de hatta onları giymez iken de canını acıtacak garip yaralar açarlar.

Kız veya erkek genellikle aklı selim olanlar kendilerine uygun kişilerle ilişki peşindedir. genellikle biraz large bir yaradılışa sahip olanlar veya large karakter sevenler, Daha havalı veya kendini baya bi beğenen kişilere yönelirler. Bunlar sexy veya alımlı olabilir ve gözleri kendilerine çevirmeyi ii bilirler. Ancak bu karaktere , yaradılışa sahip olanların bağlanma problemleri wardır ve asla aşık iştemezler, Bunlar hayran ları fun club ları olsun ister bunlarla baş edebilicek tek yaradılış tarzı yine kendileri gibi olanlardır ve bir kasıntı halidir ilişki. Hangi taraf daha kendini beğenmiş se diğer taraf ona hayran olur:=) işte eğer siz hayran olucaksanız bilin ki ayağınıza bol bir ayakkabı giymişsinizdir. ne kadar dikkıatli adım atsanızda, o. istediğinde ayağınızdan çıkıcaktır. Ben bunlara tavuskuşları gibi görüyorum. Ancak bu ilşkiler daha uygun olabilir çünkü yaradılış bakımından bu insanlar bir kümede aynı guruptadır. Benzer şeylerden zevk alıp birlikte çok güzel vakit geçirebilirler. Fikir yapılarıda birbirlerine uyduğu için ayrılıkta fazla acı vermez.

Birbirlerinin karakter olarak zıttı yaradılışta olanların ilişkileri kötüdür. Bunlar artı eksi gibidir ve daima bir ezen-ezilen durumu olasıdır. Nadiren ortak zevkleri ve fikirleri wardır. Bu ilişkiler bir mücadele bir deneme yanılma durumu mevcuttur. Bu durum nedeni ile ilşki biraz heyecanlı ancak başarısız bir halde sürüp gider. işte bunlar küçük ayakkabı gibidir. sıkma durumu değişicekmi die ayağınızı şekilden şekile sokarsınız durup durup yürürsünüz arada ayağınızı çıkarır hava aldırırsınız vurduğunu vurdum duymazlığa verirsiniz ancak mutlaka ayağınızda bir sızı veya yara açıcaklardır. Bu ayakkabıyı aldığınız günede giydiğiniz süreye de lanet edersiniz ancak yaranın geçmesi zaman ister.

Şimdi köylü kurnazı sorar" Pekiii tam ayağına uygun olanı yokmu bu ayakkabıların??" die war kardeşim az büyük az küçük olanlarıda war ancak birşeyden emin olun ki ayakkabınız dursada ayağınız büyüyebilir veya ayakkabınız yıpranabilir. Eğer baştan severek ve düşünerek almadıysanız o ayakkabının sorunları ileride mutlaka gözünüze batıcaktır.

İşin özü ilk olarak kendinizi tanımalı ve size en uygun olanla bir birliktelik aramalısınız. Eğer bu kişii bulduğunuza inanıyorsanız ileride çıkıcak küçük sorunlarıda baştan göze almalısınız..

Peki bu Doğru düzğün ilişki nasıl olucak?? Sizin sevdiğinizi ve sizi sevdiğini bildiğiniz kişilerle birlikte olun ve ilişki ilerledikçe birbirinize alışsanız dahi çıkabilicek küçük sorunları görmezden gelmeyi baştan göze alın.

Sürekli yeni ayakkabılar deneiip,
Hem ayağınız,
Hem ayakkabıları Boşu Boşuna yıpratmayın.....

Temmuz 25, 2006

Zebur dan Boşluk Üzerine İnciler...

Her Şey Bomboş
BÖLÜM 1
1 Bunlar Yeruşalim`de krallık yapan Davut oğlu Vaiz`in sözleridir:
2 Her şey boş, bomboş, bomboş! diyor Vaiz.
3 Ne kazancı var insanın Güneşin altında harcadığı onca emekten?
4 Kuşaklar gelir, kuşaklar geçer, Ama dünya sonsuza dek kalır.
5 Güneş doğar, güneş batar, Hep doğduğu yere koşar.
6 Rüzgar güneye gider, kuzeye döner, Döne döne eserek Hep aynı yolu izler.
7 Bütün ırmaklar denize akar, Yine de deniz dolmaz. Irmaklar hep çıktıkları yere döner.
8 Her şey yorucu, Sözcüklerle anlatılamayacak kadar. Göz görmekle doymuyor, Kulak işitmekle dolmuyor.
9 Önce ne olduysa, yine olacak. Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak. Güneşin altında yeni bir şey yok.
10 Var mı kimsenin, “Bak bu yeni!” diyebileceği bir şey? Her şey çoktan, bizden yıllar önce de vardı.
11 Geçmiş kuşaklar anımsanmıyor, Gelecek kuşaklar da kendilerinden sonra gelenlerce anımsanmayacak.
Bilgelik Boştur
12 Ben Vaiz, Yeruşalim`de İsrail kralıyken
13 kendimi göklerin altında yapılan her şeyi bilgece araştırıp incelemeye adadım. Tanrı`nın uğraşsınlar diye insanlara verdiği çetin bir zahmettir bu.
14 Güneşin altında yapılan bütün işleri gördüm; hepsi boştur, rüzgarı kovalamaya kalkışmaktır!
15 Eğri olan doğrultulamaz, eksik olan sayılamaz.
16 Kendi kendime, “İşte, bilgeliğimi benden önce Yeruşalim`de krallık yapan herkesten çok artırdım” dedim, “Alabildiğine bilgi ve bilgelik edindim.”
17 Kendimi bilgi ve bilgeliği, deliliği ve akılsızlığı anlamaya adadım. Gördüm ki, bu da yalnızca rüzgarı kovalamaya kalkışmakmış.
18 Çünkü çok bilgelik çok keder doğurur, bilgi arttıkça acı da artar.

