Geçen gün(Pazar günü) sabahtan bazı aile işleri ile uğraşmaktan öğlen saat 1 buçuktaki otobüsümü kaçırmıştım. Zaten öyle keyifsizdim ki hiç gelesimde yoktu. gece saat 12 otobüsünü beklerken bi başıma, kulağımda mp3 ler fısıldarken telefon. " nereye gidiyorum" die düşündüm bi an. Tüm İstanbul da ki Batı Trakya lı dostlarım, Yunanistan'a dönmüştü. Bir nesil bi nevi gönüllü sürgünde rehabilite olmaya çalışıyordu... Herkez bi ucundan tutup hayatı 'var olma'ya savaşıyordu.. Oysa ben hayata öyle küsmüştüm ki neresinden tutacağımı bilmemekle beraber hiç te azim yoktu içimde.
"Nereye gidiyorum?" dedim, kendi kendime.
Yaşanmış-tüketilmiş bir şehre, ne bulmaya gidiyorum ki?
Yaşam enerjimi nerede kaybettiğimi bulmaya mı gidiyorum acaba? Bakırköy'de hizbe bir dairede veya Beşiktaş'ta ki bir çay bahçesinde. Emirgan'da, kahvaltı sofrasında mı acaba? Yıldız Orta Bahçe deki bir ağaç gölgesinde belkide.
Belkide çok daha eski, Büyükçekmece menşeili...
İşte ben tam bunları düşünürken bi başıma, karanlık sokakta...
Bir şarkı vahy oldu kulağıma...
"Bana; bir Rüzgar gerek, ya Rab" dedim o anda...
Bir Rüzgar dileyin hafif ve ılık ancak sizi taşıyabilecek bir rüzgar dileyin.
Ve binip, usulca huzura gidin.
Hepinize, birer Rüzgar, diliyorum.
Size; esmeyi hatırlatıcak, bir rüzgar,
Esip geçmeyi öğreticek bir rüzgar...
2 yorum:
Sen esmeyi bilirsinde karşındaki esmemekte direnirse ;).
Bende de böyle bir rüzgar esmekte şu sıralar. Kar kış yağmur yerini şimdi bahara ve güneşe bıraktı, doğa her yıl nasıl yenileniyorsa bizler de yenileniyoruz, esen rüzgarların kötü herşeyi alıp süpürmesi dileklerimle...
Yorum Gönder