Temmuz 24, 2006

...So Simple

Hayat basit aslında o kadar da kafa yormaya gerek yok. İki taraf wardır insan oğlunda fantastik anlatımı ile aydınlık ve karanlık taraf bunlar. 2 si de doğuştan bazı güçlere sahiptir warlığımızda.
Biri mantığa hükmeder öbürü duygulara. Duyuların getirdiği bu terazide yargılanır duygularımız ne derse mantığımız tersini söyler. Bu muhakemeden karar size aittir ancak aslında karar warlığınıza aittir. İyi veya kötü insan yoktur. Taraf olan insan wardır. Her yargı da taraflar eşit dercede haklıdır bu nedenle karar ancak taraf olunarak verilebilir. İşte hayat bu yargılar arasında geçer.

Sizin tarafınızda olmayanlara darılmak anlamsızdır çünkü sizde onların tarafında değilsinizdir.
Herkez taraf ola ola bir yolda gider ve sonunda en çok hangi tarafta olduysa o taraftan olur.

Bizimle gelmeyen bye bye demei bilmeliiz. Bizimle gelene ise hay hay demeliiz.

Her insan inandığı yolda yürür ve doğru yolda olup olamadığını ancak en sonun da öğrenebilir.
Hayat bir yargılar kumpanyasıdır. Tek yapmamız gereken hangi tarafta olucağımızı seçmektir..

Tanrım sen benle kafamı buluyorsun?? Num:999...9,9

Daha ne yaziim bilmiorum zaten yazsam da siz bilemieceksiniz. Ben olmanız gerek. Zaten siz ben olabilseniz bende siz, biz olurduk sadece. Matrix reloaded olurduk Neo muzu beklerdik. Ne o dememeli bu Dünya da ne şu ne bu da dememeli. Sadece yaşamalı belki de bir çeşit uyuşturucu tribinde.

"Susadım çeşmeden geçmez olaydım" keşke hiç susamasaydım çeşme nedir bilmeseydim hatta hiç war olmasaydım tribindeyim yine bu gece. Yokluk nedir bilmeyene warlık anlamsız gelir belki de. Yok mu olmalı değerini bilmek için yanlızlığın tek tabanca at sırtında Red Kidçilik oynamalı henüz emin değilim.

Hayat bana ne öğretiise aklımda birtek "insan yaptıklarından değil yapamadıklarından pişman olur" kalmış ama gel gör ki o da yalan olmuş. Bir çeşit keşke Dünyasın da ben keşmekeş olmuşum halimi anlayacak bir Adem yok , Havva yok bir kedim bile yok dicem o yalan olucak.
Dolan olucak bi dolap dönücek ben yine şaşkın Allah Allah dicem sonun da yine Hay Allah dicem.
Bi halt yicem sonunda ama yine bilemicem doğru mu bu yoksa yinemi eror vericem.

Yok Yok Tanrım senin mizah anlayışınsa bu, bende Drama etkisi yapıyor. ne yardan geçebiliyorum ne serden "Yağdır mevlam su desem" Mevsim normallerinin üstünde seyrediyor sıcaklar bir türlü anlaşamıyoruz senle.

Nereye kadar Tanrım bu seyahat???

Temmuz 23, 2006

İnanca doğru...

Bir haftadadır bu konuyu işlemeye çalışıyorum da gel gelelim hep bi aksilik oldu. Şimdi tam banyodayken ilham geldi "Evreka" diip çıktım. İnanç konusu herşeyin temeli ile dogrudan ve direk etkilidir o yüzden bu konuyu parça parça anlatıp en son E-Sendrom(Boşluk) una olan etkisini anlatıcam. Boşluktan kurtulmak veya düşmekte aslında tam olarak inançla alakalıdır.

İnanmak.. Her insan kendi kendisi için ayrı bir inanç sistemi geliştirir yani her insan aslında başka bi şekilde inanınr veya her insanın inancında onu diğer inançlardan farklı kılıcak küçük detaylar wardır ki bu şekilde her insanın inancı kendine hastır. Bunu detaylı anlatmış olduğuma ne kadar inansamda bi örnek veriim mesela bir hacı haram yerse ben bunu allah için yedim deip kendi vicdanını yatıştırır ve bu aslında onun inanç sisteminde ki bazı günahlar Allah için olunca mubahtır detayı sayesin de olur.

Benim asıl işlemek istediğim Tasaavufçular ki bi nevi onlardan sayılırım.

Tanrı, Kainatın düzenini insana öğretmiştir ki Kuran da da "Adem'e gidin bunları sorun" sözü ile de bu sabittir. Tanrı, Kaos u bir çeşit denge düzeniyle kontrol altına almıştır. Biz buna kaos un düzeni diyoruz. Her warlık karşıt veya yandaş kuvvetlerle etkileşim halinde belli bir düzende hareket etmekte veya warlığını sürdürmektedir. Birçok kuralla da düzenin anlatımı yapılmıştır ki biz bunlara temel de matematik ve fizik kanunları dioruz. Kimya astroloji pisikoloji felan felan ancak bunların tümünün kaynağı olan insanda ki soru sorma cevap arama dürtüsü ile de güdülenen Felsefe dielim. Warlığın ve yokluğun tüm düzeni Felsefe ile insanlara öğretilmiştir ve öğretilmektedir de. Biz felsefe ile kaosu anlamaya veya anlatmaya çalışan insanlara filozof, sofi, sufi felan dioruz. İnançla ilgelenioruz madem bu yazıda bu insanlara sufi dielim asıl kçkeni yunancadaki sofistlikten gelen bir kelimedir ve anlamı bilgi sahibidir pratikte bu insanlar aslın da sahip oldukları bilgi para karşılığı paylaşan paralı hocalardı ancak bu terim islam da yol gösteren şeklindedir.

Sufiler tanrının en sevdiği kullarındandır ancak burada filozoflar da neredeyse aynı kişilermiş gibi görünsede aslında filozoflar bilgiyi kendileri için ararlar ve kemale erdirmeden paylaşmazlar. Daha derin e hep daha derine inmek isterlerse insanlığa pek faydaları olmadan bu dünyadan göçüp gidebilirler. Ben aslında bir nevi filozoftum Allah rıza sı ile yazıyorum belki bi faydam olur die umut ediorum ama fazla umutlu da değilim. Filozoflar da Tanrının en sevdiği kullarındandır ancak bi nedenle onlara çok ağır yükler cevaplar yükler. Çoğu filozof bunu kaldıramayabilir.

Evren en büyük kaos umuz olduğunu sansakta evreni göz önüne alıp buna binlerce veya trilyonlarca google ca boyut eklersek ancak o zaman asıl büyük kaos u veya tanrının büyük planını veya Büyük Resmi görebiliriz. işte bu nedenle tüm resmi görmeye insan ömrü asla yetmez insanlık ömrüde yetmez. İşte bu Tanrının Büyük ilmi dir ki bu resmi tek görebilen o dur.

Filozoflar derine daldıkça soruların cevaplarını bulmanın dışında başka bir meziyete sahip olurlar Bu insanlara ilim akmaya başlar ki onlar soru soramadan cevapları ardı ardına almaya başlarlar ve büyük resmin içinde kaybolurlar. zihinsel olarak. İşte bu esnada bazı filozoflar tasaufla kendini kurtarabilir. cevaplara kendini kapayabilmeye öğrenebilirler.

Ancak tasaufta özveri ve kendini kandırma isteyebilirki çoğu filozof buna bulaşmayı pek istemez. Bilgi uyuşturucu gibi olmaya başlarsa zihinlerini yitirmiş bir şekilde avare olur çıkarlar. Kendilerine sorsanız aslında onlar Dünya nın en bahtiyar insanlarıdır ancak kendileri kaybetmiş bir halde olduklarının pek farkında olmazlar. Yaşamayı red etmişlerdir.

Tanrının en beğenmediği kullarıda: kendi özünden bahşettiği yaşamı red eden kullarıdır.

Ben öle bişi olabilirim:)

Bir anda en sevilen en beğenilmeyen olur ki Tanrı her kulunu sever ve severek yaratır ancak yaratma sebebi genel geçer warlık doşasına uygun olmayanlar bir çeşit asidir. Katagorize edilemeyenler işte bu asiler olabilir eğer katologlayan genel geçer warlık kurallarına sıkı sıkı bağlı olan bir warlıksa:=)

Bu yazı çok karışık oldu belki de ama belki sonun da toplarım.

Buraya kadar gelipte birşey anlamadıysanız tekrar okuyun.

Bir şey anladınız ancak karıştırdıysanız anlatmak istediğim Filozof Doğası ileride Boşluğu inançla inceler iken bu Filozofların bazıları karşımıza çıkıcak.

Ömrümüz ve imkanımız olursa tekrar görüşürüz....

Temmuz 22, 2006

Sıkı Can ii dir Muhabbeti...

Ewttt cok canım sıkılıyo. Sabah neşeli şen uyanıyorum iş te kafam bozuluyo eve gelince keyfim yerine gelio akşam eş dost la muhabbet felan ooo ne güzel Dünya net e giriorum kafam bozuluyo spam felan derken. Başlıyorum dial up ına da Global Dünya ya da kızına da erkeğine de kendisine yardım eden kızın organlarını çalan yaşlı teyzeye de.. Oof of yani.

Tanrım nerde benim aşkım 2 tatlı söz söyleyen meşkim. Ne bu ya? Nereye?

Ben 15 yaşındayken le başlamak istemiorum söze ama hakikatten öyle. Bir sene de 250 kez bu hikaye yi anlatıyorum 12 senedir bir anlayan çıkmadı. Belki erkek ama bi Allah ın kızı çıkmadı seviim seviliim evlenim "baba baba" tribine giriim.

Ewt kardeşim ben 15 yaşım da öngördüm geliceği ve Tanrı dan 2 mucize diledim.
1) Para servet ve binaleyh tüm para ile ilgili güce sahip oliim ama kimseye muhtaç olmiim otherwise tüm sevdiklerimi bu gücün altında korumaya aliim ve Dünya nın sinir noktalarının birin de kendi krallığımı kuruiim Kısacası Para para para bu dileğimin..

2) Çooook mucizevi bir karım olsun çocuklarımın anası benim yaşama sevincim hayat kaynağım tek gerçek dostum felam felan yormayın beni ki öyle bir kızın olabileceğine pek inanmıyorum artık..

Ben bu dilekler için yaşama sevincim den vaz geçmiş bütün hayallerimi arzularımı sapıklıklarımı dahi en azından bu dediğim şekilde parayı bulana dek ertelemiş biriim. Yani işin özü "bu para için ölürüm abi" tribine grip 12 yıl inantla beklemiş biriim..

Kimse bugüne kadar işin özünü anlayamadı herkez herkez de olan " Hızlı değişen Dünya da globalleşmenin de etkisi ile moda çılgınlığına kapılmış tatmin olmaz uhde krizi" sandı bunu..

Yok Yok Yok sinir etmeyin beni anlamayında her koyun kendi bacağından misali ama şimdi gelip aglanmayın bana ne oluyo bu Dünya die. Ben 15 yaşım da bu Dünya da 3-5 yıl sonra Para ilah, insanlar da hayvan olucak demişim. Bu sahte ilah için ilahlar edinmiim die kendi ilahımda hibe büyük bür kredi istemişim. İflah olmazlardan farkım anlaşılsın die de bir perhize girip gerçeklikten ve yaşam dan soyutlamışım kendimi, şimdi ayakları suya erenler "Dünya çok kötü oldu gerçekten" deip ambargo yapmaya çalışıyo. Kardeş sana da deicek o Kötü Dünya ne kadar sakınsan da sana da dokunucak o yılan artık kaçarı yok bunun zevk almalı tecavüzden de gel de kabullendir benliğine.

Yok Yok çok kötüyüm hakikatten zaten bir magdurluktur beni ahirete sürükleyen bi de hala Dünya nın derdi. Hayır bunca kızdan biride olmazmı uğruna beste destan düzülen bide onun siniri içim de..

Yok Tanrım yok çok yanlış bi yol tutmuşum 12 yıl sonra anladım.
Dünya nın derdi beni mi gerdi cilerden olicam fırsatını bulsam da zor artık.

Neyse Boşluğa düşme ordan kurtulma yazım da inanç hakkın da yazıcaktım da yine sıkıldım hep yaz hep yaz biraz okumam lazım kafam dagılsın ama bakalım okumak için keyfimiz olucak mı..

Temmuz 17, 2006

Ferrari'sini Satan Bilge...

Yazmak istediğim o kadar çok şey war ki bu da bi nevi kendini özel hissetme kendine değer yükseltme tribi olduğunu bilsemde hoşuma da gidiyor yazmak. Bu hızla bir ay da 60 post yazabilirim ancak bildiklerimi hatırlamak acı veriyor bana biraz.

Ben insanların bir nehirde yüzdüğünü hayal ederim hep kimisi akıntıya karşı, kimisi akıntının yönünde salınmış,kimi hızlı,kimi daha yavaş,kimi gittiği yöne bakar,kimiside kafasını taşlara oraya buraya çarpma pahasına geriye geçtiği yerlere bakmakta. Bazen birilerine tutunur beraber yüzer,bazen yanlız.
Eğer insanlığı ve akıntıyı anlamak istersek hep akıntıdan dışarı öıkmamız gerektiğine inanmışımdır. Bu o kadar zevklidir ki anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Bogulmamak iöin çırpınanları, artistlik yüzücüleri, beraber ve solo yüzenleri izlemek-anlamak. Bi ara bunun la ilgili bir kitap bile yazmayı düşünmüştüm.
Birgün,bu kendi halimde eğlenirken, suda kendi yansımamı gördüm. İşte bu sonun başlangıcıdır. Sormaya başlarsın sen kimsin ve hangi akla hizmet sen suyun içinde değilsin d dışarıdan bakmaktasın? Sen kimsin? Kimin Hizmetindesin? O zamn kendine ve tüm tabloya bakmaya başlarsın. Bu terfi de bir süre zevk verir insanoğluna ancak sonun da ulaştığın bilgi okadar gerçek-saçma-basittir ki. kabullenmek istemezsin. İsyanlarda dövünür iken bu bsait bilgi için kaybettiklerinin farkına warırsın bu sefer da acının kölesi olmuşundur. Suya akıntıya geri dönmek istersin bildiklerinle o rada mutlu mesut olmaman içten bile değildir. ancak yapamazsın sen artık akıntının insanlarından değilsindir. Yine Çıkarsın sudan bu seferde uzaydan insanlık hakkında rapor tutmaya gelmiş bir uzaylıymışsın tribi tutturursun bi süre eğlenirsin. Yine kandıramazsın kendini. Farkedersin ki artık kandıramayacaksın kendini ve hala keşfedememişindir waroluş sebebini. Artık isyanlar da boş-anlamsızdır. Kayıplarının üzerine de soguk su içmiş olursun.

İzlersin...

Beklersin...

Ama kimse sana cvp vermez. Senin gibileri arar bulursun ama onların da seninle konuşacak gücleri yoktur.

Artık yapabileceğin tek şey bildiklerini unumaya çalışmak, dürtülerine kısmen izin verip hayattan zevk almaya çalışmak olur. Uzun süre bu seni ne öldürür, ne de yaşatır. Sahte gülüşlerle sahte sohbetlerle gün öldürürsün.

İşte Boşluk Bu Dur...

Şimdi yazdıkça hatırlıyorum da biraz ve yine üzülüyorum biraz. Cehalet erdemdir dedikte Bildiklerini saklamak ta zalimliktir.

Yazıyorum işte ama keyfim yok bilin....

Temmuz 16, 2006

Aldatma. Aldanma

Aldatmak kelimesinden oldum olası nefret ederim. O yüzden fazla bişi yazmıcam bu konuda.

Ben 1-2 kez aldatılmışımdır heralde. Bende bir 2 kez aldatmışımdır kız arkadaşlarımın arzusu ile ki bu da aldatma sayılmaz zaten ama o bile hoşuma gitmemişti.

Aldatan kişi aynı zaman da aldanan kişidir. Havva nın yasak meyvadan datması gibi bir şeydir bu ve tadı size zevk versede sonuçları korkunç ağır olur. Dünya da 2 insan arasın da ki en büyük kayıp güvenin yitirilmesidir. Eğer aldattığınız ortaya çıkarsa sonucu da bu olur. Bir gün ortaya çıkar merak etmeyin çünkü göz görür gönül anlar.

Aldatmanın bir boyutuda nedenidir. Aldatanların herzaman haklı bir sebebi wardır çünkü bu iğrençliğin kendileride farkındadır ve ilk olarak kendilerini kandırırlar. Aldatanlar bir soydur aslında yaradılışların da aldatma wardır. Bunun dışında nadiren cehaletten meraktan kinden aldatanlar wardır ki bunlar zaten aldatıyor da diemem. Bunlar ya aldanıyor veya kusuyor.

Bunun için ne yazıyım.. nasıl ki bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur aldatan da insanlığını aldatmış olur. Ow lord would u gave me a kızılcık sopası???.

Tabi bunları hala insan olanlara söylüyorum. Hayvanlar gibi sadece dürtüleri ile yaşayanlara değil...

Zaten Fenerbahçemiz , M Donetz karşısın da umduğumuz mücadeleyi gösterememiş daha fazla yormayın beni:=) Hadi kuzu kuzu sevin sevilin aldatmayın aldanmayın..

Temmuz 15, 2006

Yaşasın Cumartesi Tatil i....

Okul yıllarımdan kalsa gerek haftasonuna bayılıyorum da burada olunca bi garip cmtesileri. Ögle sıcağına sadece ağustos böcüklerinin cırıltısı karışıyor hayvanlar bile uyuyor sanki. Derin bir sessizlik hakim aslın bu böcükler yırtınsada sanki herkez akşam kop kop olucak da standby modunda. Bense keşiflerdeyim burada sanki discovery de program yapıyorum. Bi an yüzüm gülüyor bi an durup düşünüyorum. Bagavat-Gita okumuştum zamanın da o kitabın bi yerinde bi hikaye wardı anlatiim biraz. Bagavat-Gita Tanrının şarkısı demekmiş ve hindu dininin özü olan Mahabharatadan bir bölümmüş. Zamanın birin de bir kıral bir alimine bu bu bölümü okuyup anlaması ve anlayacakları dilden onlara anlatması için görev vermiş. Alim bir sene okuyup kralın karşısına çıkmış ancak kralının işi başından aşkın olduğu için, git daha ii oku seney gel denmiş. Bir sene sonra aynı adamcağız aynı maksatla saraya geldiğin de, kraliçe hasta kocası rahatsız edilmesin die yine sen git seneye gel deip salık vermiş adamı bu olaydan 2 3 sene sonra kralın anklına Bagavat-Gita gelir ve görev verdiği adamı arar. gelen haber ilginçtir çünkü alim kendini dagda bir mağaraya kapamış ve kimseyle görüşmez olmuştur kralının çağrısına dahi ehemmiyet vermez. Kral mahiyetini toplayıp adamın yanına çıkar ve sorar"ey alim ne buldun da bizimle paylaşmak istemezsin" der. Alim de nasıl 2 kez bulduklarını anlatmak için geldiğini ancak nasıl geri çevrildiğini anlatır ve her geri çevrilişte tekrar bu kitabı okumuş ve yni şeyler keşfedip tekrar gelip anlatmak istemiş ancak sonra farketmiş ki ne kadar çok okursa o kadar çok şey keşfediyor o yüzden bu magara çekilip sadece bu kitabı okur olmuş.

Böyle bişiydi hikaye. Bende fark ettim ki zevk aldığımız hoşlandığımız birşeyle tekrar meşgul olmak okumak dinlemek vs bize yeni keşifler sunuyor ve bizi daha da fazla kendine bağlıyor. Kaçmaya çalışsakta bizi tatlı tatlı kendine çağırıyor. Ondan kurtulmanın tek yolu ilk hoşumuza gittiği halini yitirmesi çünkü bu düzen hep o ilk görüşteki aşk ın üzerine kuruluyor. Kız arkadaşlarımla bu olay çok başıma gelmiştir . Aldatmak istemeyip te aldatıcak olanlar bu şekilde beni soğutmayı denemişlerdir ve anlamamı sağlamışlardır. Onların bu ii nietine minnettar oldum sonraları.

Garip aynı döngüyü tekrar yaşar gibiyim. herşeyin farkındayım ancak kendimi alı koyamıyorum bu -ilk görüşte aşk, keşiflerle meşk- düzeneğinden.

Heh Tanrım sonumu hayırlı eyle...
Konumuz: Cin Sel Lik....

Eh geldik zurnanın son deliğine bu konuya bu kadar erken girmek nietin de değildim ama gel gör ki akışa mani olmamak gerek. Bu konu biraz çatrafilli alengirli(seviyorum bu kelimeleri) o yüzden biraz terbiye sınırlarımızın dışına çıkmamız gerekicek.

Genellikle kadınlar ten teması. erkeklerse masturbasyon bağımlısı oldukları için bir kadın ile erkeğin sevişmesi ten teması ile mastürbasyonun sentezidir. Ancak Tao amblemi olarak ta bildiğimiz Tao cu kaos sembolü gibi erkekve kadın birbirlerinin zevklerine tamamen yabancı değildir. Fakat her zevk gibi sevişmenin hazzı da kısa sürer(biri boşalınca biter diğeride erkek terleyince:=))

Sevişmenin tanımını çok iğrenç verdiğimi biliyorum(Guno nun iğrenç tanımlarına eklensin) ancak aslı budur. Cinselliğin amaç ve sonucu bu yatak macerası olduğundan uzatmadan buradan girdik.

Cinsellik insan oğlunun en önemli temel dürtüsüdür çünkü yeme içme uyuma yaşama gibi temel dürtüler tek başına aktiveteler iken cinsellik mutlaka bir partner gerektirir ki sosyalleşmenin kilit noktası cinsellik oluverir. Bütün hayvanlarda da bu böyledir. İnsanın farkı dürtülerine üstün gelebilmesidir ki bunu da aldatmada işleyeceğiz önümüzde ki sömestir kısmetse.

Cinselliğin yozlaştığı bir çağda yaşıyoruz ve aslında sosyal insanı da yanlızlığa iten en önemli sorunlardan biridir bu. Bir zamanlar "cinsellik peynir ekmek yemek gibi bir şey" denmişti ki onu dieni hala arıyorum bulsam cinselleşecem onla.

Karşılıklı empati(sevgi saygı derdi dedem) olmadan yapılan her cinsellik deneyimi aslında bir çeşit masturbasyondan ibarettir ki bu konuyu açmamızın asıl nedeni de budur. Yedik içtik eğlendik hadi birini bulup sevişelim mantığı karşı tarafa olduğu kadar size de zarar verir.
Cilveleşme, dozaşında naz,ilgi gibi yaklaşımlar cinsellikten alınan zevki daha uzun süreli tutmak için bire birdir. Özellikle fikren uyuşan veya birbirini ii tanıyan çiftlerin cinsellik anın da ve sonrasın da çok daha fazla olumlu sonuçlar almaları garantidir.

Açıkçası ii tanışmadan uyuşmadan sevişenler adrenalin bağımlılarının bir süre sonra biraz adrenalin için daha fazla riskler almaları gibi sürekli yeni arayışlarda olup en sonunda da bu çok önemli dürtüden hiçbir fayda-zevk alamamalarına zemin hazırlamış olurlar. Ayının bir parça bal için ölümü göze alması gibi, uyuşturucu bağımlısının bir doz uyuşturucu için Çeçen liderini (en yakın adamı iken) satması gibi bişey olursunuz demek istiyorum kızdırmayın beni:)

Sevin, sevişin ama herzaman aklınızı kullanın. Her an geleceğe yatırım yapın. 3 günlük Dünya demeyin yetmiş yaşına kadar yaşatıyorlar insanı.

Akıllı olun.... :=)
Umut,İşaret,Çaba=Hayal Kırıklığı....


Allam merak ediyorum. Sen benle kafa mı buluyorsun???

Temmuz 14, 2006

Aşk, meşk huraaaa...

Hey aşk nelere kadirsin de sen nerelisin, kimlerdensin, gel desek gelirmisin?

Aşk insanlığın en asil duygusudur. Gel gör ki aşk a bintürlü anlam katarak aşkın gerçek anlamı yozlaştırıldı. Kimisi aşk bir tutkudur dedi aşk ı yatağa düşürdü, kimisi aşk delilerin eglencesidir dedi aşk ı tmarhanelik etti.

Aşk bir şeyin tüm kötü potansiyelerini görmezden gelip tamamen iyi potansiyellerine odaklanıp, kendine bu potansiyellerden yarı gerçek bir hayal dünyası yaratma tribidir.

Bu yazıyı yazarken Dumandan Herşeyi yak dinlemek çok hoş..

Aşk ı bende yozlaştırmak istemiyorum ancak aşkın tanımı bu kadar basittir. Kendimden örnekle, Aşk bir pazar balık ekmek yedikten sonra Galata köprüsünün altında denizin senfonisini dinlerken nargile ve kuşburnu içip Topkapı sarayını izlemektir. Bu huzurmuydu yoksa:=) işte aşk tam da bu esnada İstanbul da olduğun için sükretmektir. Oysa tam o esnada denizin kiri gözlerini havanın ve denizin kokusu burnunu kaosun gürültüsü kulaklarını tırmalamaktadır oysa sen bambaşka bir boyuttasındır.

Aşkın bilinçlisi makbuldür. Aşk pahalı bir duygudur ve her anı dikkatle harcanmalıdır. Çünkü aşk ilk olarak zamanınızdan daha sonra sosyal çevrenizden(gerçek dünyadan) tüketen bir duygudur ve dolayısı ile aşk ın fazlası hayatınız da geri dönüşü mümkün olmayan kayıplar vermenize neden olabilir.

Aşkın yan etkileri erkek ve kadın ayrımı yapmaz. Kötü biten aşkların etkileri genellikle hayal kırıklığı, yanlızlığa yöneliş, gelecek kaygısı olarak karşımıza çıkar. Ancak aşk duygusallar da daha ağır etkilere neden olur çünkü duygusal insanlar aşk dünyalarını daha komplike ve geniş tutarlar. Kötü biten aşklardan sonra çivi çiviyi söker mantığı oldukça yaygın olsada aslın da yapılması gereken durup durum değerlendirmesi yapmak ve ileri ki günlerde daha bilinçli aşklara yönelmektir. Yeni bir aşkla eski aşk acısını telafi etmek isteyen bilincsiz aşıklar sa hayati bir hata yapmaktadır hele duygusallar sa ne yazık ki ileriki yıllarda yaşama sevinçlerini kaybetme riski oldukça yüksektir.

Erkeklere tavsiyem ilk aşk deneyimlerini sexy değil de güzel ve zeki kızlarla yaşamalarıdır ki dinleyen yıldızlı pekii vericem bi de kız tarafın dan bir yatak odası:=)

Kızlarımıza tavsiyem yok ta uyarım war. Kızlar ilk aşk acılarını 2 tip erkekten çeker
1-) Yüzüne dahi bakmayan erkek; bu erkekler de 2 ye ayrılır
1a- Saygısız snop. Bunlara snoopy dielim. bu snoopiler için bkz; Melisa P nin kitabında ki ilk erkeği kısmında ki kerata. (ama sonun da ağlıyo o demeyin bana o kitap zaten komple yalan)
1b- Yüzünden başka heryerine odaklanan erkek ki bunlar daha tehlikelidir. Bunlarda T.Coşkun dielim. Bkz; Türk filimlerinde ki gazozun içine ilaç atıp kızı yatağa atan adam.

2-) Saplantılı erkekler. Bunlar da 2 ye ayrılır ama bizi bi gurubu ilgilendiriyor.
2a-Kılıbıklar. Kim olduklarını bilioruz zaten ama sizi de öle seviyoruz bunlar uslu çocuklar.
2b-"Ya Benimsin, Ya Toprağın" cılar ki bunlarda da ii korunun kızlar. Baştan maço tavırları hoş gelir de sonu pek ii bitmez.

İlk aşk acısı gelir geçer inanın. Ben adını bilem hatırlamıyorum ancak daha sonra ki aşklar da da hezimet olursa bu kırılması imkansız gibi görünen bir dğngüye dönüşür o yüzden aşık olmadan önce karşı tarafı tanımak mecburidir. Tabi tama anlamıyla tanımaktan söz etmiorum. Duygusallar mutlaka duygusal ve merhametli kişilere aşık olmalı, çoook duygusal olmayanlarda merhametli insanlara yönelmelidir bu sayede aşk bitsede acısını hissetirmez.

Benim gibi aşk için ölmeli aşk o zaman aşk diecekseniz bu Dünya ile aranızda fazla bağlar kurmamaya özen gösterin derim. Çünkü bu aşıklar mutlaka Tanrının gazabı ile yüzleşeceklerdir(waay ne yazdım:=) ).
Güzellere beyaz boxer ne de güzel yakışır...

Allam nereye gidio bu yunanistan böyle? 3 kızdan birinde boxer dan bozma beyaz şort. Hayır anladık teşhir meraklısınız da bu kadarı da abartı diil mi? bi de belki görmemişsindir die dönüp tekrar işveli işveli geçmek te başka trip Gördük beğenmedik güzelim bak yazıyoruz yazdırıyorsunuz nerde sizin süper minileriniz daha bi kadınsı diilmiydi onlar? Yok abi yok kızlar da mesaj açık ya donsuz gel diolar ya sadece donla. Hayır asosyalizmin arkasından sela dahi okuttuk ama iice cıvıl cıvıl yapıcaklar içimi bu yaştan sonra. Bide canımı sıkmaya başladı araçsızlık ki sorma tek çalışan motoru da bozmuş babam saolsun 2 motor da bahçede müzelik olmuş araba desen kardeşe söz verdik "Aman abi sen anlamazsın 4 çekerden çarparsın çizersin ehliyetinde yok hepimizi yakarsın" ayağına, kuzu kuzu yatıyo sportage kırmızı kırmızı al beni kap kızı der gibi her sabah. Doktur bey, cinnettim nerde.

Hayır abi aslında çekmeli dar boxerı göbeğide üzerine salmalı, sağlam bi J. Dean bakışı, Beckham salınışı, göğüste kıllar permalı, boyunda papyon yürümeli volta sokağından aşağı, elde bi pankart Stop Killing The Chickens alem boxer tribi görsün:=)

Aaaa nefsim gelmiş bize müsade.

Ne diodun sen sexy protesto felan bi daha anlat bakiim..

Temmuz 13, 2006

Potansiyel Potası

Potansiyel; Bir insanın bir konuda ki doğuştan gelen yetenğidir. Yaradılışının özünde barındırdı nitelikleridir. Neredeyse her konu da az veya cok bir potansiyellik mevcuttur.

Bir insanın yaradılışında olan bir eğilim veya yetenek o kişinin potansiyelidir dielim. Mesela, hırsızlık potansiyeli olan bir kişi hayatı boyunca hiç bir şey çalmamış dahi olsa hırsızlığın yol yordamını çok ii bilmektedir. Çapkınlık potansiyeli olan bir insan karşı cinsin zayıflıklarını hemen algılayabilir.

Bu gece kendimi pek yormayacağım keyfim yok, işin özüne balıklama giriorum.

İş aşk aile felan felan kısacası sosyal yaşam da potansiyeller çok önemlidir
Hatta ister yeni tanışmada ister uzun süreli bir arkadaşlıkta mesafenin belirleyici unsuru bu potansiyellerin ortaya çıkmasıdır. Özellikle kadınlar potansiyellerin keşfin erkeklere oranla çok çok çok başarılıdır ve ilişkilerini bu potansiyeller üzerine kurmaktadır ancak insan oglu potansiyellerini kullanmam hiç farkına waramama lüksüne de sahiptir. Ancak sahip olmak değil ondan faydalanabilmek toplum içerisinde ki yerimizi belirler.

Potansiyellerinin bilince de olmak kişinin ilk önceliği olmalıdır dah sonraları ise sahip olduklarından faydalanmanın yollarını öğrenmesi şarttır. Potansiyellerin kanıtı kullanıldığın da ortaya çıkar. Kullanılmayan bir potansiyel yok denecek kadar ölü olucaktır.

Kültürümüz ve fikir benliğimizle hangi potansiyellerimizi öldürüp hangilerini yaşatacağımıza karar vermemiz biz insanların en asli görevlerindendir.
Trip Trip Trip Nereye gidiyoruz????

Aşk bi trip, iş bi trip yaşamak trip okul aile hep trip ne bu yaa. İnsan bi yol tutar gider. Nereye kadar gidicek kavşakta bekleme muhabbeti. Yok mu bunun 3ü ,5 i bi yerdesi? Hem sevip hem üretip hem sevilip yaşanılırı felan. Hayır bi tarafı seçmek diğerini red terk bilmem ne olmasa ii. yine de, bi ondan bi bundan arada şundan yense. Yok kardeşim aşk adamı iş adamı geyiği. Yok mu bunun ortası

War war elbette terbiyeli kuzu yahnisi. yedikçe yakıyor yaktıkça yedirtiyor. Az ondan az şundan türlüsü. Ne zengin ne fakir orta direk şaban. Ne kazanova ne sümüklü sülo aile adamı.

Tıka baasa doyup sonradan kusmak mı iidir yoksa her sofradan ne aç ne tok kalkmak mı seç beğen al....

Temmuz 12, 2006

Kafam bi Dünya... Allam ben bu işin üstesinden gelebilicekmiim....

Bugün hep aklıma takıldı.. Bu bardağın biraz da dolu tarafına mı bakmalı??? Bi trip yine . Faydalı olma tribi mi desem Gitmeden Dünya ya bi dikili ağaç brakma tribi mi bilemiorum.

Ewt bi boşluk olayımız war aşikar ama bu boşluktan insanlığa bi hizmetimiz olabilir mi???

Bi E-sendromu meselsi bu da ingilazcası empthy sendromu -moda yaptım yarı ingilizce koyup şşştt;=) - Şimdi bu boşluğun bilincine warıpta AKUT depresyona girip çıkamayan insanları görünce - bi aynada ki ni gördüm şimdie dek ya neyse -,-yine neyse kullandım-, -neyse- acaba diorum anlatsak mı gençliğe nedir bu boşluk nasıl oluşur nasıl kurtulunur filan filan işte. De. Bu iş biraz zor. Hani "should i stay or should i go" şarkısı gibiyim yapmalımı yappmamalımı cinsinden öünküüüü bu öaba da boş olabilir amaaaaaa olmazsa ben de artık boş olmam yazar olurum cizer olur kral da benim padişahta benim zaten, evlenirim 8 kızan doguttururum:=)

Bilemiorum işte kafam Bi Dünya mı Hani benim gazım nerde tribi mi bu anlayamadım neyse:=)

Yok yok neyse diil harbi allam yardım et modundayım...ow Lord would u buy me a typemachine? J. Joplin abla sen bizim herşeiimiz sin bide Zico bizi şampuan et...

Bakcaz bakem...
Asosyalizm yıkılıyor mu????

Sevgili asosyal yoldaşlarım üzülerek bildirmeliim ki altı günde 3 aktiveteye katılma mecburiyetinde brakıldım. Bu gün yüzü görmez bünyeye 6 günde birer gün ara ile Bir Köy düğünü , bir adet köy sünnet düğünü ve de bunlar yetmiormuş gibi bir de köy gönülden günüle sohbet gecesi ayarlayan mezalimlere sesleniyorum insafınız kurusun... Bakınız içime sevgi pıtırcıkları sokuşturuyonuz, içirip içirip dilimin bağını çözüyonuz sohbet mohbet ayağına bilgilerimden istifade edionuz akıllı olun.

:=)

Ewt güzel bu günler bakalım yarınlar da neler olucak??

Temmuz 11, 2006

Sevgisiz Yaşanılmaz. Sevmek mümkün mü????

  • Dünyada erkek nüfüsündan fazla kadın war iken ve dünyalı kadınlar bu kadar kolay iken, Tek bir kadına bağlanmanın bir anlamı olabilir mi???
  • O nun için en mahremini en değerli hazinelerini feda etmeye değer mi???
  • "Değer canım, değer birtanem" demeyi istesemde değmiyor. Zamane kadınlarıyla zorlasan da olmuyor. Olmuyor canım olmuyor. O yüzden tadını çıkarmalı ama bu saaten sonra bu çınar eğilemiyor. Erkekliğinin kanıtı olsun die bütün ilişkiler artık ve o da onuruma zarar veriyor.
  • Kendimden çok insalığa üzülüyorum. Köprüden önce ki son çıkışı çoktan geçtik ama bu köprü bu yükü taşır mı bilemiyorum.